bir şair vardı, öğretmen

31 Aralık 2018

Tarih Baba'ya selâm!

Çağdaş-Sıla-Ben




























Bir yıl daha geride kalıyor.
2022'un Ağustos ayında da yetmiş üç yaşıma giriyorum.
Hatırı sayılır bir ömür.
Çocuklarıma, torunlarıma bakınca fena yaşamadık
hissi ağır basıyor.
Hayatım boyunca da nice genç ölümlere şahitlik ettim.
İçimi kavuran, derinden sarsan.
Ancak sanat her zaman imdadıma yetişti.
Müzik eşliğinde kitaplar arasında yolculuğa çıkmak
en büyük ilacım oldu.
Fakat hiçbir zaman memleketimi güllük gülistanlık görmedim.
Hep bir darbe, hep bir antidemokratik uygulama...
Belki de hukuksuz, adaletsiz ülkede yaşamanın doğal sonuçları.
Eğitim çare olur sandık, İmam-Hatip kültürüyle
bataklığın çapı büyüdü, ülkeyi sardı.
Bir dönem de Nazım'ın "Kerem gibi" şiirine sarıldık...
Yana yana bihâl olduk ve yitirdiğimiz yoldaşlarımızı
çabuk unuttuk.

Toplumun üzerine kapitalizm öyle bir çöktü ki,
altta kalanın canı gerçekten çıktı.     
Bu arada siyaset de çağa ayak uydurup modifiye
tezgâhında makyajlandı.
Solcu esneyerek plastikleşti, sağcı dinciliğin-milliyetçiliğin zirvelerinde başarıdan başarıya koştu.
Geriye de Tarih Baba'nın şefkatli kollarına sığınmak kaldı.
Elbette zaman kötüleri cezalandıracaktır.
Tüm faşist diktatörlerin başına geldiği gibi.

İşte bu duygular içinde siz dostlarıma sağlıklı 
huzurlu ömürler diliyorum.
İnanıyorum ki güneş bu toprakları asla terk etmeyecektir.

Macit CÜNÜNOĞLU

29 Aralık 2018

Yıldızların şerefine!

Ben ve Aybars
















Bir zamanlar DİSK vardı, 67 yılında kurulmuş,
hızla büyümüştü. Temel ilkesi sınıf ve kitle
sendikacılığıydı. Yetmişli yıllarda dalga dalga
ülke sathına yayıldı, yalnız işverenlerin değil
iktidarların da korkulu rüyası olmuştu.
Üye sayısı artık yüz binlerle ifade ediliyordu.
Ve soldan esiyordu rüzgâr. Türkiye devrimci
hareketine öncülük yapıyordu.
Faşizme karşı, sermayeye karşı ve Milliyetçi Cephe
hükümetlerine karşı.

İşte bu koşullarda yiğit arkadaşım Aybars'la tanıştım.
Müthiş donanımlı, sıkı arşivci, tam bir entelektüeldi.
Çok dinleyen, çok konuşmayan pos bıyıklı dostum
rakı masalarında güzel yorumlarıyla sık sık
mehtaba çıkardı.
Kavga adamıydı, aşk adamıydı, korkusuz bir yoldaştı.

Mücadele bizi halef selef yapmıştı.
Sendikal görevimizde yer değiştirmiştik.
O Ankara'nın ben İstanbul'un yolunu tutmuştum.
Ancak kadere bakın ki yoldaşımı 12 Eylül faşizmi
İstanbul'da yakaladı.
1 Mayısların yılmaz neferi Taksim-Gümüşsuyu'nda
polislerin kolundaydı.
Bilahare işkenceler, Mamak maceraları...
Ve kırk yaşında askere gitmeler.

Ve dün gece öldü.
Kanser illeti onu da bulmuştu.
İçim yandı, derinden sarsıldım.
Önce Yüksel, peşinden Mehmet Ali...
Şimdi de Aybars...
Sendikamın gülleri tek tek soluyordu.
Devrimci canlarım benim.

Yaşadığım sürece sizleri çok özleyeceğim...
Ve asla unutmayacağım.
İyi ki yoldaşınız olmuşum, ne mutlu bana.
Kadehimi de yıldızlara kaldırıyorum...
Biliyorum ki sizler oralardasınız.

Macit CÜNÜNOĞLU








 

11 Aralık 2018

Canım benim

Celal SONUŞEN



Dayıoğlum Celal'i de sonsuzluğa uğurladık.
Ailenin beşinci çocuğuydu.
Doğumunu hatırlarım, sarı saçlı sevimli bir bebekti.
Faytoncu olan İskender dayım, vefakâr eşi
Sündüs yengemle birlikte bin bir güçlüğe
göğüs gererek altı evlatlarını büyüttüler.
Fakat ismiyle müsemma Celal farklıydı.
Gözü kara, yiğit bir gençti.
Korkusuzdu ve kalıbının adamıydı.
12 Eylül öncesi eylemlerdeki fedakârlığını
duyduğumda çok gururlanmıştım.
Ve doğduğum topraklar olan Amasya'ya
gidişlerim sıklaştıkça Celal ile arkadaşlığım
derinleşti ve kadim dostluğa dönüştü.
Sevgili karısı Ayşe, dünya tatlısı yavruları
Sıla ile Ozan benim için yakından da öte
aile niteliğine büründü.

Evet, değerli Celal'i amansız hastalığın pençesinde
dün kaybettik, bugün de yıldızlara yolcu ettik.
Elbette çok sarsıldım, yokluğunun acısını
şimdiden içimde hissetmeye başladım.
Yaşadığımız anılar film şeridi gibi bir bir
gözlerimin önünden geçti.
İçtiğimiz onca rakı, Ebemü sefalarımız,
Ballıca mağarasına yolculuğumuz, Tokat kebapları,
döner tezgâhının başına geçmeleri...
Kardeşim yok artık, sanki hayâl.

Çok özleyeceğim çoook.
Yalnızca bir akraba, bir dost kaybetmedim...
Canımdan bir parça kopup gitti.
Nurlar içinde yat Celalim...
Bekle beni, yarım bıraktığımız âlemi
sonsuzlukta da sürdürürüz...
Söz, sensiz bu dünyada geçirdiğim ilk günüm...
Gözlerinden öperim, canım benim.

Macit CÜNÜNOĞLU





07 Aralık 2018

"Nereye gidiyorsun dede?"

Yaşlandık be usta.
Hani derler ya; gönül yorgunu...
Ondan da öte.
Çok şey sığdırdık bu hayata.
Nice devrimler, nice kavgalar, nice sevdalar, nice aşklar.
Lâkin elde kalan hüzün!
Hem de nasıl?
Yürek paramparça, eller nasırlı, gözler ıslak...
Geriye kalan sadece umut...
Ve sımsıcak yarınlar.
Yeniden doğacak güneş, gökyüzü pırıl pırıl, yıldızlar yoldaşım.
Her zamanki gibi güneşle dostum.

Oldu bitti tanrıyla aram iyi olmadı.
Sevmedim adaletini, tepeden bakan üslubunu.
Hele de cehennem ateşini.
Zaten yangınlardayız; yoksulluk, göçler, insanlığın trajedesi...
Bu mudur dünya?

Yine de çok yorgunum usta.
Ufak ufak hazırlık yapıyordum sonsuzluğa.
Ayaklarıma yapıştı torunlar...
Seslendiler; "nereye gidiyorsun dede?"
Dayanamadım, karar verdim...
Bir süre daha rakı şişesinde balık olmaya...
Nefesimde tütün, sol mememin altındaki cevahiri söndürmemeye!

Macit CÜNÜNOĞLU