bir şair vardı, öğretmen

31 Ekim 2013

 
Macit CÜNÜNOĞLU
31/10/2013 08:56

Yakın tarihin penceresinden...

A+
A-
Cumhuriyetimiz doksanıncı yıl münasebetiyle bir kez daha masaya yatırıldı.
Normaldir, çünkü her düşüncenin algısı farklı…
Daha doğrusu herkesin bir Cumhuriyet tarifi var, asla birbirine benzemeyen!

Neyse, mevzumuz bu değil, kim nasıl düşünürse düşünsün.
Fakat 20. Yüzyılın en şahane devrimine değinmeden geçemeyeceğim…
Bolşevik İhtilâli, komşuda tarih sahnesine çıkan…
Yıl 1917, Talat ile Enver’in komplosuyla girilen bir savaş…
I. Dünya Savaşı…
Sona yaklaşılmış, çöken bir imparatorluğun ayak sesleri…
Ve kuzeyde darbe, yüzlerce yıllık çarlık nizamı yıkılıyor…
Hareketin önderi Lenin ve arkadaşları…
İnsanlık selâmlıyor proletarya diktatörlüğünü…
Savulun, Marx’ın rüyası gerçekleşip sosyalizm geliyor!

Asıl hikâye de bundan sonra başlıyor…
Devrim kansız olur mu?
Bir iç savaş, kökü kazınıyor muhaliflerin!
Kuruluyor yeni düzen, olmayan işçi sınıfı mutlu!
Çörekleniyor parti sosyalist devletin başına…
Hedef belli, sınıfsız sömürüsüz toplum!
Bir de olmazsa olmaz, cumhurun iktidarı…
Yaşasın Cumhuriyet, adı oluyor Sovyet!

O tarih bu tarihtir emekçiler komşuda iktidar yüzü göremedi…
Ve komünist partinin egemenliği yetmiş yıl sürdü...
Ta ki duvarlar yıkılana kadar!

Artık ulus-devlet modeli aşılmış, kapitalizm küreselleşmişti…
Dayanamadı Sovyetler-Sosyalist Sistem, birer birer yıkıldı.
Geriye yeni liderler kaldı…
Globalizme uyumlu, hepsi birer diktatör!

Düğün değil, bayram değil…
Nerden geldi aklıma Sovyetler, diktatörlükler, Putinler?
Ekim ayındayız, “7 Kasım” tarihi yakın…
“Büyük Oktober Devrimi”nin gerçekleştiği günler…
Dünyayı derinden sarsan, yeni bir çağın başlangıcı…
Halkın katılmadığı Cumhuriyetler devri!

Ne acıdır ki dünyanın çoğu bu macerayı
“sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış” toplum uğruna verilen mücadele zannetti!

Ya sonuç; koskoca bir hüzün ve hüsran…
Ah bu insanlık; neleri ıskalamadı ki, nelere inanmadı ki?
İşte bizim memleket, işte bizim Sultan…
Bu sohbetlerimiz hayırlara vesile olur inşallah!

30 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
30/10/2013 08:29

Görev başına!

A+
A-
Her şey o kadar kötü değil.
İyimser olmak için birçok neden var.
Örneğin Cumhuriyet kutlamaları, yüzbinler meydanlarda…
Öfkeli, umutlu kalabalıklar.

Ne güzel işte…
Marmaray’ın gölgesinde kalmadı Cumhuriyet.
Bir isyan ruhu var kitlelerde…
İktidara, sultana, haksızlığa, adaletsizliğe, karanlığa karşı…
Dik duruş sergileniyor alanlarda, caddelerde.

Yeter ki muhalefet bu gerçeği görsün…
Üreteceği doğru politikalarla vatandaşı sarıp sarmalayıp yeniden umut olsun.
Yoksa AKP’nin saltanatı daha uzun yıllar sürüp gider.

Ayrıca çok umurumuzda değil yapay gündemler…
Parlamentoya türbanlı girilse ne olur girilmese ne olur?
Neticede orası özgür bir platform değil mi?
Dokunulmazlıkların olduğu arena, koyverin gitsin!

Çünkü biz unutmadık Leyla Zana’ya yapılanları…
Saçından sürüklenip kodese tıkıldığını, yıllarca mahpus yatırıldığını…
Merve Kavakçı’nın ihracını, hız kesmeyip vatandaşlıktan çıkarıldığını…
Şarkılarıyla, türküleriyle bir sevda adamı Ahmet Kaya’ya bu vatanı dar ettik…
Utanmadık sürgüne gönderirken…
Ölümünden sonra şeref madalyası verdik!
Sanki yaşadıkları Nâzım’ın bitmeyen çilesi!

Tükenmez bizde acıların hikâyesi…
Bugün bir teğmen evleniyor Hasdal Askerî Cezaevi’nde…
Adı: Mehmet Ali Çelebi
Cezası: 16 yıl 6 ay
Suçu: Darbeye teşebbüs!

Ve yüzlerce günâhsız…
Yirmi birinci yüzyılda yatar durur hapishanelerde…
Cumhuriyet 90 yaşında…
Ayıpları milyonlar…
Dünün sahte mağdurları bugün iktidar…
Ne acıdır ki insanlığın yüzüne baka baka insanlık suçu işliyorlar…
“İleri demokrasi” yalanıyla…
Düşünceyi binlerce kez mahkûm ediyorlar!

Evet, gün uyanış vakti, uyanık olma zamanı…
İktidarın açtığı kör kuyulara düşmeden safları sıklaştırmak lâzım…
Devrimci, demokrat, laik cumhuriyeti kurmak için…
Görev başına!

29 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
29/10/2013 07:30

Devrimci Cumhuriyet

A+
A-
Siz ne düşünüyorsunuz bilmem ama…
Cumhuriyet’in tadı kaçalı çok oldu.
Kuruluş süreci bir yana demokrasiye geçiş yılları bir yana…
M.Kemal mirâsı Cumhuriyet’e üç buçuk darbe reva mı?

Başta laiklik golü yedi, dincilik yükseldi yükseldi…
Geldi tepemize oturdu!
Hem de nasıl?
Bir “sandık” teranesi tutturuldu, varsa yoksa seçim zaferi…
İnsan hakları, özgürlük, evrensel hukuk rastgele!

Aslında bizdeki Cumhuriyet’in hazzetmediği üç muhalif var…
Birincisi solcular… (Bkz: M.Suphi-N.Hikmet, TKP tarihi.)
İkincisi Kürtler… (Teferruata gerek yok, yalnız Dersim yeter.)
Üçüncüsü tarikatçılar… (Örnek çok, hangi birini yazsam ki?)

Ve mücadele uzun yıllar devam etti…
Yenildi solcular, acıyla kanla gözyaşıyla acımasızca zalimce…
Aynı kaderi paylaşan Kürtler direndi…
Milliyetçilik bayrağıyla yeniden yükselişe geçti…
Ya üçüncüsü?..
Şeriatçı mı, dinci mi dersiniz?
Kurnazdılar, sinsiydiler…
Vakti zamanı gelince su yüzüne çıktılar!
Çöreklendiler toplumun başına…
Makarnayla, bulgurla, kömürle, Kur’an’la, askerî payandayla!

Hedef koydular 2023’ü…
Cumhuriyet’in doksanıncı yılında!

Bu saatten sonra ne yapmalı bilmem ki?
Halis solcuların nesli tükendi.
Geriye CHP ile BDP kaldı…
MHP’yi ciddiye almıyorum, söylemi ıvır zıvır, ülküleri iktidara angaje!
Sesleniyorum sonsuzluğa: “Oh my god”…
Sen bize yardım et!

Bir de son umut:
“Gezi ruhu”
Bağımsız, yenilikçi, heyecanlı, duru, yaratıcı, isyankâr, genç ve gelecek…
İşte yarınların Türkiye’si…
Özgür, laik, demokrat, paylaşımcı…
Yakışır bu ülkeye “Gezi”nin ellerinde yükselen devrimci C U M H U R İ Y E T
Öyleyse ha gayret!

28 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
28/10/2013 07:45

Sarıgül Mustafa

A+
A-
Topbaş favori…
Sarıgül plase…
Sırrı Süreyya bomba!
Ne isimler değil mi?

Evet, İstanbulluları renkli bir seçim süreci bekliyor…
Her ne kadar Sarıgül’ün durumu belli olmasa da,
sanki karşımıza böyle bir tablo çıkacakmış gibi duruyor.

Fakat Mustafa’nın pozisyonu hakikaten karışık…
Eee, ne de olsa muhatabı CHP.
Dile kolay, doksan yıllık çınar.
İttihat Terakki geleneğinden geliyor, devlet kurmuş…
Cumhuriyet ilân etmiş, demokrasisiz yirmi yedi yıl ülke yönetmiş…
Böyle bir partiyle aşık katmak kolay mı?

Belki Baykal işbaşında olsa rahattı…
Kurardı TDH’yı, şahlanmış bir tay gibi iktidara yürürdü!
Olmadı işte, o meşum kaset politik dengeleri alt üst etti…
Üstelik Kılıçdaroğlu’nu sürpriz bir şekilde başa getirdi.
Dolayısıyla CHP’de işler (entrikalar) eskisi gibi değil…
Parti artık kırk yamalı bohça!

Makul miktarda milliyetçi (ulusalcı)…
Azıcık fakat etkili sağdan transfer…
Üç beş radikal solcu…
Seyrek oranda sosyal demokrat…
Ve geriye kalanlar da millî bakiye…
Zaten partinin alayı kaç kişi?

İşte bu yapı karşısında Sarıgül’ün hevesi her geçen gün b.ka sarıyor…
Gel diyorlar, gitmiyor…
Yılların kaçın kurası, giderse Şişli’den olmakta var!
Aday da göstermiyorlar, partide deve dişi gibi kurtlar…
İstanbul dukalığına iştahla göz dikmişler…
Tekinler, kendilerinden eminler…
Ya tutarsa!
Ayrıca önemli mi seçmenin rüyası?

Yine de bir Sarıgül efsanesi sürüp gidiyor…
Seveni de çok sevmeyeni de...
Fethullahçı diyen var, Amerikan projesi diyen…
Sosyal demokrat mı, orasını bilemem…
Lâkin iyi koşucu, ipi göğüslemesini bilen türden.
Bir de nefret edenlere bakıyorum…
Aralarında AKP’lileri gördükçe bu adam doğru yolda diyorum…
Öyleyse dinsizin hakkından Mustafa gelir…
Ne dersiniz?

26 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
26/10/2013 08:19

Kara delikler tükenmez!

A+
A-
Televizyon kanalı Ülke Tv…
Yorumcu konuşuyor: “Faşist Türkiye!”
Adı: Mustafa Şen.
Derdi tek parti dönemini eleştirmek…
Esirgemiyor lâfını, cepheden vuruyor CHP’ye.
Kimdir, kimin fesidir tanımam…
Lâkin ağzı var, üstelik ailesi de (ifadesine göre) sosyal demokrat!

On dört yıl öncesine gittim…
Yıl bin dokuz yüz doksan dokuz…
Almanya’dayım, dostların sofrasında…
Geziyorum, kucaklaşıyorum…
Ne de olsa hasret!

Yer Berlin…
Kreuzburg, Türk mahallesi…
Dağa taşa yazılmış “Faşist T.C”
Sordum soruşturdum, yoldaşlarla muhabbet ettim…
“Ne iş?”
El cevap; “bizim buralarda devrimcilik böyle bir iş!”

Şaşırdım kaldım…
Ve dedim ki, “ya siz faşizmi bilmiyorsunuz”
“Ya da Almanlara şirin gözüküyorsunuz.”

Bu girizgâhtan sonra gelelim sadede…
Doksan yıllık cumhuriyette CHP’nin 27 yıllık iktidarı var.
O da 1923-1950 arası.
Kuruluş yılları, bunalım yılları, savaş yılları.
Eksiği gediği ile tamı tamamı yirmi yedi yıl.
Sağcısıyla, solcusuyla gelen geçen çakıyor CHP’ye…
“Faşist Türkiye!”

Asıl hedef kurucu önder M.Kemal’i gönüllerden söküp atmak…
Ki yerine Sultanımız yerleşsin!
Aslında eleştiri sahipleri faşizmle tanışmamışlar…
Irkçı, dinci baskı rejimleriyle…
İşte bu gerçeği anlamak için de bir ülkenin hapishanelerine bakmak gerekir…
Kimler var içerde?

Sakın darbecileri savunduğum filân anlaşılmasın…
Sözünü ettiğim düşünce suçluları, kurunun yanında yanan iyi insanlar…
Görünen manzara faşizmden izler taşıyor mu taşımıyor mu?
İşte bütün mesele bu!
Evet, şimdilik üç nokta…
Çünkü Sultanımızın nizamında kara delikler tükenmez!

24 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
24/10/2013 15:06

Hayırlı işler Patron!

A+
A-
Üstüme vazife değil, ama yine de yazmadan geri durmayacağım…
Söz konusu bizim patron Dağıstanlı ile “araştırmacı-yazar-gazeteci” Celal Kazdağlı.
Biliyorsunuz ikisi birlikte “kanal a” da “Manşetlerin dili” adlı program yapıyorlar.
Karşılıklı muhabbetleri 11.30’da başlayıp bir saat sürüyor…
Tüm okurlara şiddetle tavsiye ediyorum.

Yalnız bir özellikleri var…
İkisi de Tayyip ve AKP hayranı…
Lâf aramızda, ayrıca Baykalcılar!

Hakikaten enteresan bir durum…
Hem iktidar yanlısı olup hem de Deniz Bey’i sevmek…
Anlaşılır gibi değil!

Gene de harikalar…
Fidan’ı sulayıp Özel’den besleniyorlar!
Bir de “Yeni Türkiye” düsturları yok mu?
Hayâl gibi, pembe bir dünya…
Duygulanıyorum, iyi ki varlar!

Az kalsın unutuyordum; Sarıgül’den de nefret ediyorlar…
İddiaları “Baronların” adamı olması…
Ne demekse?
Başlıyorlar oymaya; Reha Muhtar’ı referans göstererek yükleniyorlar Mustafa’ya…
Şişlili başkanın bütün niyeti CHP’nin başına geçmekmiş…
“Size ne” de diyemiyorsunuz…
Kameraların önünde onlar.

Varsın olsun, mademki ana muhalefet partisini tehlike görmüşler…
ABD elçisiyle Kılıçdaroğlu’nun legal yemeğini dert etmişler…
Öyleyse CHP ile Sarıgül doğru yolda.

Fakat politika mevzusu yok mu?
Kişisel çıkarlar, geçmiş, aidiyet, siyasî ikbâl…
Medyanın namuslu kalemlerini döndürüyor maskaraya!

Örneğin bizimkiler, “Gazetemen”ciler…
Düet yapıyor ekürilerimiz…
“kanal a” da, “Bağımsız Türkiye” adına…
Akşamı da var…
Barlas’ı da almışlar kadroya…
Hep birlikte sesleniyorlar kamuoyuna:
“Padişahım çok yaşa!”
Ne diyelim, “hayırlı işler” sevgili PATRON!

Son söz: Demokrattır Fatin, bu yazıya da dokunmaz.

23 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
23/10/2013 18:45

Umudumuz Cüppeli!

A+
A-
Cüppeli Hoca’yı giderek daha fazla sevmeye başladım.
Sağolsun Haber-Türk’e…
Hani şu DSP’nin iki numarası Hüsamettin Özkan beyefendinin
damadına ait televizyon!
Bayram münasebetiyle olsa gerek, iki gün üst üste (sonuncusu tekrar)
Hoca’nın değerli görüşlerini yayınladılar…
Vatandaş olarak bizler de zevkle izledik, feyz aldık(!)

Yalnız Hüsamettin Bey deyince aklıma rahmetli Ecevit ile DSP geldi.
Sahi neydi o devirler?
Yıl bin dokuz yüz doksan dokuz…
Yirminci yüzyılın sonu...
Ecevit hasta, lâkin başbakan…
Ülkeyi yöneten Hüsamettin Özkan!
Derviş ekonominin başına transfer edilmiş…
Baykal’ın partisi parlamento dışı…
Kriz, kaos, belirsizlik…
Kısaca hâl ve gidiş kötü!

Sisli havayı seven politik kurt boş durur mu?
Cem-Derviş ikilisini kafaya alarak çıktı siyasî arenaya…
Partisinin adı: YTP (Yeni Türkiye Partisi)
Tabii ki sonuç hüsran!

Elbette üzüldüm, bir de empati yaptım…
Haddimi aşarak kendimi Ecevit’in yerine koydum…
Hani derler ya: “Besle Brütüs’ü dön sırtını!”…
Karıncaezmez’e de acıdım, yerli malı haine de!

Neyse, dönersek başa…
Değerli Hoca’yı bizlerle buluşturduğu için Ciner’in televizyonuna binlerce teşekkür!
Hoca samimi, tramvaydan falan seslenmiyor…
Direkt cepheden, damardan, şeriat penceresinden!
Rol yapmıyor, inancı doğrultusunda takır takır konuşuyor.

Politikayla da işi yok, aylık geliri 80 bin lira (eski parayla seksen milyar)…
İyi para, en az dört milletvekilininkine eşit.
Ben de diyorum ki, kılık kıyafet yönetmenliği hazır değişmişken…
Sevgili hocamızı parlamentoya itelesek mi?

Valla yakışır, en azından çalıp çırpmaz…
Üstelik halkımızın ufukları açılır!
Ne dersiniz, ülkemizin sahtekârlardan kurtulması için bu proje desteklenmez mi?

21 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
21/10/2013 19:03

Çukurun sesi!

A+
A-
 MHP kökenli Melih Gökçek buyurmuşlar ki,
“MHP Ak Partiye katılsın!”
Harika bir öneri, neden olmasın?

Hatırlarsınız, CHP kökenli Ertuğrul Günay da bir tarihte
CHP’nin müze yapılmasını önermişti…
Bu da müthiş, derhal hayata geçirmeli!

Yalnız son seçimlerde iki partinin aldığı toplam oy’a dikkatinizi çekmek isterim…
17 milyona yakın…
İktidar partisinden 4 milyon kûsur eksik…
Yine de elin oğlunun (politikacının) ağzı torba değil ki…
Gönlünden geçeni samimiyetle konuşuyor.

Elbette konuşsunlar, hiçbir mahzuru yok…
Lâkin bir de demokrat kesilmezler mi?
İnanın bu durum insanın kanına dokunuyor.

Nasıl mı?
Anlatayım, başta bu iki şahsiyeti liderleri iyi eğitmiş…
Kendisi gibi “ileri demokrasi” aşığılar!
Varsa yoksa dincilik-milliyetçilik…
Kısaca Türk-İslâm sentezi…
Öyleyse teokratik iktidarın dümen suyuna devam!

Gelelim muhalefete…
Gökçek ile Günay’ı haklı çıkarmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar.
Nasıl mı?
Örneğin “türban”…
MHP kesin iktidar destekçisi…
Ya CHP?
Yarısı türban yanlısı, yarısı karşıtı…
Aynen Mustafa Sarıgül…
Bu durumda enteresan!

Haydi bir adım ileri gidelim…
CHP’ye bulanık bir parti dersem haksız mıyım?
Net değil; milliyetçi mi, sosyal demokrat mı, dinci mi…
Veya hepsi mi?
O nedenledir ki ahkâm kesiyor fosseptik çukurları…
Hedef aldıkları plastik!

20 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
20/10/2013 11:07

Seçim zamanı

A+
A-
Bayram geçti, şimdi seçim zamanı.
Hedefte “30 Mart 2014”…
Çekilsin kılıçlar, hodri meydan!

Ancak sandığın eski neşesi yok…
Galip belli mağlup belli!
Hani “top yuvarlak” deriz ya, o kadar da heyecanımız yok.

Hâlbuki seçim demek; düşünmek, yargılamak, karar vermek…
Boş verin anketlerin üfürmesini…
Esas olan partidir diyeceğim ama…
Nerdeee?

İktidar saldırgan, hoşgörüsüz, gözü kara…
Muhalefet paramparça…
Çaresiz, şaşkın, orantısız güç karşısında debelenip tutunmaya çalışıyor.

Örneğin Ankara…
Yirmi yıldır insan müsveddesine mahkûm olmuşsa…
Neye yarar hakikatler, neye yarar sandık?

Ya İstanbul…
Adı megapol, aslında koskoca bir köy!
Sevimli olmasına sevimli, rakipsiz dünya kenti…
Doğa, tarih, sanat ve de aşk…
Hepsi burada, üstelik cömertçe…
Lâkin gel gör ki, son yirmi yılda ruhu katledildi.

Nasıl mı?
Dip köşe gezmeye gerek yok…
Bakın fotoğraflara, arsızca yükselen gökdelenlere…
Sıralandılar sahilde, devlet arazilerinde…
Ağaoğlu, Amcaoğlu, Dayıoğlu…
Görülen manzara iktidarın yarattığı sömürgenlerin resmî geçidi!

Evet, çağımızın tanrısı para…
Hani şu Lidyalıların bulduğu körolasıca nesne…
Dinden de üstün, milliyetten de…
Saltanat aracı, sığ aklın kılavuzu, karanlık düşüncenin ışığı…
Yaşanan dünyayı cennete çeviren illet…
İnsanı kul yapan, ihtirasları körükleyen bencilliğin hamuru…
Geldi seçim zamanı…
Koşun bezirgânlar koşun…
Bir elinizde bayrak, bir elinizde Kur’an!

16 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
16/10/2013 08:45

Bayramlık!

A+
A-
Önce Olimpiyat uçtu, sonra Dünya Kupası…
Öyleyse izlemeye devam!
Aslında sportif faaliyetlerde demokrasimize benziyor…
Bir yere kadar…
Daha doğrusu modern dünyanın kapısında stop…
Kırmızı kartla oyun dışı kalıyorsunuz!

Suriye maceramızda böyle sonuçlanmadı mı?
Efelendik, celâllendik…
Elin oğlu oturdu masaya; “bu iş buraya kadar, nokta”…
Bir güzel kıçımızın üstüne oturduk!

En iyisi mi annemizin ligine bakalım…
İmralı’ya, Kandil’e, Dersim’e…
Efendim, her şeyden önemlisi seçimlere!

Altı ay sonra belediyecileri seçeceğiz…
Ankara’da değil asıl köfte burada!
Ayıptır söylemesi, yedi sülaleye köşe döndürecek makamlar!
Küçümsemeyin sakın ha, yerel yönetimler çok mühim.
Yeter ki o mekanizma içerisinde kapının mandalı olun…
Gelsin son model arabalar, evler, lüküs hayat!

Zaten ülkemiz güllük gülistanlık…
Ne işsizlik, ne yokluk, ne kriz…
Medara iftiharımız, umudumuz ve de yegâne “gül”ümüz hac yollarında…
Sultanımız dört köşe, müritleriyle gönül eğlendirmekte!

Çatlasın düşmanlar, Geziciler, çapulcular, faiz lobicileri, Beyaz Türkler…
Eğitim hâl yoluna konuldu, türban kesin sonuç…
Halk mutlu, anketlerde müjdeleniyor zafer!

Bir de evlere şenlik muhalefetimiz var…
Mustafa Sarıgül’e endexli (“x” artık serbest)…
Aday mı değil mi?

Neyse, bayram günü siyasete fazla dalmayalım…
Televizyon ekranlarından yeteri kadar kan damlıyor…
Diyorlar ki vatandaş yollarda kurban!

Ne kadar acı…
Olimpiyatımız, Dünya Kupamız yok…
Şu yalancı dünyada gönüllerimiz hep hüzünlü…
Yoksa haram mı bayramlar?

13 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
13/10/2013 10:13

Türban!

A+
A-
Bayram arifesinde türban meselesi yazılır mı?
Evet, yazılır…
Çünkü bu mesele toplumun başına öyle çoraplar örecek ki,
bu günleri mumla arayacağız
Ayrıca daha bunlar başlangıç, hele türban bir dal budak sarsın,
kadınımız, kız çocuklarımız üniformalı yaşayacak.
İnancın, iffetin simgesi türbanı(!) takmayan başta devlet-i âli tarafından dışlanacak.

Gördünüz mü, nereden nereye geldik?
Masum bir istekle başlayan türban hareketi günümüzün vazgeçilmezi oldu.
Nasıl mı?
Bundan böyle yaşamın her alanında türban takanlar bir adım öndeler…
Kamuda, özelde, genelde…
Üstün sınıf, kast…
Sıkıysa yan bakın, yasal güvence altındalar, âdeta zırhla çevrilmişçesine!

Hâlbuki modern toplumlarda giyim-kuşam dert olmaz.
Mutlak özgürlük vardır, kimsenin umurunda da değildir.
Ta ki hizmet üreten mekanizmalarda yer alana kadar.
Başta türbanlı öğretmen, düşüncesi bile ilerlemeye ihânet.
Ayrıca her türlü dinsel simge, öğretmen denilen ışığı
gölgelemeye yetmez mi?
İster Hristiyan olsun, ister ateist.

Yalnız TBMM’ni ayrı tutmak lâzım.
Orası zirve, toplumsal renklerin izdüşümü…
Türbanlı, sakallı (zaten var), kravatsız, şalvarlı milletvekili…
Hiçbir mahzuru yok.
Ancak türbanlı bürokrat, öğretmen, dekan, rektör…
Olacak iş mi?

Artık bu saatten sonra türbancıların nihai hedefinin
ne olduğunu yazmaya da gerek yok…
Çünkü sistem dönüştü, akıl çağı sona erip ulemanın kandili kılavuz oldu…
Ki bu konuda taze örnek de vermek isterim…
İlköğretimde görev yapan bir öğretmenin gözlemlerinden:
“7-8 yaşlarında türbanlı öğrencilerimiz var, babalar karar vermiş…
Ve okul idaresi eğitim uğruna hoşgörüyle bakıyor.”


İşte manzara, yorumsuz, karar sizin.
Kurbansız iyi bayramlar dilerim.

09 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
09/10/2013 15:38

Kahrolsun Faşizm!

A+
A-
“Balyoz” deyince ilk aklıma gelen 12 Mart süreci.
Aylardan Mayıs…
Mahir (Çayan) ve arkadaşları İsrail Başkonsolosu Elrom’u kaçırmış…
Nihat Erim önderliğindeki iktidar cadı (solcu) avını başlatmış…
Altı ilde sıkıyönetim, İstanbul’da sokağa çıkma yasağı…
Ve askerî faşizmin ayak sesleri!

Aradan yıllar geçti…
Yıl: 2010
Taraf gazetesi, bavul, Mehmet Baransu…
Ve onlarca belge…
Tesadüf bu ya, yine karşımıza çıkıyor “Balyoz”.

Bu kez figüranlar değişik…
Paşalar 2003 yılında oturup karar vermiş,
“Yıkalım bu iktidarı, bombalayalım, yerle bir edelim!”
Maalesef yemedi…
Çuvala sığmadı süngü, karaya vurdu Fenerbahçe komutanları…
Düştü yelkenler, yıldızlar söküldü…
Yargıtay son seslenişini yaptı: “Tarih önünde suçlusunuz.”
Milâd: 9 Ekim 2013

Düşünsenize, ne kadar hazin bir durum.
Halkın gücüne güvenmeyip namlunun ucundan geçen demokrasi…
Ve devam edelim; “Cumhuriyet mitingleri”, “27 Nisan mailleri”…
Hani diyordu ya Sultan: “Sandık”
İşte bu konunun altı çizilmeli.

Karar açıklandı, yüzlerce yıllık mahkûmiyetler…
Ağlayanlar, sızlayanlar.
Genel Kurmay önünde protesto…
Dikkatinizi çekerim, yüz binler değil, alayı 50 (yazıyla da ELLİ) kişi…
İşte ben buna yanarım…
Yapılmamış bir darbeye ağır hapis…
Benim “çiçek” albayıma on altı yıl…
Üstelik zurnanın son deliği…
Öyleyse koyver gitsin!

Az mı çektik militarizmden?
Ancak sesimiz çıkmadı, bedel ödedi gençler…
Piyasa artık sahte mağdurların…
Dört ay hapisliğini pazarlayanların…
Tramvaydan indi büyük USTA…
“Kahrolsun her türlü FAŞİZM”…
Nokta!

08 Ekim 2013

Macit CÜNÜNOĞLU
08/10/2013 08:52

Yalan Dünya!

A+
A-
Değerli Nadir Nadi “Dostum Mozart” adlı kitabında diyor ki,
“Klasik müzik dinleyicileri yeryüzünde mutlu azınlık.”
Ezber bozan bir tespit, çünkü bizce; mırın kırın…
“Mutlu azınlık” başta ûstâdımız Marx’a göre üretim araçlarını
elinde bulunduran sınıf, kısaca sömürgenler!

Ancak farklı düşünüyor Nadi ve ilâve ediyor:
“Klasik düşkünlerinin çok fazla olduğunu sanmayın”…
“Onlar bir avuçlar.”


Gel de çık işin içinden...
Klasik müzik tutkunu olmak insana böylesi paye sağlar mı?
Yoksa züğürt tesellisi mi?

Fakat, yine de üzerinde derin derin düşünmeye değer.
Sanattan söz ediyoruz, en sıkı olanından, zirvesinden.
Mevzuu “müzik”…
Üstelik hası, evrenseli…
Bach, Beethoven, Mozart ve onlarcası…
Eserler yaratmışlar…
Çılgın ruhlar yedi notaya dans ettirmişler…
Sonsuzluğun resitali…
Gökyüzüne serpmişler.

Ayıptır söylemesi, ben de seviyorum…
Aşkla olmasa bile zevkle dinliyorum.
Favorilerimde var; Puccini ile Brahms…
Bu iki ustayı ayrı bir yere koyuyorum.

Ayrıca umutsuzluk, karamsarlık günlerine iyi geliyorlar…
Karanlıkta yanan bir ışık, hasta yatağında sızlayan bedenlere ilâç…
Tabii, bir de mutlu azınlık üyesi olmanın keyfi…
Tüm bu kazanımlar az şey mi?
Bilhassa siyasetin, demokrasinin süründüğü devirlerde!

Evet, iyi ki sanat var.
Kaos ortamında bir romanın sayfalarında gezinmek…
Bir tuvalin başında saatlerce yolculuğa çıkmak…
Veya bir tiyatro salonunda “olmak ya da olmamak…” repliğinin peşinden koşmak…
Fonda da klasik müziğin doyumsuz nağmeleri varsa…
Umurumda mı “Paket”, umurumda mı “Yalan Dünya”.

03 Ekim 2013

Usta'nın marifetleri!

Macit CÜNÜNOĞLU
03/10/2013 13:31

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
A+
A-
Evet, gerçekte “Yetmez ama evet” Sultan’ın sloganı.
Ne derseniz deyin, damardan yürekten.
Bakmayın seslendirmediğine, daha bunlar başlangıç.

Şimdilik iyi gidiyor, en azından on bir yıldır.
34, 47, 50 derken…
Üst sınırları zorluyor, seçeneksiz muhalefetsiz.

Yazık oluyor bu topluma…
Bu ülkeye…
Bu topraklara…
Bölünmüş halk, parçalanmış vatan!

Değer mi?
Zenginlik, gemicik, saltanat vesaire…
Bir din, bir mezhep uğruna yıkıp geçti ortalığı!

Türban ha?
Arzın merkezi, özgürlüğün karanlık şemsiyesi…
Bilemiyorum, kimlere söz verdi?
Yoksa Cumhuriyet’ten kalan tüm değerleri yok etmeye yemin mi etti?

Paketmiş, ilerlemeymiş…
İnsanlığın yüzyıl önce çözdüğü meseleler.
Haklısın Sultan, çağdışı lekeleri pişirip pişirip sür piyasaya…
Ve adını da “İleri demokrasi” de…
Nasıl olsa bu seçmen yer!

Yetmedi, bir de komşunun iç işlerine burnunu sok…
Taşı topraklarımıza sefilleri; vatandaş yap, seçmen yap…
Umudun olsun…
Merak etme çökmüyorsun.

Ne diyor anketler?
Yüzde 51,9…
Doğrudur, ben inanırım.
Bileşik kap usulü memleketin içine ettiğin sürece…
Yükselir oyların, yükselir piarın!

Evet, gerçek “Yetmez ama evet”çi Sultan…
Ayrıca daha bunlar başlangıç…
Dilim varmıyor söylemeye ama yaşadıklarımız iyi günler.
Çünkü izlenen siyaset Makyavel’e pabucunu ters giydirir…
Bilinen ne kadar siyasî terminoloji varsa alayını çürütür.
Örneğin “oportünizm”, “pragmatizm”, “oryantalizm”...
Hepsi sultanın bünyesinde mevcuttur!

01 Ekim 2013

Paket!

Macit CÜNÜNOĞLU
01/10/2013 09:00

 

A+
A-
İktidar ve destekçileri pazarlama işini ustaca yapıyorlar.
Medya da büyük ölçüde ellerinde…
Ondan sonra gelsin “Yeni Türkiye!”…
Bir de “Devrimci Tayyip” var ki, ne demeli bilmem ki?

Evet, meşhur paket açıklandı…
Her derde deva, yoksula aş, işsize iş, zıplatacak ülkeyi!
Hakikaten ne demeli bilmem ki?

Ancak paketten anladığım türban meselesi sağlam kazığa bağlanmış…
Gözün aydın halkımız, artık kadınlarımızın millî giysisi var…
Tesettürlü, türbanlı…
Parlamentodan başlayarak hayatın her alanında onlar…
Savulun geliyorlar!

İşte dünün hikâyesi…
Bir lokma Hacı Bektaş Veli,
Bir tutam Dersim,
Azıcık Kürtçe,
Dirhem azınlıklar,
Yalancıktan seçim barajı,
Gerisi büyüklere masallar!

Kim ne derse desin, iyi pazarlıyorlar…
Destek yağıyor iktidara…
Bırakın yandaşları, onlar zaten aslî görevini yapıyorlar!
Ya AB’ye ne demeli?
Tuzu kuru köftehorlar, olumlu bulmuşlar paketi…
Sanki bize sormuşlar, muhalif yüzde elliye…
İşlerine geldiği gibi davranıyorlar!

Anlaşılıyor ki gerçek demokrasi Kaf dağının arkasında…
Hele bu iktidarın egemenliğinde…
Hayâl, hayâlden de öte!

Bunların bildiği en iyi iş arabesk kapitalizmin kuyruğuna takılmak…
Cami ile AVM arasında köprü…
İman et, tüket…
Gerisini merak etme, “Yeni Ankara”da devrimci önderler var!

Paketli demokrasi böyle gelmiş böyle gider mi?
Bir süre daha, “Evet”…
Vakti zamanı gelince de bu halk öylesine bir derdest eder ki…
Tarih bile şaşırır tekerleğin gidişine…
Sultan biner oğlunun gemiciklerine, okyanusa doğru yelken açar!