bir şair vardı, öğretmen

31 Mayıs 2019

Gezi günlerinden

Macit CÜNÜNOĞLU








Yasak Yaşamlar

İşte memleket
Gezi, Taksim, Beyoğlu, Cihangir, Tarlabaşı, Gümüşsuyu yasak.
Kadıköy, Adalar, Yalova, Avşa, Güzel Marmara, Derdalan YASAK!
Vapura, trene, otobüse, metroya, at’a, bisiklete binmek yasak.
Offf, n’oluyoruz yav?
Desene İstanbul yasak, yaşamak yasak!
Asabiyim, fevkalâde öfkeliyim…
Dayanamıyorum artık…
Yalnızım çaresizim, umutsuzum.
Bölündü toplum; bölen iktidar…
Fakirleşti toplum; zengin iktidar…
Dindarlaştı toplum; firavun iktidar…
Evet, dayanamıyorum artık!
Kör kuyular mekânım
Bir lokma sanat, bir dirhem şarap dünyam
Ne sevdaya yer var gönlümde ne aşka…
Bu ben miyim tanrım?
Ceza mıdır biçtiğin hayat, cehennem zebanisini koydun başımıza…
Maksadın cennet ülkeyi dar etmek midir kullarına?
Eğer niyetin kötüyse, işbirliği yapıyorsan yalancıyla…
İlişkilerimi askıya alıyorum seninle!
Bak, şaka söylemiyorum…
Yetti gari!
Yok nedamet getiriyorsan şu belâyı çek al üzerimizden…
Venüs’e mi yerleştirirsin, yoksa Uranüs’e mi…
Yalnız Ay’a koyma…
Bakarsın astronot kılığında geri döner…
Bilirsin, Obama’yla arası iyidir, zaten kendisi Anadolu zencisidir…
O nedenle bizden uzak sana yakın olsun…
Hadi, söz dinle…
İnsanı küçümseme, sen benim beynimde, ben senin…
Sahi, neyindeyim…
… ? …
Ne kadar ayıp, duymamış olayım…
Yoksa sende mi O’na hayransın…
Millî iradenin arasına özenle serpiştirilmiş döt kıllarından…
Vah vahhh!
Desene işimiz kaldı Marduk’a…
Olsun, ben de müracaatımı Sümerliye yaparım…
Haydi hoşça kal…
Nasıl olsa karşılaşırız sırat köprüsünde…
Tekrar by, by!

28 Mayıs 2019

Yolcu!

Macit CÜNÜNOĞLU









12 Mart bir kuşağı budadı...
12 Eylül de kökünü kazıdı.
Ancak darbeler sonrası CHP'nin yerel seçimlerde tarihi
başarıları var.
Başta üç büyük il olmak sildi süpürdü.
Şimdi, 23 Haziran'da yıllar sonra yeni bir sınava hazırlanıyor.
Ankara, İzmir'den sonra İstanbul'la da eksik tamamlanacak.
Haydi hayırlısı.
Bu arada uzaktan gazel okuyanlar da var.
Çiçeği burnundaki Amasya Belediye Başkanı Mehmet Sarı da; 

"İstanbul için Binali Yıldırım hayırlı olur" diye buyurmuşlar.
Üstüne vazife ya, ne de olsa sahibinin sesi!

Fakat Ekrem İmamoğlu siyasete yeni bir soluk getirdi.
Fikir özgürlüğünü savunuyor, Demirtaş'ı seviyor.
Bunlar önemli parametre.

Tam da ihtiyacımız olan.
Ötekileştirmeden yaşam kültürünü geliştirebilmek...
Ne de yakışır ülkemize.
Çünkü AKP siyaseti sığ, bağnaz...
Lideri istediği kadar hava atsın...
Temelinde çağ dışılık var.
Daha doğrusu Kapıkule'nin ötesinde bir anlam taşımıyor.
Arap şeyhleriyle, Putin'le dostluk da uluslararası sorunlarımızı çözmüyor.
Resmen açmazdayız.
Lâkin iç politikanın cazibesi Saray'ın bekası açısından
önemini koruyor.
İftarda yer sofralarından halkla buluşmak hâlâ popüler...
Bir de naklen yayınlar...
İktidardakiler dört köşe.
Seçmen yerse sandık garanti.

Ya demokrasi?
O ne ki?
Taksim Tünel arasında gidip gelen tramvay...
Ve en önemli yolcusu da Abanoz sokağında çoktan indi...
Halkını becermek için!

Anılar


Değerli annem...
Ve meleğim.

21 Mayıs 2019

Ramazanda Amasya

Macit CÜNÜNOĞLU












Amasya'da ramazanı yaşamak en basit deyimiyle hissetmektir
Dinsel açıdan inanlar tarafından bu ay kutsanmıştır.
Bir nevi içsel dünyaya yolculuktur, günah-sevap denklemi üzerine
kafa patlatıldığı süreçtir.
Tutulan oruçlar, kılınan teravih namazları cennete yapılacak
yolculukta tanrısal vize anlamını da taşır.
Hâl böyle olunca iftar vakti caddelerde, sokaklarda el ayak çekilir.
Huşu içinde ezan sesi beklenir.
Tabii bir de kaleden atılacak topun sarsıcı patlaması.
Sahi, çocukken ne çok korkardım top sesinden.
Kulaklarımı kapatır, pencerelerdeki macunları çürümüş
camların sarsıntısının geçmesini beklerdim.
Yine de özlemle hatırlıyorum o yılları.
Hayatımdaki en güzel zenginlikler...
Yoksulluğun aileme karabasan gibi çöktüğü, dokuz yaşımda

babasız kalmanın derin acıları.
Anamız ve kardeşlerim tanrının verdiği nimetlere şükrediyoruz.
Bir de cankurtaranımız vardı.
Bildiğiniz "pişi"...
Kızgın yağda pişirilen hamur bulamacı.
Anne derdim; "içine azıcık peynir de koysana"
Dolu gözlerle bakardı yüzüme.

Evet, geçmişinden kurtulamıyor insan.
Hele de çocukluk yılları.
Bir bir sıralanıyor.
Doğduğum toprakların her bir köşesini özlüyorum.
Yeşlırmak vadisini, hemen hemen hepsinde teravih namazı
kıldığım camilerini...
Bavulla gidilen hamamları...
Güzel memeli kadınları...
Gelin kurnasını...
Ahhh!.. Ne değerli devirlermiş.
Ya şimdi?
Yetmiş yaşın yorgunluğunu yaşıyorum.
Bir el de kadeh, diğerin de sigaram...
Nemli gözlerimle geçmişe el sallıyorum.
Ve çok uzaklardan ezan sesi geliyor...
Namaza davet...
Fakat ben de gidecek ne gönül, ne de arzu var.
Herkesin inancı kendine diyerek dua ediyorum.

18 Mayıs 2019

Bir bahar sabahı

Macit CÜNÜNOĞLU














Bugün Pazar, güneşli bir İstanbul sabahı.
Masmavi gökyüzü, hafif serinlik ürpertiyor.
Bahar tüm güzellikleriyle içimizde…
Doğa uyanmış, gülümsüyor çiçekler…
Kuşlar bile bir başka ötüyor…
Davet ediyor denizlere…
Gönüller yorgun, yürekler yaralı…
Söz dinlemiyor bahar…
En derinden hayatı sarmalıyor…
Sımsıcak, bırakmamacasına…
Bahar geldi İstanbul’a.

Nazım’ın ceviz ağacı coşmuş Gülhane’de…
Şiirler doluyor gölgesine.
Orhan Veli İstanbul’u dinliyor…
Kanat çırpıyor Yelkovan kuşları.
Aşiyan'da Fikret…
Eteklerinde saltanatın kalemi Yahya…
Yanı başında huzursuz huzurlu Tanpınar…
Az aşağıda aşkın ölümsüz tanığı Atilla İlhan.
Yeşilçam geçmişte kalan bir rüya…
Onurlu sefaletin senaryoları elde…
Orhan Kemal yine işsiz, yine ekmek parası peşinde…
En yakın dostu Otyam…
İnadına üretiyor, sergiler açıyor doya doya…
Akdeniz’den selâm gönderiyor çılgın İstanbul’a.
Ada vapurları Melih Cevdet’e nazire yaparcasına sessiz…
Tadı yok yolcuların…
Gözler Sait Faik’i arıyor Burgaz’da…
Komşusu Hüseyin Rahmi, her zamanki gibi hüzünlü…
Şarkı dinliyor Yesari Asım’dan…
Heybeli’de mehtap yalnız…
Lüle saçlı sarışın artık hayâl…
Sonsuzluğa göç edeli asırlar olmuş.
Yıllara rağmen hafızalar dipdiri.
Resmî geçit yapıyor dostlar birer birer…
Martıların çığlığı eşliğinde.
Ahmet Rasim köşe başında, çilingir sofrası önünde…
Bab-ı âli yokuşunu tırmanıyor Aziz usta.
Sen çok yaşa Mehmet Kemal..
Sayesinde insan öğlen rakılarını özlüyor.
Şemsi Paşa neşeli bugün…
Sahilinde eski yüzler…
Kimler mi?
Biz, bizler…
Yetmez mi?
Gözlerim, ellerim, yarınlarım kömür karası…
Teslim olmuşum Güzel Marmara’ya…
Boğaz’daki saraylara haykırıyorum;
“Sultan sultan, çık dışarı oynayalım!”
Duyuyor İstanbul, başı öne eğik, mahcup…
Utanıyor böyle bir alçağı bağrından çıkarttığı için…
Utanıyor delikanlısından…
Sınıfına ihanet eden bir insan müsveddesi yarattığı için!

13 Mayıs 2019

Halk mı yaman, Saray mı?

Macit CÜNÜNOĞLU












"Yemenimde hâre var
  Yüreğimde yâre var..."


İnsan bazen tükenip çaresiz kalıyor.
Son zamanlardaki ruh hâlim.
Yüksel'i arıyorum; göç etmiş.
Mehmet Ali de sonsuzlukta.
Ağabeyim Adnan da aynı adreste...
Ya Aybars'a ne demeli...
Ne acelen vardı kardeşim?
Hani yüz yaşına kadar yaşayacaktın...
Ne güzel şarkılar terennüm ediyorduk...
En sevdiğin şarkı da: "Kimseye etmem şikâyet etmem..." di...
Hepsi yalan oldu!
Geriye ben kaldım, yapayalnız.
Reva mı bu?

İnanın içimde büyük bir boşluk var.
Okyanus çukuru gibi.
Dolması da asla mümkün değil.
Ha eş kaybetmişsin ha dost.
Yara aynı yara.
Yine de hatıralara sığınıyorum.
Solculuk yaptığımız yıllara.
Çoluğumuzu çocuğumuzu ihmâl ettiğimiz yüksek idealler.
Ülkeyi kurtardığımız gibi Vietnam'a Angola'ya da yetişiyoruz!
Bireysel gelecek umurumuzda değildi.
Ya hep beraber, ya hiç...
Gözümüz bu derece karaydı.
Hâlbuki evde bekleyen Özgürler, Çağdaşlar, Evrimler vardı...
Kimin umurunda...
Neyse, güzel devirlerdi.
Binlerce selâm olsun.

Gelelim günümüze...
Kavga yine aynı kavga...
Ancak bu sefer hedefe koyduğumuz kişi alıştığımız
sağcı liderlere benzemiyor.
Menderes, Demirel, Özal'ı mumla arıyorum...
Ne klas adamlarmış.
Bu farklı mı farklı.
Bir elinde Kur'an, kıçında devlet patentli soytarı...
Ülkenin geleceğini karartmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Yapsınlar bakalım.
23 Haziran'da sandık başındayız.
Çakacağız mührü, umutlarımıza yarınlara...
"Her şey güzel olacak" sevdamıza.
Bakalım halk mı yaman, Saray mı?

12 Mayıs 2019

23 Haziran'ı düşlerken...

Macit CÜNÜNOĞLU












"Arabaya taş koydum civanım

Ben bu yola baş koydum civanım
Seni gelecek diye civanım
Bir yanımı boş koydum civanım..."

İtiraf etmem gerekir ki 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmedim.
Çünkü CHP'den umudumu kesmiş, izlediği yolu da onaylamıyordum.
Hâlâ da öyle düşünüyorum.
Ancak Ekrem İmamoğlu ve İstanbul seçiminin yenilenmesi
kararımı değiştirdi.

Bir kere RTE ve partisinin izlediği politikalar Ortaçağ'a ait.

Yani çağ dışı...
Ve on yedi yıllık uygulamaları da en açık kanıtı.
Ne yaparsınız, yaş yetmiş olunca ülkeyi terk edecek
halimiz de yok.
"Çile bülbülüm çile..." diyerek şarkılara sığınıyorum.

Ada sahilleri ruhuma iyi geliyor.
Sanki Türk müziği bunalımlar için icat edilmiş.
Aşk çilesi mi yaşıyorsunuz; ilâcı şarkılar.
Çok mu çaresizsiniz; alınız elinize udunuzu.
Patlatın bir iki nihavend...
"Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin..."
Uzanın Kalamış'a...
Emin olun ki Münir Nurettin oradadır.
Sarılın O'na: "Ey ömrüm, bu son fasıldır" nağmeleri
eşiliğinde yolculuğa çıkın.

Yine akşamın içindeyim.
Günün bu saatlerini çok seviyorum.
Tahmin edersiniz; güneş batmaya yüz tutmuş...
El de kadeh, Bimen Şen faslı gönlümde...
Her zaman ki gibi ağabeyimleyim...
Âdeta uçuyoruz.
Ve İmamoğlu'nun söylemini hissederek...
Gözlerim nemli;
"Her şey güzel olacak." diye 23 Haziran'ı selâmlıyorum

07 Mayıs 2019

Akşamın içinden..

Özlemle, ağabeyim Adnan









Demek ki yaşlılık böyle bir şey.
Ne kadar yarınlara bakmaya çalışsam da
geçmiş peşimi bırakmıyor.
Biraz önce mesenger sayesinde Amerika ile görüştüm.
Tam yarım saat.
Para yok, pul yok.
Ne saadet!
Karşımda Amasya'nın Ermeni güzellerinden Agavni.
Namı diğer Ann Simon.
Göç edeli elli yılın üzerinde olmuş.
Massachusetts'de yaşıyor.
Sohbetin öznesi tahmin edeceğiniz gibi doğduğumuz topraklar.
Belli ki ikimizin de burnunda tütüyor.
Ve başladık konuşmaya...
Öncelikle o güzelim yıllar.
Kardeşçe yaşanan...
Aşklar, sevdalar.
Babası Zakar amcadan girdik, terzi Mari'den çıktık.

Gerçekten de bu toplum çirkin siyaset uğruna bir halkı harcadı.
İttihat Terakki geleneği işte.
Gün ortasında değerli Ohannes amcamızı katletti.
Ve sonun başlangıcı.
Memleketimde köklerini kazıdılar.
Kaldı ki onların ana vatanıydı.
Biz Türklerden çok önce Anadolu'nun kadim zenginlikleriydi.
Ağırnaslı Mimar Sinanlar, Balyanlardı...
Osmanlı'yı günümüze taşıyan.

Binlerce kilometre öteden Agavni'nin güzel gözlerini hissettim.
Duygu yüklüydü, içinde hasret vardı.
Nemliydi, elini tuttuğu ilk erkek arkadaşının sıcaklığını
hâlâ hissediyordu.
Savadiye mahallesinde doğmuştu.
Komşuları Lokumcu Hasan.
Çocuklarını tek tek sıraladı.
Bir de (..?..)
O toprağın altında şimdi.
Uduyla el sallıyor bizlere.
Hiç dilinden düşürmediği Agavni'ye.

Evet, "insan insana kavuşmaz" derler...
Bir uzay çağı var ki...
Yakın zamanda öbür dünyayla iletişim kurarsa şaşmam.
Düşünsenize, açıyorsunuz mesengere, karşınızda Huri...
Şarap ırmağı yanı başınızda...
"Ne yapayım abime?"

Her zamanki gibi sonsuzluğa uçuyorum bu akşam.
Gönlüm divane, soyadım Cünûn...
Ne mutlu bana.

Macit CÜNÜNOĞLU

01 Mayıs 2019

Yaşasın 1 Mayıs














Kırk yıl önce bugün İzmir'deydim.
Taksim meydanı iktidar tarafından yasaklanmış,
1 Mayıs kutlamaları için Ege yollarına düşmüştük.
Yaş 29, devrim ideali yüreğimde...
DİSK'e bağlı BAYSEN-İŞ Sendikası'nın Yürütme Kurulu üyesiyim.
Hey gidi gençlik yılları!
Şimdi 70 yaşındayım...
Torun torbaya karıştık, ideolojim tüm dünyada olduğu gibi
ağır yaralar aldı...
Kapitalizm gezegenin mutlak efendisi...
Nereden nereye, yaşlı yüreğimi minik sevinçlerle mutlu
etmeye çalışıyorum.
Ancak "umut hep var" ilkesinden hareketle yarınlara
aydınlık düşüncelerle bakıyorum.
Yeter ki sol mememin altındaki cevahir kararmasın,
gözlerimdeki ışıltı sönmesin, yüzümdeki
gülümseme eksik olmasın.
Elbette insanlığın yeryüzündeki yıldızları er ya da geç
güneşi zapt edecektir.

Bugün 1 Mayıs, emeğin bayramı.
Cem Karaca'dan işçi sınıfı marşları dinliyorum.
Gözlerim nemli, geçmişe binlerce selâm göndererek
torunlarımızın geleceğini düşlüyorum.
Açlığın, sefaletin olmadığı çiçekli günler.
Savaşsız sömürüsüz bir dünya.
İnancım tam.
Ve Marx yeniden keşfedilecek.
Çünkü dünya nizamı bu kadar adaletsizliği kaldırmaz.
Tayyip falan da hikâye...
Gideceği yer tarihin çöplüğü...
Hatta bekleme salonuna girdi bile...
Ve kadehimi güneşli günlere kaldırıyorum...
Heyecanla yumruğum havada "Yaşasın 1 Mayıs"
diyerek sonsuzluğa haykırıyorum.

Macit CÜNÜNOĞLU