bir şair vardı, öğretmen

27 Haziran 2015

Nasıl bilirsiniz?

Macit CÜNÜNOĞLU
27/06/2015 17:46

 

 
 
İyi bilmem...
Yalnız Demirel’i değil...
Baykal’ı da, Arcayürek’i de.
Açıklayayım...
Öncelikle Demirel’in elleri kanlı...
Çünkü siyasetinde arkadaşlarımın, bir kuşağın kanı var.
“Yollar yürümekle aşınmaz” diye bir devri kırdı geçti...
Yetmedi...
Yetmişli yıllara damgasını vurdu.
“Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz” dedi...
Ki o sağcılar, o tosuncukları binlerce cana kıydı!
O nedenledir ki asla affetmiyorum...
Ve öbür dünyada (varsa) iki elim yakasında olacaktır...
Bu böyle biline.

Gelelim danışmanı Arcayürek’e...
Bizi biz yapan değerli öğretmenlerim pek bir övgü yazdı arkasından...
Kimler mi?
Bedir Çankaya, Mehmet Bural ve Lemanser Sükan...
Şaştım kaldım...
Merhumun ne yurtseverliği kalmış ne antiemperyalistliği...
Hâlbuki adam danışman...
28 Şubat’ın mimarlarından...
Bugünlerin hazırlayıcısı...
Ne diyeyim?
Allah akıl fikir versin!

Ya Baykal...
Bu şahsiyete ne demeli?
Yılların kaşarı...
Tekrar piyasaya sürülmez mi?
Günahı çok sevabı az...
Çoktan tedavülden kalkması lâzım...
Ama CHP yok mu?
“Ellerim kırılsın” diye oy verdiğimiz parti...
Hakikaten sorun bizde...
Yakalandığımız hastalık mazoşizm mi...
Yoksa başka bir şey mi?
Bir de demezler mi “kadim genel başkanım”...
Ah politika...
Sen nelere kadirsin?

Sonuç itibariyle uzun süre güncel politikayla ilgilenmeme kararı aldım...
Lâkin gidenler (sonsuzluğa), gelenler...
Derken yine düştüm bataklığa...
Hâlbuki keyfim gıcır, moralim yüksek...
Fotoğraf makinem omzumda...
Dünyalar güzeli İstanbul önümde...
Kırıtıp kırıtıp duruyor...
Ben ki adım çıkmış çapkına...
Rahat bırakır mıyım?
Sevdalım martılar...
Cumbalı köşküm Haydarpaşa...
Referansım Kızkulesi...
Şamandıram Galata...
Parkurum Pera...
Of ulan offf!
Savulun, ben geliyorum...
Sana âşığım İstanbul...
Kendimi sevdiğim kadar

21 Haziran 2015

Nirvana'ya yolculuk...

Macit CÜNÜNOĞLU
21/06/2015 10:45

 

 
 
Bayrama kadar hükümet kurulur herhâlde...
İlgilenmiyorum aslında...
Kim kiminle kurarsa kursun AKP’nin düzeni yıkılamayacak
gibi gözüküyor.
Normaldir, on üç yıllık tahribat öylesine büyük ki...
Nereye elinizi atsanız elinizde kalacak!
Örneğin Millî Eğitim...
Nasıl düzelteceksiniz?
Sonuç da dayandığınız kaynak insan malzemesi...
O da maalesef İmam Hatip zihniyetinden besleniyor!

Yine de umutlu olmak lâzım...
Bakarsınız körün taşı rast gider; CHP iktidar ortağı olur...
İşte o zaman -bir emekli olarak- iki ikramiyeyi kaptık mı...
Vay yavrum vay...
Ne servet ama?
Kim tutar bizi, ver elini Hindistan.
Uzun zamandır merak eder dururum...
Budizm nasıl bir çaredir ki...
Bir milyar sefil, yoksul insan mutlu yaşar?
Ayrıca yüzyıllardır niçin isyan etmezler...
Hâlbuki ortalama ömür otuz iki yıl...
Ne ev ne bark...
Hamam derseniz Ganj’ın kirli suyu...
Et yok ama milyonlarca inek kutsal...
Bir de iletişim teknolojisi...
Dünya ellerinin altında...
Sonuç da tuhaf bir ülke...
Ve insanlığın garip hâlleri...
Bir lokma bir hırka...
Nirvana’ya uzanan yolculuk vaziyetleri!

Evet, gidip görmek gerekir, hem de acilen...
Yoksa hükümet dedikodularıyla çürüyüp gideceğiz...
Neyse ki imdadımıza ramazan-ı şerif yetişti...
Oruç tutmasak da bir iç ferahlığı, bir huzur...
Memleket iftar çadırlarıyla dolu...
Milyonlarca yoksulun kursağından sıcak bir çorba geçecek...
Ne güzellik ne saadet!
Darısı Hindistan’ın başına!

Ancak Budizm’de cennet cehennem yok...
Yüce dinimizin pazarladığı mekânlar...
Bilhassa ramazanlar da...
Hem de siyasiler marifetiyle...
Varsın olsun...
Nirvana var ya...
Işıklı sonsuzluk...
Ben demiyorum, Osho diyor...
Son zamanlarda bu adamı okumak moda...
Ayrıca tanımayanı cahil kabul edip derinliklerine inmeyeni
kızılcık sopasıyla dövüyorlar!

Evet, CHP iktidar olacakmış gibi yolculuk hazırlıklarına başladım...
İllâki Hindistan’a gideceğim...
Gandi’nin yaşadığı diyarlara...
Gezip görüp inceleyeceğim...
Tabii bol bol da fotoğraf çekeceğim...
Maksat belge olsun...
Müslümanlıkta mutlu olamadım, bir de Budizm’in tadına bakacağım...
Belki dertlerime çare olur diye...
Nirvana’yı keşfedeceğim!

15 Haziran 2015

Endişeler!

Macit CÜNÜNOĞLU
15/06/2015 09:34

 

 
 
7 Haziran’nın üzerinden bir hafta geçti...
Var mı umut?
Hâlbuki ortak paydaları öylesine çoktu ki...
Örneğin Erdoğan zaptı rap altına alınıp anayasal sınırlar
içine çekilecekti...
Ayakkabı kutusu sevdalılarına Yüce Divan yolu açılacaktı...
On üç yıllık tahribat gerçekten de çok büyüktü...
Ciddi bir enkaz temizliği yapılacaktı.
N’oldu?
Muhalefet birbirine düştü!
Hele MHP, ne emmeye geliyor ne öpmeye...
İt bokundan da sert...
Neymiş efendim, HDP ile çuvala girilmezmiş...
Girmezsen girme...
Git kendine Orta Asya’da bir memleket bul...
Ergenekon vadisine yakın olsun...
Belki demokrasinin kurallarını orada öğrenirsin!

Yalnız görünen köy kılavuz istemez...
Gidişat vahim.
İş yine dönüp dolaşıp Erdoğan’ın şemsiyesine kalacak...
Karanlık, nemli ve de hastalıklı...
Bir de Gül’den umut besleyenler var...
Sanki sütten çıkmış ak kaşık...
O değil miydi “kardeşiz” diyen?
Ayrıca Erdoğan olmasa Çankaya köşküne çıkabilir miydi?
Kaldı ki Gül davaya ihanet etmeyecek kadar akıllıdır...
Ve haza Kayserilidir!
Ne zamansız öter ne de yakaladığı itibarı sarsmak ister...
Yoksa başına gelecekleri bilir...
Ne de olsa lideri Kasımpaşalıdır...
Üstelik Rize takviyeli...
Sıradan politikacıya benzemez...
Serttir, kincidir, intikamcıdır!
“Herkes haddini bilecek” dedi mi akan sular durur...
Ne Anayasa tanır ne adalet...
Kısaca mutlak otoritedir, diktatörlüğün kapı komşusu!

Ancak bir endişem var...
Sesli düşünüp paylaşayım istedim.
Böyle muhalefet dostlar başına...
Yaralı AKP’yi tekrar iktidara taşırlarsa şaşmam...
Hem de yüzde 60'la!
Çünkü bu kadar becerisizlik olsa olsa Kadı kızında olur ki...
O da fazlasıyla var!

Nedenine gelince; aziz milletim tercihleriyle iktidarı altın
tepside sunmuş...
Alın hükümet kurun diye...
Bir afra bir tafra...
Sanki yüzde yetmiş oy almışlar...
Kırk dereden su getirip işi yokuşa sürüyorlar...
Hâlbuki seçmen uyanık, tetikte...
İlk seçimde (erken) cezayı keser...
Üstelik de gözünün yaşına bakmaz...
Erdoğan’ın partisini iktidara öyle bir taşır ki...
Ne 2023 keser ne 2071...
Bir daha gitmemecesine!

14 Haziran 2015

Adalar'dan...

Macit CÜNÜNOĞLU
14/06/2015 08:49

 

 
 
Hissiyatım odur ki, bu koalisyon manevraları CHP’yi çırak çıkartacak...
Ya da “dakka bir gol bir misali” bölünecek.
Geçenlerde de söz ettim, Baykal deyip geçmeyin...
Kolay kolay vesayetinden kurtulamazsınız.
Çünkü siyaseti mektebinde okumuş...
Makyavel’i de tanır, oportünizmi de bilir...
Baş etmesi zordur...
Ondan kurtulmanın tek çaresi vardı...
Söz dinlemedi Kemal abim...
Hâlbuki milletvekilliğini engelleyecekti...
Özellikle iş kazasından sonra...
Neyse, sür eşeğini Niğde’ye!

Gelelim MHP’ye...
Gerçekten bu parti bir başka âlem...
Ya kıskançlığından ya da hırsından çatır çatır çatlıyor.
Neymiş efendim, HDP parlamentoya girmemeliymiş!
Ayıptır yahu, adamlar sizin kadar oy alıp milletvekili çıkardılar...
Nerde kaldı demokrasi, nerde kaldı hakkaniyet?
Tamam, milliyetçilik paçanızdan akıyor...
Lâkin bu gidişle ırkçılıkla yargılanıp partiniz kapatılacak...
Benden söylemesi!

Belki de muhalefetin içinde en rahatı HDP...
Öncelikle zafer kazandılar. ..
İkincisi ve en önemlisi de Türkiyeli oldular...
Artık yerli malı Mandela’nın keyfine diyecek yoktur...
İmralı’da çalsın sazlar oynasın kızlar...
Bir de koalisyon ortağı olurlarsa...
Ohhh, suyundan da koy...
Onursal başkan APO kalbimizde, gönlümüzde...
Bak şu memleketin işine...
AKP’nin sayesinde nereden nereye geldik...
Uçurum kenarı mı desem, cennet mekân mı?
Yar bana bir eğlence!

Bu aralar Adalar’a takılıyorum...
Ermeni, Rum, Yahudi dostlarım var...
Bol bol siyaset konuşup demleniyoruz...
Şarkılar da söylüyoruz, bilhassa hüzzamdan...
“Açmam açamam, söyleyemem derdimi kimseye...”
Fakat bizimkinin, yani sultanımızın beyinsel akrabaları yok mu?
Araplar, âdeta Adalar’ı işgal etmişler...
İnanmayacaksınız ama bakışlarıyla iştahımızı kaçırıyorlar.
Kasıt var mı yok mu, bilemem...
Sanki huzuru kaçırıp ürkütmek için özel olarak buralara postalanmışlar...

Sordum soruşturdum, son yıllarda bayağı mülk de edinmişler...
İster istemez Bizans geldi aklıma...
Ve prensleri...
Bir de Araplar, Emeviler, Abbasiler..
Kale fethedilmiş peçeli Truva atlarıyla...
Hüzünlendim, Aya Yorgi’ye tırmandım...
El uzattım Heybeli’ye, Ruhban Okuluna...
Kapılar kilitli gönüller yaralı...
İnsanlığımdan utandım!

13 Haziran 2015

Umudun tükendiği an!

Macit CÜNÜNOĞLU
13/06/2015 09:54

 

 
 
Yüzde doksanlara yaklaşan katılım oranı...
Seçimlerden söz ediyorum.
Baştan aşağı politik toplum olduk...
Bu kadarı da fazla ama ne yaparsınız...
Toplumu bölüp geren siyasiler utansın!

Şimdi de koalisyon çabaları...
Herkesin gönlünde bir aslan yatıyor...
Kim kiminle flört ediyor, kim kiminle yatağa girecek?
Elbette zaman gösterecek...
Lâkin altta kalan yine fakir fukara olacak...
Ak Parti’nin Yeşil Kartlılar ordusu...
Dinle imanla kandırılıp sandığa kurban edilen kitle...
Üzerine bir de Suriyelileri ekle...
Al sana yüzde 41 oy...
Kırk bir kere maşallah...
“Elhamdülillah Müslümanız!”

Arap diyarlarını saymayalım...
Yeryüzünde böyle siyaset var mı?
Elde Kur’an, istikâmet Kâbe...
Ve işin tuhaf tarafı...
Partiler arası âdeta din yarışı gerçekleşmekte!

Kılıçdaroğlu ile Demirtaş’ın söylemlerine baktım...
İmam Hatipler dokunulmaz mertebe...
Türban üniforma...
Öyleyse al birini vur ötekine!

O nedenledir ki bizim memlekette medeniyet, demokrasi
beklemek hayâl, hatta hayâlden de öte...
Çünkü eldeki malzeme uhrevi dünyayla yoğrulmuş...
Ta çocukluğundan bu yana.
Kur’an kursları aşağı, Kur’an kursları yukarı...
Gereksiz yere bir cehennem korkusu...
Sonuç: Kuldan utanmayan günahtan sakınmayan dindarlar güruhu...
Adına ister muhafazakârlık deyin, ister çağdışılık...
İşte ispatı...
Paraleli de dâhil 17-25 Aralık rezaleti...
Hırsızlığın, yolsuzluğun ayyuka çıktığı tarihler...
Üstelik belgeli, Zarraplı, Bilalli...
Al birini vur ötekine!

Ayıptır söylemesi, ben umutlu değilim...
Çünkü particilik, partizanlık her değerin üstünde...
Halkmış, özgürlükmüş, insan haklarıymış...
Vazgeçtik eşitlikten...
Her değerin üstünde!
Hele köşe dönmecilik, sınıf atlamak...
Siyasetin ballı parmağı...
Yalamayan utansın, kör kuyularda yaşasın...
Aynen bizim gibi!

Yine de umut tazeleyelim...
Elbet güneş bir gün doğacak bu topraklarda...
Biz olmasak da güzel günler görecek çocuklar, torunlar...
Aydınlık sevdalar peşinden koşacaklar!

12 Haziran 2015

Zihniyet!

Macit CÜNÜNOĞLU
12/06/2015 07:52

 

 
 
Seçimin iki galibi var...
Birincisi AKP, ikincisi HDP.
İlki on puan kaybetmesine rağmen lider...
Diğeri yüzde 10'u aşarak gönüllerin şampiyonu.
Ya CHP ile MHP?
Etkisizler, belki olası bir koalisyonun dolgu maddesi!

İddiamızı açıp zenginleştirelim.
Bu ülke yakın tarihte 17-25 Aralık travmalarını yaşadı...
Yolsuzluğun, rüşvetin belgelenip köşeye sıkıştığı davalar.
N'oldu?
İktidar allem etti kallem etti...
HSYK'ı alt üst etti...
Tüm dünyanın gözleri önünde herşey süt liman...
Hukuk yerlerde, adalet çamura batmış...
Tuhaftır ama...
AKP yine birinci!

Büyük başarı!
Tabii enteresan bir seçmen profilimiz var.
Çoğunluğu muhafazakâr, hırsızlığı yolsuzluğu sevmez...
Ömer'in adaleti de dilinden düşmez...
Kitap, Kur'an, iman derken...
Ömrü cennet peşinde geçerken...
İktidar partisinin yalanlarlarına inanmakta da geri durmaz!

Peki, HDP'nin durumu?
Defacto ana muhalefet!
Sevimli bir lider, İmralı Kandil gölgesinde ilerler...
Ve büyür...
Öylesine ki, bugün seçim yapılsa yüzde 20'yi görüp...
Demokrasinin, açılımın kilit partisine terfii eder!

