bir şair vardı, öğretmen

31 Ekim 2017

Hem de ölesiye!



Uzaklara yolculuk var
Belki bulutlara, belki güneşe.
Yanımda yalnızlığım
Ruhumda sevinç.
Koşar adım gidiyorum
Martılar eşlik ediyor denizler üzerinde.
Artık gündelik hayata teslim olmayacağım
Özgürlüğe ihtiyacım var
Hem de ölesiye!

m.C.

30 Ekim 2017

Nurten halamız



Nurten Aydinalp'ın Profil Fotoğrafı, Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gözlük ve yakın çekim
Prof. Nurten AYDINALP









"Cumhuriyetimizin döndüğünü göreceğime belki de 
ömrüm yetmeyecek. 
Ama döneceğine ümidim kalmazsa gözlerim açık gidecek."


Uzun yıllardır Amerika'da yaşayan Nurten halamız 

böyle sesleniyor.
Kendisi emekli tıp profesörü. Ünlü bir cerrah.
1935 doğumlu.
Tespitlerine ne demeli bilmem ki...
İçim sızladı.
Atlantik ötesinden vatanı için hâlâ kafa yoruyor...
Üstelik seksen küsur yaşında.

Elbette umut aşılayacak değilim, haddimi de aşar...
Ancak "gözü açık" gitmek ne demek; bilir misiniz?
Mevzu mal mülk meselesi, hele tatmin olma duygusu hiç değil...
Sadece doğduğu ülkenin düştüğü karanlık çukur üzerine
düşünmek ve derin acılar çekmek.
Demek ki çok uzaklardan ülkemiz böyle bir manzara çiziyor.
İmamlar ordusu işbaşında, Cumhuriyet tedavülden kalkmış...
Çürük demokrasimiz de iğdiş edilip Ak Saray'a bağlanmış!
Yazık, çok yazık!

Nurten hala İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
1958 yılı mezunu...
Yarım asırdan fazla süreden söz ediyoruz.
Sonra ver elini Amerika, bin bir zorluğa rağmen ulaşılan 
mesleki anlamda en tepe nokta...
Ancak arkada kocaman bir geçmiş var.
Unutulması mümkün mü?
Sonuçta Cumhuriyet kuşağı...
Vefalı, duygusal...
Hele söz konusu Türkiye'yse akan sular durur.
Müthiş bir M. Kemal sevdalısı...
Havasına, suyuna kurban olduğu vatanı...
Ya şimdi...
Üzgün ve kırılgan...
İlk defa ölümden söz eder olmuş...
"Gözü açık" gitmekten...
Çok üzüldüm...
Ve insanımızı bu derece mutsuz edenlere bir kez daha
lânet okudum!
Ki O insan ülkemiz bayrağını binlerce kilometre ötede
en yükseklerde dalgalandıran.

Macit CÜNÜNOĞLU

29 Ekim 2017

Ya siz?

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, ayakta duran insanlar, çocuk ve açık hava
Torunlarım Su ile Nehir


Kurtuluş Savaşı projesinin finali Cumhuriyet'in
ilânıyla gerçekleşti.
Tabii baş mimar Mustafa Kemal.
Demek ki üzerinden 94 yıl geçmiş.
Ya şimdi, ortada ne Cumhuriyet kaldı ne de ışık saçan fikirleri.
Ülke başka bir mecraya sürüklendi.
Ak Saray merkezli yönetim biçimi, tek adamlık...
Artık "Yaşasın Cumhuriyet" diye haykırmanın da anlamı yok...
Çünkü mevta, sizlere ömür!

Tabii bu noktaya göstere göstere gelindi.
Muhalefetin ciddi aymazlıkları...
Liberal aydınların gaflet içindeki destekleri...
Oluşan büyük siyasi boşluk...
AKP'yi iktidara taşıdı, üstelik on beş yıldır.
Tahribat büyük...
Başta eğitim sisteminde.
Akıl, rasyonel düşünce, sorgulama zorunlu tatile çıkarıldı.
Yerine İmam-Hatip eksenli dogmatizm kondu...
Ve iş Müftü nikahına kadar uzayıp gitti.

Peki yalap çalap demokrasimiz ne işe yaradı.
Ya hukuk, adalet anlayışımız...
Hepsinden önemlisi Anayasa Mahkememiz...
Çadır tiyatrosuna dönüştü.
Ne diyor istifa eden İ. Melih: "Emir demiri keser!"
İşte bu kadar, parlamenter sistemin özeti.

Evet, karamsarlık için neden çok.
Belki de umut Kaf dağının arkasında.
Ancak o kafir sandık yok mu...
Ve kıvrak halkımız...
Bakarsınız ilahi bir mucize gerçekleşir...
Kurnaz tilkileri tarihin çöplüğüne gömer.
Ki işte o zaman Cumhuriyet yeniden doğar...
Batmamacasına....
Ben inanıyorum...
Ya siz?

Macit CÜNÜNOĞLU

28 Ekim 2017

Yapma Kılıçdaroğlu!

Macit CÜNÜNOĞLU









Fatih Altaylı ile Ahmet Hakan bugünlerde penis üzerine
yazılar döşüyor...
Arada sırada topa Ertuğrul Özkök de giriyor.
Nihayet ciddi bir memleket meselesi bulmuşlar(!)
Her ikisine de kolay gelsin, bakalım muhabbetlerinin
sonu nereye varacak?
Bu arada CNN'de Kılıçdaroğlu'nu dinledim.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyaret edip
fikir alışverişinde bulunmuş!
Diyor ki adayımız olabilir...
Çünkü herkesi kucaklayabilir!
Şaştım kaldım!
Ya Kılıçdaroğlu'nda da metal yorgunluğu başladı...
Ya da CHP'nin sonunu getirmek istiyor.

Abdullah Gül nasıl bizim adayımız olur?
Ki Ekmelettin deneyiminden sonra.
Diyelim ki siyasi öngörüsü yok...
Ancak ortada olan yüzde 26...
Yani seçmenin dörtte biri.
"Evdeki bulgurdan olma" meselesi var ya...
Bu gidişle onu da yitirecek.
Kendi hesabıma, Gül aday gösterilsin...
Sandığa bile gitmem.

Ayrıca kendi ne güne duruyor?
Yıllardır parti genel başkanı.
Çıkar meydana, paşalar gibi aday olur.
Sonuç kabulümüzdür.
Seçilirse ne âlâ, kaybederse çekilir köşesine oturur.
Bu kadar basit.

Baksanıza deve dişi gibi yazarlar nelerle uğraşıyor...
Zeus'un tenassül organı gündeme oturdu...
Biz de kalkmışız Gül'ü tartışıyoruz...
Ne devrimci adam ama...
Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır!
Sayın Kılıçdaroğlu'na da Allah akıl fikir ihsan eylesin demeyi
asla ihmal etmeden nafile dua ediyoruz...
Ülkemizde güneş ne zaman doğacak diye!

27 Ekim 2017

Dua!

Macit CÜNÜNOĞLU









Ülkemizde siyaset hiçbir zaman normal seyrinde gitmedi.
Bunun nedenlerini tümden darbelere bağlamamak lâzım.
Öncelikle köklü bir demokrasi geleneğimiz oluşmadı.
Örneğin Batı'da olduğu gibi Merkez Sağı ve Solu temsil
eden iki ana damar artık yok.
Yerini dinci, milliyetçi ucube bir parti aldı...
Kesinlikle çağ dışı ama yüzde elli oy alıyor.

Muhalifleri yok gibi, biraz CHP, çeyrek porsiyon da MHP ile HDP.
Şimdi de bunlara yenisi eklendi: İyi Parti.
Başında Asena Meral...
Bir zamanların İçişleri Bakanı, Başbakan Tansu'nun kankası...
Faili meçhul cinayetler dönemine imza atan iki isim.
Kurduğu partiyle umut saçıyor.
Hatta gaza gelip CHP'den göçen bile var.
Haydi hayırlısı, hikmet-i harbiyesi yok ama modaya uyup
başarılar dileyelim.

Yine de umutlu olmak için sebep çok.
Ekonomi iyi değil, işsizlik almış başını gitmiş.
Değerli Çevikçe'nin sıkça vurguladığı gibi mesele
"Aş-İş" kavgası...
Haklı çıkarsa ışığı görürüz, yoksa burnumuz bir süre daha
boktan kurtulmaz.
Kâh içerde, kâh Ortadoğu'da biteviye dalaşır dururuz.
Ve düştüğümüz hâllere başta ABD, AB üyeleri kıçlarıyla güler.

Bu arada son zamanlarda Avrasya rüzgârları estirilmeye çalışılıyor.
Demokrasisiz iklimin soy ağaçları, çorak topraklar.
Örneğin Rusya ile Çin...
Kelin merhemi hesabı modern faşizmin uygulandığı ülkeler...
Komünizm artığı diktatörlükler...
Zavallı toplumlar, hâlâ alçak sürünmeyle kapitalist dünyaya
hizmet ediyorlar.
Çin'de günlük yevmiye bir dolar, azık da bir tas lapa...
Bunu da insanlığa medeniyet diye sunuyorlar.

Ah gezegenim ah!
Boşa dönüyorsun valla...
Lütfen bir kez olsun dur, sağa sola bak...
Ademoğlu nerden nereye sürükleniyor...
Adem utandı soyunun düştüğü hâllerden...
Sen utanmadın.
Big Bang adına kurtul üzerindeki gereksiz malzemeden...
Bizleri daha fazla rezil rûsva etme!



26 Ekim 2017

Ferda'nın fotoğrafı

Ferda Ocak'ın albümünden
Face ortamında tanıştığım
arkadaşımın aile fotoğrafı.
Bugün gördüm.
Ne rastlantıdır ki, çok sevdiğim
okul arkadaşım Tahir Ocak'ın kuzeniymiş...
Yani Amasyalı.
Ki o Tahir doğru zamanda doğru
yerde olsaydı, ülkemizin en tanınmış
futbolcusu olurdu.
Müthişti, Çolağın bağında az top
koşturmadık.
Hemşerim mimar: Ferda Ocak, belli ki mesleği gereği sanat sevdalısı.
Bir de fotoğraf düşkünü, çok güzel Amasya panoramaları var.

Lâkin paylaştığı fotoğraf hem düşündürdü...
Hem de geçmişe götürdü.
Tarih 1959 imiş, görüldüğü üzere Anıtkabir'in önü.
Baba subay, anne hemen yanı başında...
Yakınları ve çocukları.
Ferda en minikleri.
O devirlerdeki kültüre bakar mısınız...
Aile boyu ATA ziyareti.

Baba Cumhuriyet sevgisi ekiyor...
Belki bugünleri gördü.
Yoksa Maksim gazinosu dururken ne işi var Anıtkabir'de?
Veya Paris'te.
Menderesli yıllar, modaydı Eyfel'in önünde fotoğraf çektirmek...
Hatta uçağa binmek.
Bizler DAF çocuklarıyız...
Rahtuvanların iki otobüsü vardı...
Amasya-Ankara çalışırdı...
Yolcularını gıpta ile seyrederdik...
Çocukluk yılları işte.
Ferda'nın fotoğrafına da saygıyla baktım
Ne mutlu sana, şanslıymışsın be kardeşim...
O aileye layık olduğun sürece çok yaşa.

Macit CÜNÜNOĞLU


  

25 Ekim 2017

Face dünyası!

Macit CÜNÜNOĞLU

Gönül yorgunluğunu bilir misiniz?
Bu işin yaşla falan ilgisi yok.
Ama aile yormuştur, ama hayat...
Dayanılmazı da evlâtlar...
Belki de en keyiflisi torunlar.
Melek kadar güzeller, su gibi durular.
Onlarla vakit geçirmek ömre bedel.

Geldik gidiyoruz işte...
Merak etmeyiniz, bu dünya Tayyip'e de kalmaz.
Devir O'nun devri...
Onca hukuksuzluğa rağmen iktidarı sürecek...
Ancak bir yere kadar.
Elbette duvara toslayacak.
Ben demiyorum, tarih diyor.
İnsanlık nice diktatörler gördü...
Bu şahıs da bize nasip oldu.
Tanrı büyüktür, er geç cezasını verecek!

Sözü uzatmayayım; "nereye mi gelmek istiyorum?"
Mademki gezegendeyiz, mutlu yaşamak bizim de hakkımız.
Tabii AVM, tüketim çılgınlığından söz etmiyorum.
Kim ki sanat, estetik tutkunudur...
O benim makbûlumdur.
Konuş be arkadaş, dinlediğin iki müziği...
Söz et tiyatrodan sergiden...
Yoksa SUS!
Face denen âlemde hava atma...
Başkalarına ait yüce duyguları paylaşma...
Beynin çalışıyorsa sana ait bir şeylerin olsun!

Lütfen kusuruma bakmayınız...
Bugünlerde Cumhuriyet, Bayrak rüzgârları esiyor...
Onlarca da mesaj yağıyor...
Aslında mesele insanlık meselesi...
O da yüreğimizde, bilincimizde...
Ah ucuzluktan, hamasetten bir kurtulabilsek...
Bilmem anlatabildim mi?

Martılar











İstanbul yağmurlu, Sonbahar her yönüyle kendini
hissettirmeye başladı.
Giderek yeşil sarıya dönüşüyor...
Van Gogh'un en sevdiği renk.
Çılgın bir adammış, kardeşi Teo olmasa belki adını bile
duymayacaktık.
Bazı sanatçıların kaderidir ölümünden sonra şöhret olmak.
Örneğin Kafka, yaşarken tek kitabı dahi yayımlanmamış.
Ve klasik müziğin eşsiz bestecileri geliyor aklıma.
Beethoven, Mozart, Chopin ve daha niceleri...
Kaçı başarısını doya doya yaşamıştır.
Sanırım azdır...
Oysa Nadir Nadi'nin dediği gibi:
"Klasik müzikseverler dünyada mutlu azınlıktır."
Biz de burjuva sınıfı sanırdık, bakış açısı işte...
Öyleyse fena hâlde yanılmış Marx amca!

Fakat sanat her geçen gün popülerliğini yitiriyor.
Okuyan az, tiyatro can çekişiyor, galeriler neredeyse boş...
Özetle harala gürele ömürler sürüyor.
İçimden Beyoğlu turu yapmak geçiyor...
Sinemayı o kadar özledim ki...
Lâkin hangisine gidip gençlik yıllarını yad edeceksin.
Başta Emek, Yeni Melek derken hepsi tarih oldu.

Geçenlerde Büyük Reis dedi ki,
"İstanbul'un içine ettik, ben de sorumluyum!"
On beş yıldır duyduğum ilk doğru sözü...
Aferin O'na, geçte olsa ilerleme var.
Darısı demokrasi ve adalet anlayışına!

Bu arada iyi ki internet var.
Yaşasın Bilişim Çağı; klasik müziğin binlercesi,
sinemanın en kralları bilgisayarımda.
Seç beğen, dinle izle.
Bu da bizi eve mahkûm ediyor...
Ve martılar ağlıyor...
Evimin önüne kadar gelenler de var...
Balkonuma sesleniyorlar:
"Macit Macit, çık dışarı oynayalım!"

Macit CÜNÜNOĞLU

24 Ekim 2017

Ayça'ya...

Macit CÜNÜNOĞLU


Oldu bitti şikâyet eden insanı sevmem.
Ayrıca yaşadığın gezegen sana ne vaat etti...
Hiç düşündün mü?
Dört dörtlük bir hayat tarzı...
Bir elin yağda, bir elin balda...
Çocuklar okumuş, hepsi dünya çapında profesör...
Torunların keman virtüözü...
Her yarışmanın da birincisi.
Yok arkadaş, böyle bir dünya yok.
Lütfen aklını başına topla.

Yoksa sıkıntıya düşersin...
Allah göstermesin, kanser belâsı gelir kapını çalar.
Hele de ailenin genç üyeleriyse...
Para pul da fayda etmez...
Başını taştan taşa vurursın.
Ya ekmeğe muhtaç olmak...
Hastalıktan da beter.
Zor iştir dilenmek, yaşayan bilir.
Anacağım "pişi"nin adını "cankurtaran" koymuştu...
Kızgın yağda yapılan hamur.
Karnımız doyardı valla.

Neyse geldi geçti, o günler çok gerilerde kaldı.
Lâkin karı hâlâ sevmem...
Eşek yüküyle aldığımız odunlar gelir aklıma.
Bazen onu da bulamazdık.
Bir de evin içinde üşümek, bilir misiniz; ne fena?
O nedenledir ki bakın keyfinize, asla şikâyet etmeyin.
Merak etmeyin, AKP'nin de suyu ısındı.
Kaynayan kazanlarındaki yanan ateşler Kadirler, Melihler...
Korkunun ecele faydası yok...
Bugün varlar yarın yoklar...
Deyin ki, "ömrümüzden on beş yıl çaldı hırsızlar!"

İşte size "umut" gençler...
Ve canım kızım Ayça, oldu mu?

23 Ekim 2017

Yüreğim yaralı

Macit CÜNÜNOĞLU
Duygusallıkta güzeldir.
İki damla yaş gözlerinde biriktiyse
esirgeme...
Bırak aksın, ama yakınların için, ama dostların.
Kim ne düşünürse düşünsün.
Mademki yüreğin kabardı, koyver gitsin.
Belki yaş, belki natura...
Romantizmi seviyorum arkadaş.

Geçmişe şöyle bir bakıyorum da...
Ne çok acı yaşamışız.
Lâkin duygu sömürüsü yapacak değilim.
Geldi geçti.
Ancak "dostun attığı gül yaralar" lâfı yok mu...
Çok severim, ne de olsa zengin tecrübelerim var.
Yaş yetmişe dayandı...
Daha mı yufka yürekliyiz ne?
Keskinlikler kalmadı, körlendi bıçak gibi dilimiz...
"Sen bilirsin ağam" deyip yürüyüp gidiyoruz...
Sırtımıza hançer gibi saplanan söylemlere rağmen.

Bu aralar çok yorgunum...
Aynı zamanda hassasım.
Yitirdiğim yakınlarımı düşünüyorum...
Kimi göçüp gitti, kimi yaşarken ölü.
Belki mezarda buluşacağız...
"Nasıl bilirsiniz?" saçmalığı altında.

Yine de insan dünü özlüyor, hatıraları.
"Biz bir aileyiz" diye sarılmaları.
Fakat gönüller yorgun...
Ne de olsa hazan mevsimindeyiz...
Sararan yapraklar gibi düşüyoruz toprağa...
Dostların attığı gül misâli...
Yüreğim yaralı.

22 Ekim 2017

Ne mutlu insanım diyene

Macit CÜNÜNOĞLU










"Yine hazân mevsimi geldi
Yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek
Yine deli gönlüm yine bu mevsimde
Hicrânını yalnız başına çekecek
Hüsranını yalnız çekecek

Geleceksin belki de
O zaman ne o yapraklar ne o rüzgar
Ve ne ben olacağım
Yine deli gönlüm yine bu mevsimde
Hicrânını yalnız başına çekecek
Hüsranını yalnız çekecek."


Şekip Ayhan Özışık nihaventten böyle sesleniyor.
Derin sözler, insanın içine işliyor.
Yapraklar sararıp bir bir düşüyor.
Balkondayım, ilkbaharda çiçekler eşliğinde doğanın uyanışına...
Sonbaharda uyku hazırlığına tanık oluyorum.
Elbette müzik eşliğinde.
Kâh Türk müziği, çoğunlukla klasik.
Bazen de slow.

Bu arada yeni bir radyo keşfettim.
Doğan Gurubu nasıl olduysa hayırlı bir iş yapıp dijital
ortama katkıda bulunmuş.
Adı: Nom Radyo...
En önemlisi reklâmsız.
Açıyorsunuz, onlarca seçenek.
"Karşı Kıyıda" Yunan tavernası, klasikte Bach'tan
Çaykovski'ye herkes...
Latin de var caz da.
Ama saat beşi geçip kerahat vakti geldi mi...
İllâki bizim nağmelerimiz.
Hüzzamdan rasta.
Ve kabaran duygular.
Aşklar, sevdalar, dostlar...
Güneşi doğurduğumuz rakı masaları...
Anılarda bir bir resmi geçit yapıyor.

Bazen düşünüyorum da, iyi yaşamışız.
Böylesi zenginlik her kula nasip olmaz.
Şükürler olsun evlât acısı görmedik.
Sanatın her türlüsünden nasibimizi aldık.
Sahneye çıktım, tiyatrocu olarak...
Kürsüye çıktım siyasetçi kimliğimle.
Binlerce insana seslendim...
"Ne mutlu insanım diyene."

Ve iyi ki can dostlarım var.
Görmesem de, birlikte olmasam da...
Onlar her zaman yüreğimde.

21 Ekim 2017

Hayâlperest düşünceler

Amasya'dan bir bağevi










Ellili yılar, "Ankara'nın bağları" henüz ünlenmemiş.
Ama yüzyıllardır Amasya bağların içinde yaşayan bir kent.
Nüfusu o tarihlerde on binin biraz üzeri.
Bahçeler içi, Ayvasıl, Hacılar meydanı, Flingir en şöhretlisi.
Kirazın, kayısının şeftalinin, hele de zerdalinin en güzeli
buralarda yetişir.
Elmayı söylemeye lüzum var mı...
Adı: Misket, kokusu misk-i amber.
Âdeta esans.

Tabii her şey geçmişte kaldı.
İnsanoğlunun hırsı, beton uygarlığı kenti teslim aldı.
Zavallı toprağım, doğduğum şehir.
Selağzı merkezdi.
Toplam on, on beş mahalle.
Gümüşlü, Yakutiye, Mehmet Paşa, Çevikçe, Sofular...
En üstte de Savadiye.
Beyazıd Paşa, İçeri Şehir, Herkis derken Şamlar ve Tatarlar.
Ve en hareketlisi de Dere Mahalle ile Kuba...
İstasyon mahallesi ile Kurşunlu henüz türememiş...
Yalnız Hızır Paşa yok mu, çingene dostlarımızın mekânı...
O da Amasya tarihi kadar eski.

Tek değişmeyen Yeşilırmak.
Yaz kış süzgün akar, İlkbahar'da coşar.
Çılgın nehir.
Sadece dili yok, ah bir konuşabilse kimbilir neler aktarır?
Orijinal adı: IRIS...
Ne de yakışıklı isim.
Strabon derin sularında yüzmüş müdür?

Yeşilin en yakıştığı kenttir Amasya...
Dağlar arasında vahşi bir doğa.
Ev sahibi tarihtir, binlerce yıldır kök salan.
Keşke biri çıksa; Amasya'nın bağları türküsünü yaksa...
Kolbastı formunda...
Sabahlara kadar coşup oynasak...
Kulaklarımızda Ziyere'nin, Yenice'nin kirazları...
Elma yanaklı yavuklularımızla dans etsek...
Hayâlperestlik şampiyonluğunu alır mıyım acaba?

Macit CÜNÜNOĞLU

20 Ekim 2017

Aydınlık gezegenin dört bir tarafında

Macit CÜNÜNOĞLU


Balkonumun karşısında çocuk yuvası...
Miniklerin sesi bülbül gibi.
Bir taraftan disko müziğin en hareketli parçaları...
Yarışıyorlar.
Başlarında öğretmenleri...
Umurlarında mı imam nikahı, Cumhuriyet devrimleri...
Ülke yıkılıyor, her gün yeni bir karanlık sayfa...
Başımızdaki padişah mı, diktatör mü...
Gidişat o kadar karışık ki.

Halkın seçtiği belediye başkanları bir fermanla görevlerinden azlediliyor...
Belki günâhları çok, ancak hukuk işlemiyor.
Kol kırılır yen içinde kalır hesabı onca rezillik halkın gözleri
önünde sergileniyor.
Ak Saray adlı bir küllüye var, içindeki ülkenin sahibi.
Parlamento falan kukla...
Astığı astık, kestiği kestik.
Hapishaneler ağzına kadar dolu...
Çoğu masum...
Ancak kime ne anlatacaksınız?

Çok merak ediyorum, halkımız vaziyetten memnun mu?
Onca zam, onca pahalılık...
Sonuç da ekmek kavgası.
Zenginin tuzu kuru, yoksulun hâli içler acısı.
Tamam, Kur'an bayrak önemli...
Ancak nereye kadar?

AVM'ler tıkır tıkır işliyor...
Camilerin müşterisi bol.
Vicdanların kuruduğu bir ülkede merhamet, insaf nerede?
Ya akıl?
Doğanın özene bezene beyin denen organa yerleştirdiği fonksiyon...
Milyonlarca yıldır işe yarayan...
Rönesans'ta, endüstri devriminde...
Hepsinden önemlisi elektrik olarak karşımıza çıkan...
Çağımızı taş devrinden ayıran.
Ne kadar meraklıyız mağara devrine, karanlığa...
Aydınlık gezegenin dört bir tarafında...
Ah bir fark edebilsek!

18 Ekim 2017

Tersakan

Macit CÜNÜNOĞLU











Tersakan çayı Ladik gölünün sularını Amasya'da
Yeşilırmak'la buluşturur.
Terstir; çünkü arkasını denize çevirmiş güneye doğru akar.
Hâlbuki nehirler denize doğru koşar.
Bizimki ise Havza ovasından geçerek binlerce hektar araziyi sular.
Ayrıca un değirmenlerine enerji kaynaklığı da yapar.
Bir de köprüsü vardır, adını altındaki çaydan alır...
Tersakan Köprüsü.
Ziyere yolu üzerinde, kentin çıkışında.
Altı plajdır, Amasya'nın en renkli yüzme yeri.
Ne kadar hayta çocuk varsa, hepsi orda.
Hele de köprünün üstünden atlamayı becerenler birinci sınıf gençler.
Hemen bitişiğinde bağlar, şeftalilerin, kayısıların en güzeli el sallar...
Çalmamak mümkün değil!

En son Kurban bayramında Ziyere'deydim...
Abdullah Abi'yi, Hacı Yunus'u (şoför) gördüm.
Cami avlusundan epeyce sohbet ettik.
Gölete çıktım, demli bir çay...
Köyün eski hâlini arasam da bulduğumuzla yetindik.
Eskiden Ziyere, özellikle havuz başı Amasyalının eğlence merkeziydi.
Aynı şekilde Yenice.
Tıngır Selahattin ayakları soğuk su da rakı içerdi...
Karşısında (ekürisi) Akücü Özdemir Abi...
Masalarını kaynağa kurmuşlardı.

Biz de yüzerdik...
Vehbi, Fatih, Nihat ve Ömer...
Amasya'nın elit takımı.
Basket onlarda, amut perende çocuk oyuncağı...
Ve gençlik heyecanları, mutluluğun dorukları.
Ya şimdi?
Geçenlerde torunlarımla birlikteydim...
Koltuktan koltuğa atlıyorlar...
Öylesine sevinçliler ki... 

Alt üstü dört duvar...
Apartman dairesi...
Özgürlüklere o kadar uzaklar ki!

17 Ekim 2017

Ömre bedel

Bahattin Baha Tekman ile...
Yıllar çabuk geçiyor.
Kadim dostum Bahattin
Amasya'nın Çivi köyünde öğretmen.
Misafiriyim.
Kış mevsimi.
Yanılmıyorsam sene 1968.
Yakındaki Terziköy kaplıcasına girdik.
Dışarıda kar, su sımsıcak.
Gençlik var, kısa mesafeleri yürüyerek geçiyoruz.
Nihayetin de dönüşteyiz...
Elimizde yumurta sepeti, Varay üzerinden Amasya'ya ulaşacağız.
Ancak kar yolları kapamış, en az yarım metre.
Yine de kararlıyız...
Hedefe ulaşmaktan vazgeçmek yok.
Şaşkın ördek misali pusulasız saatlerce ilerledik.
Çünkü güzergâhı karıştırmışız.
Uzun süre sonra karşımıza bir köy çıktı.
Adı Tencilli (eskiden Kafallı diye anılırmış).
Alevi köyü.
Bizi şaşkınlıkla karşılayıp bir güzel ağırladılar.
Taze tereyağlarla, sımsıcak ekmekleriyle.
Bir de hikâye anlattılar...
İki üç gün önce kurtlar yolunu kaybeden berberlerini parçalamış.
Rengimiz attı, yaşadığımız tehlikenin farkına varmıştık.
Neyse, vedalaşıp yola koyulduk.
Varay kasabası yakındı.
Otobüse bindiğimizde kurtuluşun derin soluğunu içimizde hissettik.

Şimdiler de böyle maceralar var mıdır?
On sekiz yaşın dostlukları, gözü karalığı...
Uçaklar uluslararası, okyanuslar dağlardaki gölet...
Aşmak o kadar kolay ki.
Yine de yüreklere kazınan vefa duygusu...
Erişilmez hasretler...
Geçmişte kalan derin sevgi yumakları...
Özlüyorum...
Maskeli dünyadan nefret edercesine...
İyi ki Bahattin gibi kardeşim var, can dostum...
Yalnızlığımın panzehiri...
Arada sırada sesini duymak bile ömre bedel.

Macit CÜNÜNOĞLU

16 Ekim 2017

Çaresiz yüreklerin seslenişi

Macit CÜNÜNOĞLU









Kapitalist üretim ilişkilerini çözemeyen çağımızı algılayamaz.
Boş bir "emperyalizm" sloganının arkasına sığınmakla da olmaz.
Örneğin ülkemizden otomotiv alanında faaliyet gösteren
Fiat, Reno, Ford...
Kovmak ne kadar mümkündür?
On binlerce işsiz insan...
Katlanabilir misiniz?
Veya NATO'dan çıkmak...
Bağımsız Türkiye ideallerine bizleri ulaştırabilir mi?
Öyleyse boş hayâllerin peşinden koşmamak lâzım.

Çocukluğumuzda mahalle kavgaları yapardık...
Taşlar sopalar ile.
Kazanan belli olmasa da heyecanlıydı, keyifliydi.
Günümüz de öyle.
Aynı coğrafyanın toplumları birbirlerini yiyorlar.
Türk, Kürt, Arap fark etmez...
Hepimiz Ortadoğuluyuz.
Patronumuz Amerika.
Partneri Rusya...
Yedek kulübesinde Çin...
Yaradana sığınıp birbirimizi kırıyoruz.

Tarih de böyle bir şey.
İnsanlık yüzyıllardır bir yerlere sürüklenmiş...
Nice imparatorluklar görüp kanlı savaşlara tanık olmuş.
Artık Hitler, Stalin egemenliği yok...
Yalnızca vahşi kapitalizm var...
Küreselleşip bir üst aşamaya geçmiş.
Temel prensibi tüketen insanı yaşatmak...
Ki varlığını sürdürebilsin.

Bu rol modeline en uygun ülke de Türkiye...
Başta dinci-milliyetçi bir lider...
Sermayeden yana esiyor rüzgâr...
Biraz Kur'an, biraz ibadet...
Cennet pazarlanıyor yoksula...
İnanan yüzde elli, itiraz edenler yüzde elli...
Kavga sürüp gidiyor...
Adına da ne yazık ki "siyaset" deniyor.

Elbette bu düzen böyle gitmez...
Önümüzde 2019 var.
Üç vakit, üç seçim...
İsyan bayrağını yükseltirse Ankara ile İstanbul...
Tekrar güneş doğar karanlığın üzerine, hapishanelere...
Hafif bir esinti, hiç de fena olmaz çaresiz yüreklerimize.

15 Ekim 2017

Hicran yarası

Macit CÜNÜNOĞLU

Bazı 
 dostlarıma acırım.
Zaaflarının esiridirler.
Sorunları ekonomik değil, makam mevki
hiç değil.
İlişkilerinde rahatsızlık vardır.
Adres sormayın lütfen...
Ama anne ama baba...
Özetle ailenin bir bacağı topaldır.

Nice arkadaşım oldu, hem de çok yakın hissettiğim...
Birlikte yaşadım.
Akrabamdı, canımdı...
Ancak yaşadıklarına tanık oldukça...
Evlerden uzak, tek kelimeyle hayatları berbattı.
Ya evlâtları...
Göz yaşlarını içine döken minik yürekler...
Acırım onlara...
Sadece izler, asla taraf olmazlar.
Yalnızca ağlarlar...
Gizlendikleri mekân, yorganın altındaki yalnızlıklardır.

Aslında çok severim; "Allah bir yastıkta kocatsın" temennisini...
Ama nasıl?
Ömür uzun, inişler çıkışlar...
Özellikle dalgalanmalar.
Bilhassa acı günlerdeki dik duruşlar, sarılmalar.
Çocuk bu günde belli eder kumaşını...
Mutlu bir ailenin ürünü olup olmadığını...
"My way" diyorsa no problem...
Yoksa hicran yarası!

14 Ekim 2017

Giderayak...

Macit CÜNÜNOĞLU









Son yazımdan sonra anladım ki, tanrıdan bu ülkeye fayda yok.
Duymuyor sesimizi, dualarımızı ciddiye almıyor.
Çünkü kendisine inananlara güvenmiyor.
Ve her türlü belâyı veriyor.
Komşularımız sevmiyor, büyük aşkımız Amerika nefret ediyor.
Kaderimiz yalnızlık.
Oysa doksan bin camimiz var...
Sabah akşam ibadet ediyoruz..
Sadakatimiz tartışılmaz.
Bütçemizin aslan payı Diyanet'in...
Yine de yaranamıyoruz.

Yazıklar olsun izinden yürüyenlere.
Aslında sahtekarlık dinimizde günah...
Üstelik kul hakkıyla huzura çıkmak; asla affedilmez.
Ama bezirgan da bol, harami de.
Çoğu dinci...
Bir bölümü de milliyetçi.
Baş rollerde er doğanlar ile devlet...
Al birini vur öbürüne!

Artık yazı da yazmak istemiyorum.
Yoruldum...
Ortalıkta soytarı bol.
Sosyalisti ayrı bir âlem, ulusalcısı başka bir film.
Özetle dünyalı insan sayısı azaldı.
Emek en yüce değermiş, hümanizm yükselen trendmiş...
Kimin umurunda?

En iyisi mi John Lennon dinlemek...
Son albümü  Double Fantasy...
İyi geliyor ruhuma...
Hazır Karacaahmet Bekleme Salonu'na girmişken!

10 Ekim 2017

Duy sesimizi!

Macit CÜNÜNOĞLU





Dersimiz ABD'yi eğitmek.
"Akıllı ol, yoksa ..?.."
Sizi bilmem ama çok sıkıldım...
Siyasetten de, diplomasiden de.
Komşu falan kalmadı, Atlantik ötesine kafa tutuyoruz.
Neymiş efendim; Amerika vize uygulamasını başlatmış...
Çok mu şaşırdık?
Asla.
Yıllar önceydi, solcu karı koca bir arkadaşımın oğulları
ABD'de doçent...

Ana babasını davet etmek için istek göndermiş...
Elçilikte huzura çıktılar...
Anaya "evet", babaya "veto" çıktı.
Kriterleri neydi bilemem, ancak cennete tanrıdan pasaport

isteyin, bu kadar işkence görmezsiniz.
Dostlarım sorguyu anlattılar, akıl alacak gibi değil!
Yalnız evlâtlarının adı da: Devrim.
Lâkin çocuk sosyalist değil dinciydi.
Boğaziçi'ni ikincilikle bitirmiş, Fethullah'ın nuranî kollarına sığınmıştı.
O da ayrı bir hikâye!

En iyisi mi dünya işlerini ciddiye almamak.
Zaten ülkemizi adam yerine koyan yok.
Tek itibarı var, yeryüzünün en aptalca tüketen toplumu.
Mabetleri AVM, oyuncağı futbol, sanat anlayışı O SES...
Özetle beton imparatorluğuna sıkışmış bir toplum...
Liderleri ticaret uzmanı İMAM...
Cumhuriyet'in tüm değerlerini yıkan...
M. Kemal düşmanı...
Çağdaşlığa vurdukça yüzde elliye ulaşan.

Tanrım, sen bari duy sesimizi.
Biliriz, Anadolu'yu seversin.
Rakiplerin vardır, Kibele ile Zeus...
Lütfen itibar etme...
Yeni türeyen şeytanlarına lânetlerini gönderip baş et...
Yoksa yoldan çıkıp isyan edeceğiz...
İnsanlık adına, insanlık onuru adına!
Yalvarırım duy sesimizi!
 

09 Ekim 2017

Amasya Kalesi









Harşena dağındaki görkemli yapı.
Denizden 700 metre yükseklikte.
Persler Romalılar Pontus ve Bizans derken...
1075'de Türklerin eline geçiyor.
Bir de sarnıcı var, adı: Cilanbolu.
Oraya inmek her babayiğidin harcı değil.
Delikanlı olmak için sünnet kadar önemli.
Hele de Arıboku Kemal Abimizin efsanelerini dinledikten sonra!
Tam karşısında II. Beyazıd Külliyesi.
Cami, imarethane ve kütüphaneden oluşuyor.
Ve bahçesinde çok yaşlı iki çınar...
Gövdeleri çürümesine rağmen asırlara meydan okuyor.

Ellili yıllar, kütüphane müdürümüz Muammer Ülker...
Mekân Amasya'nın ilim irfan yuvası.
Okumaya hevesli gençliğin tamamı orda.
Abiler büyük salonda, küçükler miki izliyor.
O zamanlar Tom end Jerry yeni türemiş...
Mevzu BCG aşısının faydalarını öğretmek...
Bir de yaygın olan koleraya karşı tedbir almak.
Cudi Abi cilt yaparak eski kitaplara cansuyu veriyor.
Tabii Selçuklu mumyaları da cam fanusun içinden
olan biteni yıllardır seyrediyor.

Güzel devirlerdi, internet henüz icat olmamış.
Kitap kutsal.
Ulaşmak için Çin'e gitmek daha kolay!
Osmanlı düşünmüş, caminin yanına bir kütüphane
bir de imarethane (fakir fukaraya yemek dağıtılan yer)
kondurmuş.
Ve olağanüstü güzel bir bahçe.
Güller nazlı nazlı bakıyor Yeşilırmak'a.
Şadırvan başında sohbet eşliğinde alınan abdestler.
Kalpler günümüzden daha temiz.
Damarlar şırıl şırıl akıyor.
Tereyağı, yumurta serbest...
Çünkü stres, bypass yok!

Ve Amasya delikanlısının ilk aşkları cami avlusunda

güneşle buluşuyor.
Utangaç, mahçup kaçak ilişkiler...
Ya gören olursa?
Ama sımsıcak, samimiyet dolu...
Hey gidi günler hey...
Ne kadar özlesek az...
İçinde duyguyla harmanlanmış yüreğimiz var.

Macit CÜNÜNOĞLU

.
Not: Muammer Ülker'i yakın tarihte yitirdik.
Nurlar içinde yatsın.

08 Ekim 2017

Dedikodu


Kim söylemiş beni
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş, ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksek kaldrımda, güpegündüz?
Melahat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları, anam babam, geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o, Mualla'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranını söyletme hikayesi?

Orhan Veli

Nerden aklıma geldi bu şiir?
Belki de insanlık onuru...
Yok sayılan, yerlerde sürünen.
Çok yaşa Veli'nin oğlu Orhan...
Asla yalnız değilsin.

m.C.

07 Ekim 2017

Can dosta...


Mehmet Ali'yi de yitirdik.
Yiğit dostum benim.
Önce Yüksel, şimdi de O.
İnşaat Yüksek Teknikeri ve
sendikacıydı.
Fakat ömrünü işçi sınıfı davasına
adamıştı.
Nice işkenceler görüp yıllarca
hapis yattı.
Ailecek büyük mücadele verdiler.
Hele eşi Uğur'un fedakârlıkları,
yazılsa roman olur.
İki tane pırlanta gibi evlât yetiştirdiler.
Kızları Evrim Kanada'da yaşıyor, çocukluğu gibi şeker mi şeker.
Arada sırada yazışıyoruz, hâlâ duygulu ve heyecanlı.

Mehmet Ali de öyleydi, Tuncelili Kürt dostum...
Alevi de, ancak insanlığı bir tarafa, mezhep ve ulusalcılık diğer tarafa.
Hümanist özelliğini hiç yitirmedi.
Hayâl dünyası da fevkâlâde zengindi, CHE bile yanında çırak kalırdı.
Devrime inanır, sık sık âşık olurdu.
Çocuksu bir masumiyeti vardı.
Ne kadar yanlış yaparsa yapsın, kızılmazdı...
Hatta günâhlarını öyle bir anlatırdı ki...
Sanırsınız Nazım!

Ancak kanser belâsı bu güzel insanı da buldu.
Ve acı sonuç.
Dostları birer birer yitirmek yorgun gönlümüzü sarsıyor.
İster istemez bir soru düşüyor yüreğimize;
"Sıra hangimizde?"
Nurlar içinde yat sevgili Mehmet Ali, seni çok özleyeceğiz...
Ve maceralarını asla unutmayacağız.
Devrimci kardeşim benim, bu arada diğer tarafta bari rahat dur...
Hurileri örgütlemeye kalkma.
Kevser ırmağından bol bol şarap içip sitem gönder tanrıya...
Seni aramızdan erken aldığı için.

Değerli dostum, aziz hatıran önünde saygıyla eğilir...
Daima gülen gözlerinden öperim.
Güle güle canım benim.

Macit CÜNÜNOĞLU

06 Ekim 2017

Mehmet Ali



Mehmet Ali Polat'ı da yitirdik.
Yiğit bir yoldaşımızdı.
Saygıyla, sevgiyle hep anacağız.
Nurlar içinde yatsın.

Lerzan Alp Allah rahmet eylesin.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla9 saat
Yönet
Saliha Sert Nur içinde uyusun 😑
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla8 saat
Yönet
Ali Rıza Gözüyılmaz Allah rahmet etsin geride kalanlara sabır diliyorum iyi adamları tek tek kaybediyoruz
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla7 saat
Yönet
Sadan Dedeoglu Işıklarda uyusun.
Bir değeri daha yitirdik.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla6 saat
Yönet
A Metin Oruç Allah rahmet eylesin...
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla4 saat
Yönet
TC Lemanser Sükan Işıklar içinde olsun, sevenlerine sabırlar dilerim.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla4 saat
Yönet
Saadet Altınörs Basiniz sag olsun nurlar icinde uyusun
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla3 saat
Yönet
TC Annecim Ozturk Işıklarda uyusun!! Sevenlerine sabır diliyorum!!
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla2 saat
Yönet
Cafer Dastan Basımız sagolsun Topragı bol olsun Cok uzuldum
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla2 saat
Yönet
Muharrem Ulukaya Allah rahmet etsin.Nur içerisinde yatsın.
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla1 saat
Yönet
Orhan Gevrek Sıradayız...Sevgimizde yaşayacak..
BeğenDaha fazla ifade göster
Yanıtla1 saat
Yönet
Günay Diren ışıklarda uyusun