bir şair vardı, öğretmen

10 Temmuz 2019

Ayrıntılar

Macit CÜNÜNOĞLU











Akşama dolma var.
Pamuk elli torunum cici annesiyle birlikte sardı.
Dede evinde ailecek birlikteyiz.
Büyük mutluluk, yaşam sevinci bu olsa gerek...
Hem de nasıl, çocukları gurbette olanlara Allah sabır versin.
Her ne kadar internetten canlı görüşme imkânı olsa bile,
aynı oksijeni paylaşmanın keyfi başka.

Bir de maalesef genç kuşakların evinde tencere kaynamıyor.
Bizimkilerden biliyorum, buzdolabı kapakları magnet dolu,
kebapçısından balıkçısına kadar.
Ünlü markaları saymıyorum bile, apartmanların önünde bir
motor trafiği, abartmıyorum, gece yarılarına kadar.

Fakat kapitalizm gençleri iyi ele geçirmiş...
Âdeta kucağına almış öpüp öpüp duruyor.
Diyeceksiniz ki hızlı hayat, fast food falan filan...
Kusura bakmayın ama hiç anlamam...
Ki erkek hâlimle birinci sınıf aşçıyım.
Ayrıca mutfakta çalışmayı, üretmeyi çok severim.
Çünkü yemek kültürdür, emek ister.
Hele sunumu ayrıca sanat.
Çiçekli, mumlu bir masa neden olmasın?
Tabii tüm bunların parayla pulla ilgisi de yok.
Sadece arzu et yeter.
İsterse menüde kuru fasulye olsun!
Fonda hafif müzik, piyanonun romantik sesi...
Şarap bardakları dudaklarla buluşmaya hazır.

Farkındayım, fazla idealize ettim.
Oysa yer sofrası geleneği çocukluğumuzun hayat tarzıydı.
Ancak İstanbul yok mu?
Bizleri eğip büküp şekle soktu...
Sonra insan arasına soktu.
Şükürler olsun ki hiç şikayet etmedim.
Bir de gençliğim boyunca ideolojik gerekçelerle
burjuva değerlerini hep küçümsedim...
Hâlbuki rafine yaşamın sırları o alışkanlıklarda gizliymiş.
Neyse, kırk yaşımdan sonra öğrendim.

Akşama etli dolma var...
Hangi şarabı önerirsiniz, beyaz mı kırmızı mı?
Aman ha, ucuzundan şaşmayalım.
Yoksa öz be öz kendi imâlatım rakıya devam mı?
Ne dersiniz?
Öyleyse bana afiyet olsun!

Hiç yorum yok: