bir şair vardı, öğretmen

06 Temmuz 2019

Kayıp dünyalar

Gümüşlü Cami-î

















Gümüşlü mahallesi Amasya'nın tam merkezinde,
Selağzı'na bitişik çok kalabalık olmayan yerleşim birimidir.
Mahallenin adını taşıyan Selçuklular'dan kalma bir cami ile
Osmanlı mirası Vakıfhan en görkemli tarihi eseridir.
Her mahallede olduğu gibi Türkler ve Ermeniler oturur.
Şerafettin amca (Erdem) Yeşilırmak İlkokulu müdürü olarak efsanedir.
Aynı şekilde tornacı Yervant usta, değirmen sahibi olanların
vazgeçilmez ismidir.
Fanileci Gülizar abla ile oğlu Agop, sakinlerin âdeta neşe kaynağıdır.
Kentin büyük toptancısı Taşdemirler ile matbaacılar güzeli
Nimet abla komşumuzdur.
Emel gazetesinin sahibi.
Kapı bir aile dostlarımızdan 
Yumuk ailesi sokağımızın ağır topudur.
Hemen yanı başında Savadiyeli Surpik'in kızı Kumru teyze...
Bitişiğinde Kondoktür Hasan beyin kiracısı bandocu Reşat Tunçel...
Tam karşılarında da Ormancı Hasan efendi...
Bir üst sokakta Aziz amca, bitişiğinde meyhaneci Selim Süer,
altında saatçi Hafız, çaprazında Banyolu Mustafa...
Bir diğer köşede Suluovalı toprak ağası Mehmet Bilgili oturur.
Servet karısından...
Terkos çeşmemiz de vardı, az yukarısında Cırıkçılar...
Pirler yolu üzerinde de ağır ceza reisinin oğlu Mayk abimlerin
evi vardı.
Yaşça benden
 uzak ara ileride.
Hemen altında da Elmaspor'un unutulmaz sağ açığı Moto-Fahri...
Asıl mesleği sağlık memuru, az kan iğnesini yemedim.

Gelelim çarşımıza...
Balıkçı Rıfkı, kasap Şükrü, fırıncı İsmet, pastacı Mari, berber Cazım,
kebapçı Şuayip, pastırmacı İsmail (amca oğlum)
Tekel bayii Cafer aga, Camcı Rasim, Gazete bayii Namık Kitapçı,
yine pastacı Emrullah ve fotoğrafçı Çoşkun abi...
Nam-ı diğer Abdi, Foto Sabah'ın kurucusu, yaratıcısı...
Foto Abdullah'ın oğlu.
Sosyalist, TİP'in önderlerinden...
Düşünsel dünyama ilk harcı koyanlardan.
Bir de Amasyaspor hamilerinden Demir abimiz vardı...
Asker dostu, sımsıcak, herkesin sevgilisi.

Ah Amasya ah, en küçük mahalleni aktarmaya çalıştım.
Biliyorum, çok eksiğim var.
Ancak orada doğdum, orada yaşadım çocukluğumu.
Bahçeli, havuzlu bir evimiz vardı.
Upuzun bir kiraz ağacı...
Altında masa, her akşam rakı içerdi babam...
Nargilesi de eşlik ederdi keyfine.
O günleri özlemedim dersem yalan olur...
Lâkin hayatın gerçekleri var.
Yoksulluğumuzun acısı daha ağır basıyor...
Hele de anamın gözyaşları...
İçime akıp yüreğimi dağlıyor.
Bu arada mahallem de artık yok, ne adı ne kendi var...
Yandı bitti, tıpkı çocukluk hayâllerim gibi.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: