bir şair vardı, öğretmen

25 Ekim 2017

Martılar











İstanbul yağmurlu, Sonbahar her yönüyle kendini
hissettirmeye başladı.
Giderek yeşil sarıya dönüşüyor...
Van Gogh'un en sevdiği renk.
Çılgın bir adammış, kardeşi Teo olmasa belki adını bile
duymayacaktık.
Bazı sanatçıların kaderidir ölümünden sonra şöhret olmak.
Örneğin Kafka, yaşarken tek kitabı dahi yayımlanmamış.
Ve klasik müziğin eşsiz bestecileri geliyor aklıma.
Beethoven, Mozart, Chopin ve daha niceleri...
Kaçı başarısını doya doya yaşamıştır.
Sanırım azdır...
Oysa Nadir Nadi'nin dediği gibi:
"Klasik müzikseverler dünyada mutlu azınlıktır."
Biz de burjuva sınıfı sanırdık, bakış açısı işte...
Öyleyse fena hâlde yanılmış Marx amca!

Fakat sanat her geçen gün popülerliğini yitiriyor.
Okuyan az, tiyatro can çekişiyor, galeriler neredeyse boş...
Özetle harala gürele ömürler sürüyor.
İçimden Beyoğlu turu yapmak geçiyor...
Sinemayı o kadar özledim ki...
Lâkin hangisine gidip gençlik yıllarını yad edeceksin.
Başta Emek, Yeni Melek derken hepsi tarih oldu.

Geçenlerde Büyük Reis dedi ki,
"İstanbul'un içine ettik, ben de sorumluyum!"
On beş yıldır duyduğum ilk doğru sözü...
Aferin O'na, geçte olsa ilerleme var.
Darısı demokrasi ve adalet anlayışına!

Bu arada iyi ki internet var.
Yaşasın Bilişim Çağı; klasik müziğin binlercesi,
sinemanın en kralları bilgisayarımda.
Seç beğen, dinle izle.
Bu da bizi eve mahkûm ediyor...
Ve martılar ağlıyor...
Evimin önüne kadar gelenler de var...
Balkonuma sesleniyorlar:
"Macit Macit, çık dışarı oynayalım!"

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: