bir şair vardı, öğretmen

30 Nisan 2023

 HAYAT SEVİNCE GÜZEL


Bugün Pazar, telefonum çaldı, arayan kızım Sıla.
Kafadan öğlen rakısına davet ediyor.
Baba kız birlikte keyif çatacağız.
Kediye ciğer sorulur mu, anında zıpladım.
Arabasıyla gelip aldı, ver elini Kilyos.

Karadeniz sahili, eskinin Rum köyü.
Şimdi İstanbul sosyetesinin gözbebeği.
Resmen ormanlık alanlar villaların, sitelerin işgaline uğramış.
Normaldir, halkımızın sahip olma duygusu gelişkinidir.
Kollektif yaşam tarzı fıtratına uymaz, ne de olsa mangal-kebap

kültürüyle yoğrulmuş bir geçmişimiz var.
Neyse, her toplum anlayışına uygun yaşar…
Ormanmış, sahilmiş kimin umurunda, yeter ki kaçak göçek tapun olsun…
Kondurursun en kralından şatoyu.
Ah, görgüsüz halkım, bari yeşilliğe deniz kenarına dokunma.
Desem de fayda etmez…
İşte bu duygular içinde oturduk masanın başına.
Yanı başımızda Karadeniz, yine dalgalı köpük köpük.
Martılar mavilikler üzerinde dans ediyor.
Biraz uzakta gemiler, sıra sıra dizilmişler…
Boğaz’ın giriş trafiğine girmeyi bekliyorlar.
Saat 11.30, millet kahvaltı yapıyor.
Bizim masanın ortasında ellilik Beylerbeyi Göbek Rakı…
Ve etrafında bilcümle meze.
Ohhh, misss!

Kızım açtı sohbeti, geçmişten geleceğe bir yığın mevzuu.
Aslında işletme okudu, ama psikolojinin uzmanı olmuş.
Mübarek sanki diplomalı otorite, resmen psikanaliz yapıyor.
Önce beni masaya yatırdı, bir iki neşter darbesiyle ruhsal dünyamı deşti.
Sanki keşif yolculuğuna çıkmış gibi yüreğimin bütün damarlarında gezindi.
Sonra eloktroşok dalgalarını beynime yöneltti…
Maksadı muhabbet de arka plân bırakmamak, daha açıkçası
maskeleri düşürmek.
Zaten oldum olası rol yapmayı sevmez, yapmacık dostluklardan uzak durup
sahici ilişkilere önem verir.
44 yaşında, iki kızı var…
Dünyevi hayatın değer yargılarının peşine düşmez…
Duygu zenginliğini kıymetli bulur, boş konuşmadan yoluna devam eder.

Elbette kuşağım ile O’nun arasında dağlar kadar fark var.
Örneğin ben 1 Mayıs arifesinde heyecanlanırdım, seçimlerde oy kullanırken
umutlarım aklımın önüne geçerdi…
Ve her sabah devrim olacak hayâlleriyle uyanırdım.
İşkencehanelerden, mahpus damlarından geçerken bırakın teslim olmayı,
yeni kavgalara bilenmiş olarak güneş gibi doğardım.
Evet, o günlere de selâm olsun.
Lâkin kızımla dolu dolu bir Pazar günü yaşadım.
Aşkla yapılan doyumsuz sohbetler, masmavi gökyüzüne yükselen kadehler…
Fonda müziğin büyülü sesi…
Ruhumda şiirin büyülü dünyası:


“Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe.
Sana değer de geçer, beni deler de geçer, seyreden güler de geçer…
Yaz dostum…
Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?
Bana ellerini ver.
Hayat sevince güzel."


Macit CÜNÜNO
ĞLU