bir şair vardı, öğretmen

28 Şubat 2019

42 yıl sonra...

Amasya










CHP memleketim Amasya'da en son 1977 seçimlerinde
belediye başkanlığını kazanmıştı...
Ve 12 Eylül darbesiyle de başkan Gündüz abi (Türem)
faşist Cunta tarafından görevinden alınmıştı.
Yerine de ismi lâzım değil emekli bir subay atanmıştı.
Sonrası malûm, ANAP'lı yıllar.
Canım memleketim yol, inşaat uğruna yerle bir edilmişti.
Dalan'ın İstanbul'da yaptığını Hatipoğlu Amasya'da gerçekleştiriyordu.
Tarihî doku tarumar edilirken canını kurtaran
yalnızca ırmak boyu evleri olmuştu.
Birkaç da konak.
Eğri Cami bile yıkımdan nasibini almıştı.
Demek ki CHP'nin başarısının üzerinden 42 yıl geçmiş.
O güzelim kent, çarpık yapılaşma sonucu şimdilerde
nefes olmakta bile zorlanıyor.
Daracık Yeşilırmak vadisi beton canavarına
teslim olmuş durumda.
Kent içi bağların yerinde artık apartmanlar var.
Hatta merkeze bağlı yakın köyler bile tehdit altında.
Onlarca yıldır sağ iktidarların boyunduruğu altında kalan
müze-kentin önce yeşili soldu, artan nüfusla birlikte
trafik sorunu oluştu ve Yeşilırmak da giderek mahzunlaştı.
Hâlbuki Osmanlılıkla çok övünen sultanımız var...
Ve Amasya da Osmanlı mirası kentlerin başında gelir.
II. Beyazıd valimiz, Yavuz Sultan Selim hemşerimizdir...
Onlarca camisiyle, medreseleriyle ilim irfan yuvasıdır.
On üç şehzadenin gelip geçmesi de tesadüfü değildir.
Bir de ünlü coğrafyacı Strabon'u ekleyin,
Gözbebeği gibi korunup kollanması gereken kenttir Amasya.
CHP bu kez bir kadın adayla halkın karşısına çıkıyor.
Serpil Saraçoğlu.
İstanbul'da yaşayan bir Amasyalı olarak başarılı
olması için dua ediyorum...
Elimden de başka bir şey gelmiyor.
Gündüz abinin kazandığı seçimlerdeki soldan esen
rüzgârların tekrarlanması umudunu taşıyorum,
Kılıçdaroğlu'na rağmen.
Haydi Amasya, 1 Nisan sabahı Cumhuriyet bayrağını çek kaleye...
Kadın eli dokunsun doğduğum topraklara, berekettir, estetiktir...
En azından Vandallardan kalan güzellikler korunsun.

Macit CÜNÜNOĞLU

 

27 Şubat 2019

Son Nokta!

Macit CÜNÜNOĞLU









Demokrasinin çamura battığı, hukukun tedavülden kalktığı
bir ortamda seçime gidiyoruz.
Üstelik tek adamın otoritesi altında.
Millet İttifakı'nın adı oldu "Zillet"...
Muhalefet de ya terörist işbirlikçisi, ya da dış güçlerle
ortak hareket eden vatan haini.
Fetöcü yaftalama ise vaka-ı adiyeden.
Özetle siyasî üslup yerlerde sürünüyor.
İşte bu koşullarda sandığa gidiyoruz.
Yalnız büyük heyecanlar yaşanmıyor.
Her partinin içsel çekişmeleri seçimlerden daha
popüler şekilde pazarlanıyor.
Magazin malzemesi gibi mevzular uzatılıyor da uzatılıyor.
Normaldir, projelerin ortalıkta uçuştuğu atmosferde
tercih yapacak değiliz ya...
Önümüze iki seçenek sunuluyor:
Bir: Ülkenin bekaası, ki iktidarın tezi...
İki: İnsan haklarının, özgürlüklerin savunulması,
bu da benim tezim.
Yoksa yerel yönetimleri teslim edeceğimiz kadrolar
kimsenin umurunda değil.
Eğer öyle olsaydı Mansur Yavaş'la, İyi Parti ile
CHP sevdalısı seçmenin işi olur muydu?
Sayın Kılıçdaroğlu'nun taktiksel hesapları...
Bakalım tutacak mı?

Lâkin bu seçimlerde pek bir iştahsızım.
Tabii kendi adıma düşünüyorum.
Batı tipi demokrasilerden her geçen gün uzaklaşıyoruz.
Ayrıca umutlarımda tükenmeye başladı.
Yıllardır oy verdiğim CHP de kötü yöneticileri
sayesinde iyiden iyiye yormaya başladı.
Ülke de ise siyasetin geldiği nokta,
"sağın alternatifi sağcılık."
Bir yarış, bir yarış...
Bu arada bataklığa iki yıldız düşüyor:
Biri Alper Taş, diğeri Komünist Başkan Maçoğlu...
Derin bir nefes alıyorum, çünkü ruh sağlığıma iyi geliyor.
Birazdan da evimin yakınında bulunan Ovacık Market'e gideceğim, hem yürüyüş olur hem de nohut, fasulye alacağım.
Teselli ikramiyesi niyetine benim gibi fakire bu da yeter.
Yemişim seçiminizi, yemişim bekaanızı, gerisi de hikâye.
Nokta!




 

25 Şubat 2019

Ağabeyim Adnan Cününoğlu

Adnan CÜNÜNOĞLU











Uzun süre şarkılarımızı dinleyemedim.
Hele de ud taksimlerini, âdeta sustu yüreğim.
Tıkandım, gözlerim nemlendi.
İtiraf etmeliyim ki ağabeyimi çok özlüyorum.
Rahmetli faslı çok severdi.
Bilhassa Bimen Şen bestelerinin ayrı bir yeri vardı.
Bir araya geldik mi, tabii rakı masasının başında.
Başlardı hicazdan "Yıllar ne çabuk geçti..." adlı
eseri çalmaya...
Hüzzamla devam ederdi, "Hâleli gözlerin hayâle döndü..."
Olmazsa olmaz şarkılarımızdan
"Açmam açamam söyleyemem, çünkü derinde..." 
ile sürüp giderdi meşkimiz.
Sigara molalarımızda ise derin musiki bilgisinden pasajlar aktarırdı.

Evet, insanın birinci derece yakınını kaybetmesi
ağır acılara sebep oluyor...
Hele de arkadaş olmayı becerebildiyseniz hasret
daha da artıyor.
Ah Adnan Cününoğlu ah, canım abim...
73 yaşında bu dünyayı terk ettin ama...
Çok erken, inan ki şarkılar öksüz kaldı.
Senin udundan, sesinden dinlediğim binlerce eser
gönlümde ayrı bir karşılık buluyordu...
Benim için sevgi pınarıydı.
Kâh hüzünlendiğim, kâh coştuğum...
Bazen de kalkıp doya doya oynadığım.
Mızrabın kıvrak, parmakların oynak...
Yorumların lezzetli mi lezzetliydi.

Geldik gidiyoruz işte.
Abim bu dünyada iz bırakanlar listesine girebilecek
özelliklere sahipti.
Müthiş hafızasıyla çevresindekileri şaşkınlığa düşürürdü.
Olağanüstü matematik zekasıyla kağıt kalem olmadan
problem çözme yeteneğine sahipti.
İyi bir fotoğrafçıydı, üstelik ustası hiç olmamıştı...
Eline aldığı her enstrümanı çalardı...
Ne kurs, ne eğitim...
Hani derler ya, tanrı vergisi...
Özel mi özeldi.

Nurlar içinde yatsın.
Çok özlüyorum çoook.

Macit CÜNÜNOĞLU

23 Şubat 2019

31 Mart'a doğru...

S. SARAÇOĞLU










Ülke sathında seçim çalışmaları son sürat ilerliyor.
Kılıçdaroğlu'nun densizliklerine rağmen CHP,
başta İstanbul, Ankara olmak üzere birçok büyük
ilde favori konuma geldiği anlaşılıyor.
Özellikle Büyük Reis'in takındığı üslup ve korkularından sonra Millet İttifakı'nın başarıya yakın olduğu gözlemleniyor.
Zaten çoğu anket şirketi de bu doğrultuda tahminlerde bulunuyor.
Fakat bir de küskünler var, CHP'den umudunu kesenler.
İşte onların oranı muhalefetin kaderini belirleyecek.
Ayrıca İyi Parti ile yapılan işbirliğini içine sindirememiş
geniş bir kitle de var.
Özellikle sol değerlere bağlı, ilkeli, dünü unutmayan,
evrensel dünya görüşleriyle yarınlara bakan...
Ama asla umutsuzluğa düşmeyen seçmen topluluğu...
CHP'ye tekrar oy verir mi, hiç sanmam.
Bu arada Alper Taş gibi aradan sıyrılacak isimler de olabilir.
Ve Amasya, doğduğum topraklar.
Nasıl olduysa parti kadın aday çıkartmış...
İyi de olmuş.
Adı: Serpil Saraçoğlu.
Aktivist kimlik, referansları sağlam...
Hele de Strabon Restoran'ın işletmecisi olması bile
en büyük güvence.
Büyük şehirlerde kadının adının geçmediği
bu seçimlerde Amasya'dan bir kadın adayın sesinin
yükselmesi yüreğimize su serpiyor.
Kurtuluş Savaşı'nın temellerinin atıldığı bu kente
bir kadın başkan ne de yakışır.
O nedenle Serpil Saraçoğlu'nun başarılı olmasını
İstanbul'da yaşayan bir hemşerisi olarak can-ı gönülden
arzu ediyorum.
Hatta CHP ülke çapında bizleri utandırsa bile,
Amasya'da bayrağın Yeşilırmak vadisine dikilmesi
yepyeni ufuklara yol açacaktır...
Aynen 22 Haziran 1919 ruhu ile.

Macit CÜNÜNOĞLU

Miki Oshita

Eminönü'nde geziyorum.
Yeni Cami'nin duvarındaki
afiş dikkatimi çekti.
Sergi duyurusu.
Hünkâr Kasrı'nın içindeki
galeride.
İstanbul Ticaret Odası
restore edip kente
kazandırmış.
Hoş bir mekân, tarihsel dokusuyla etkileyici.
Ebru sanatının çarpıcı örnekleri sergileniyor.
İmza Osaka doğumlu Miki Oshita.
Şaşırdım, afişte de vurgulandığı gibi "Nereden nereye".
Kızımızın özgeçmişini okudum, şaşkınlığım daha da arttı.
Memleketinde engelli öğretmeni, seyahatlerinden
birinde yolu ülkemize düşüyor, bir vesileyle ebru
sanatını keşfedip peşinden gidiyor.
Ve bu işin ustalarından Hikmet Barutçugil ile buluşup
Ebristan'da (İstanbul Ebru Evi) sekiz yıldır süren
kurslar, eğitimler...
Derken Yeni Cami Hünkâr Kasrı'nda karşımıza çıkıyor.
Yalnız bununla da yetinmeyip uluslararası platformlarda
Türk Ebru Sanatını tanıtıyor...
Ve Japonya'daki engelli çocuklara da bu sanatı öğretiyor.
Demek ki merak duygusuyla başlayan öğrenme
isteği ne sınır tanıyor ne de yaş.
Çok sevdiğim ailevi bir dostum da Ebru öğrenmeye başladı...
Konuşmalarındaki heyecanı, sevinci, mutluluğu
ifade edemem.
Hani büyüklerimiz demiş ya;
"yaşlılıkta hobin ve lobin" olacak...
Uğraş alanı bir de sanatsa değme yaşamın keyfine.
Evet, zamanınız varsa Miki Oshita'nın sergisini gezin,
asla pişman olmazsınız.
Çıkışta da köprü altında bir bira (tabii ki Arjantin)
bir midye tava hiç fena olmaz.
Seyredin İstanbul'u da doya doya.




 
Ä°lgili resim

Macit CÜNÜNOĞLU

21 Şubat 2019

Can'ın çığlığı

Şerafettin Can ATALAY







Avukat Şerafettin Can Atalay ekranlarda konuşuyor;
"Gezi karalanamaz..."
Aslanım benim, Mustafa'nın oğlu...
Annesi Şükran, dayısı Kemal...
Ve amcası katledilen Amasya TİP İl Başkanı Şerafettin abi.
Diğer amcası da dünya tatlısı Hüseyin...
12 Mart'ın devrimci subaylarından...
Nurlar içinde yatsın, özel mi özeldi.
Evladımıza ağırlaştırılmış müebbet istemişler...
Suçu devleti ortadan kaldırmak!
Vay be, ne ülkeymişiz?
Evet, üç beş ağaç için ayaklandık...
Elimizde karanfil, yüreğimizde özgürlük...
Sevdamız demokrasi, ruhumuzda insanlık onuru...
Al sana kurşun, al sana mahpus...
Altı yıl sonra kurban arayan gözü dönmüş zalimler...
İşimiz zor usta, hem de çok zor...
Adaleti inek içti, hukuk dağa kaçtı...
Memleketin üzerine saray çöktü...
Vay benim köse sakalım vay!

İçim acıyor içim...
Düşünüyorum taşınıyorum...
"Nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?"
Aslında soracak o kadar çok hesabımız var ki...
Maraş'tan Çorum'a...
1 Mayıs'tan Sivas'a...
Yangın yeri günler, haftalar, aylar, yıllar...
Kanla tarih yazılıyor...
Soma'da, Ankara'da.
Avukat Can haykırıyor;
"Gezi bu toprakların umududur."
İnşallah haklı çıkarsın çocuk...
Yoksa kahrolacağız...
Kavala içerde, Dündar sürgünde...
Bir de sen...
Tanrım yardım et...
Artık nefes alamıyorum!

Macit CÜNÜNOĞLU

20 Şubat 2019

"Aziz İstanbul"








Uzun süredir İstanbul turlarımı ihmal etmiştim...
Şükürler olsun, dün yeniden başladım.
İlk durak Beyoğlu, birkaç sergi, birkaç foto...
Ve halkın arasına karışmak, sel gibi akmak...
Ne mutluluk.
Demek ki insan kaybolmayı da özlüyor...
Hele de büyük kalabalıklar arasında...
Küçülüyorsun, küçülüyorsun...
Ta ki nokta olana kadar.

Ondan sonra ver elini Boğaz.
Beşiktaş'tan motor kalkıyor...
Önce Arnavutköy, peşinden Emirgan İstinye derken
son iskele Sarıyer.
Hava güzel, güneş iyiden iyiye ısıtıyor.
Öyleyse Anadolu Kavağı'na da merhaba demek lâzım.
Belki bir midye tava...
Hiç de fena olmaz hani.
Fakat "Rakı&Balık" diyemiyorum...
Büyük Reis'in yaptığı zamlar sonucu meyhaneleri unutup
hepimiz kimyagerliğe terfi ettik.
Atık kendi içkimizi kendimiz yapıyoruz.
YouTube'da ne formüller...
En son viski ürettim, beş çayının yanında nefis gidiyor!

Derken Kavak'tayım, moladan sonra bir motor daha keşfettim.
Herhalde yeni konulmuş.
Boğaz'ın doğu yakasından Üsküdar'a uzanan rota.
Arada tüm iskeleler.
Tek kelimeyle harika.
Tam iki saat sürüyor.
Doyumsuz yolculuk.

Evet, yaşadığım kenti çok özlemişim.
Arayı bir daha asla bu kadar açmam.
Ne de olsa "Aziz İstanbul"...
Dünyayı yarattığına utanan tanrının gurur duyduğu tek nokta.
İyi ki kollarındayım!

Macit CÜNÜNOĞLU

17 Şubat 2019

Cemal abi


Cemal Kıral

Cemal abi de sonsuzluğa göçmüş.
Sendikacılık yıllarımda DİSK'in Ege Bölge Temsilcisi'ydi.
Yetmişli yıllar, tabii o zamanlar genciz.
Soldan esiyor rüzgâr.
Devrim yolunda "İleri Demokratik Düzen" için kavga veriyoruz.
En ön safta DİSK ve bağlaşıklıkları.
Zincirleri kıra kıra iktidara yürüyoruz!









Fakat komşudan (Bulgaristan) kötü kokular geliyor.
Türkler baskı altında, komünist devlet tarafından
asimilasyona zorlanıyorlar.
Başta da hayranlıkla izlediğimiz Jivkov var.
İzahı zor ama sosyalizmin cilvesi...
Hem de "ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkı" 
ilkesine sıkı sıkıya bağlı ülkede!

Yıl: 1977
Beyoğlu'ndayız.
Galatasaray Kulüp binasının karşındaki kebapçıda.
Cemal abi, rahmetli Aybars (Güner) ve ben; ocakbaşındaki
Sadık ustanın "canım benim" seslenişleri altında
siyasî sohbete dalmışız...
Soruyorum bilge adam Cemal abiye:
"N'olacak Bulgaristan'nın hâli?"
Kendinden emin ifadeyle cevaplıyor:
"Üst kültür alt kültürleri asimile eder."
Hımmm! Demek böyle...
Marksist teoriyi de yeni yeni öğreniyoruz.
Büyük usta diyorsa kesin doğrudur!
Koyver gitsin azınlıkları!
Hem TKP Merkez Komitesi Üyesi Cemal Kıral
abimizden daha iyi mi bileceğiz?

Hey gidi yıllar, nereden nereye...
Şimdi karıncanın hakkını bile savunuyoruz.
Çünkü inancımızdan önce insanlık geldiğini,
özgürlük için demokrasinin vazgeçilmez olduğunu
 geç de olsa öğrenmiştik.

Cemal abi de ölmüş, 86 yaşında...
İzmir denince aklıma gelen ilk isim...
Ve ocakbaşındaki rakı sohbetimiz.
Kimler geldi kimler geçti hayatımızdan...
Unutamayacağım karakterlerden biri de Cemal abi...
Nurlar içinde yatsın.

Macit CÜNÜNOĞLU


09 Şubat 2019

CHP'nin dayanılmaz hâlleri!

Macit CÜNÜNOĞLU








CHP adayları üzerinden tartışılmaya devam ediyor.
Haksız da değiller.
Siverek'te öyle bir aday gösterdi ki, batıdaki seçmenini dâhi
çileden çıkarttı.
Adam Bucak aşiretinden, MHP artığı, üstelik
mezar kazıcılığına meraklı!
Ne diyelim, parti yöneticilerine tanrı akıl fikir versin.

Ya İzmir Büyük Şehir Belediyesi başkan adayına ne demeli?
Kanlı 12 Eylül savcılarından babasıyla hâlâ gurur
duyduğunu söylüyor.
Yapma etme kardeşim denilse de fayda etmiyor.
İnadım inat!
Ayrıca savunmasıyla parlak kariyerine de gölge düşürüyor ama farkında değil.
Öyleyse koyver gitsin CHP'yi.
Sıktı artık, üstelik icatlarıyla canımızı acıtıyor.

Ha, bir de Alper Taş var.
Beyoğlu için düşünmüşler.
Hayret, nasıl akıl etmişler!
Gerçekten de heyecan yaratan bir kimlik.
Onca rezilliği düşününce yıldız gibi parlıyor.
Keşke başarılı olsa...
Sergileyeceği icraatlardan en ufak şüphem yok.
Çünkü kaliteli sosyalist.
Ancak bir tehlike var,
Bakarsınız "sen bize fazla geldin" deyip partiden
ihraç ederler.
Eee, ne de olsa CHP, sağı solu belli olmaz.
Kurtuluş diye dinciye de sarılır, milliyetçiye de...
En son Yaşar Okuyan partiyi şereflendirmiş.
Vatana millete hayırlı olsun!

07 Şubat 2019

Hatıralar eşliğinde...

Nurten hala, ben ve kızım








Caddebostan sahilinde bir restorandayız, yanımda kızım Sıla,

karşımda rahmetli eşimin halasının kızı Nurten hala.
New-York'taki Empire State binasının gölgesinde hatıraların derinliğine dalmışız...
Sevginin gücünü, aşkın büyüsünü ve insan üzerindeki etkilerini konuşuyoruz.
Tabii duygusal sahneler, gözler nemli, yıllar öncesinden
kopup gelen enstantaneler.
Nurten hala kardeşinin cenaze töreni için Amerika'dan geldi.
Cami avlusunda buluştuk ve Üstün ağabeyi sonsuzluğa uğurladık.
Bilahare birlikte olup hasbıhal etme kararı aldık.
İyi de oldu, kızımın örgütlediği ortam bizleri zaman tünelinde eşsiz bir yolculuğa çıkardı.
Anlatıcı 1935 doğumlu profesör halamız olunca,
hiçbir ayrıntı ıskalanmadı.
Bir de kuşaklar arası eşsiz randevu.
Demek ki hepimizin ihtiyacı varmış.

Sohbetin öznesi Onur, 27 yaşında hayata veda eden eşim...
Çocuklarımın annesi.
Yani bizleri bir araya getiren asil kadın.
Geçmiş sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.
Her yönüyle zor yıllar...
Ve şimdi kadeh kaldırdığım kızım hemen yanı başımda.
Karşımda da efsanevi bir hayat yaşamış Nurten hala.
Elli beş yıllık ABD serüveni de dahil mükemmel
Türkçesiyle yaşamından kesitler aktarıyor.
Elbette masada sevinç de hüzün de vardı.
Ancak en çok umudu paylaştık.
Güzel ülkemde yetişen torunlarımız adına.

Ayrılırken bir kez daha sarıldık...
Vedalaşmak için değil de tekrar kavuşmak umuduyla.

Macit CÜNÜNOĞLU