Ya koalisyon?
AKP bensiz olmaz diyor...
Yeter ki 17-25 Aralık açılmasın.
Muhalefetin üç güzeli ise başka bir âlem...
İşte hükümet kurma imkânı, işte iktidar...
El'an cevap hazır: "İstemezük!"...

Hâlbuki onca vaat, onca umut...
Kimin umurunda.
Ufak hesaplar, popülizmin tuzaklarında çırpınışlar...
Parti içi iktidar kavgaları...
İpe sapa gelmez beklentiler...
Sonuç: sıfıra sıfır elde var sıfır!

Zor iştir ülkemizde hoşgörüyü, empatiyi tesis etmek...
Hele de ortaklık, aynı yatağa girmek...
Arka plânda güvensizlik, şüphe...
Bir de Baykal, Erdoğan gibi kapalı kapılar arkasında görüşen muhteremler...
Üzerlerine vazife mi bilmem...
Sahada ikisi...
Trübünde Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Demirtaş, Bahçeli...
Gel de bu ülkede sağlıklı demokrasi iste!

Elbette koalisyonlar kurulur...
Malzemeden çalınmış, çarpık çurpuk olsa da...
Zihniyet gecekondu kültüründen beslendiği sürece...
Yakışır bu millete...
Vatan-Millet-Sakarya...
Nasıl olsa başımızda RTE...
"Sırtımız gelmez yere" desem de inanma!

11 Haziran 2015

Baykal'a...

Macit CÜNÜNOĞLU
11/06/2015 09:31

 

 
 
Son söyleyeceğimi baştan belirteyim;
Bu saatten sonra Deniz Baykal’dan ne ülkeye hayır gelir, ne CHP’ye...
Hele Doğu Perinçek’in peşine düşüp Avrupa mahkemelerine gittiyse...
Mesele de Ermeni tehciri...
Yazık, çok yazık...
Kim kimin arkasında duruyor ve ne için?
Neyse...
Şimdi de RTE ile buluşmuş, hem de iki saat...
Ne konuşmuştur, ne gibi plânları vardır bilemem...
Lâkin bir günlük meclis başkanlığı kişiye bu kadar önemler atfetmese gerek...
Yine de huy işte...
Ölmeden çıkmayan...
İllâki baş olacak, tanırız kendisini, milletvekilliği de kesmez!

Ah Kılıçdaroğlu ah!..
Umut Oranları silkeleyeceğine Baykal’ın önünü kesseydin...
Fena mı olurdu...
Hem vatana hem partine büyük bir hizmetin olurdu!
Ayrıca sormak lâzım; Baykal’ı bulunmaz Hint kumaşı yapan özelliği nedir?
Gençliği mi, bilgi birikimi mi yoksa siyasi manevraları mı?
Hangisiyse, bence hiçbiri makbul değil.
Eğer Türkiye bu noktaya geldiyse...
Doksanları, 28 Şubat’ları yaşadıysa...
Sorumlulardan birisi de bizatihi O’dur.

Bu arada iki binlerin başında yasaklı Erdoğan’ın önünü kim açtı?
Baykal değil mi?
Maalesef bu şahsiyet on üç yıldır da ülkemizin başına tebelleş olmadı mı?
“Demokrasinin gereği”  diyorsanız diyeceğim yok...
Yok taktiksel hataysa, stratejik aymazlıksa...
En azından özür dilenmeli bu milletten...
Hem de CHP olarak!

Yatak odaları maceralarını yazmıyorum bile...
Çünkü bel altından vurmak bize yakışmaz.
Gönül bu, ota da konar çalıya da...
Keşke halkın umuduna konsa diyeceğim ama nerdeee...
Kariyerizm batağına saplanmış yüksek egolar yok mu...
Ki Baykal’da fazlasıyla mevcut...
Ülkenin makus talihinin önündeki en büyük engel...
Ah bir de CHP’liler fark edebilse!

Bu mevzuyu da geçelim...
Çünkü topraklarımızdan umudun tükendiği anda bir güneş gibi
Türkiye Cumhuriyeti doğdu...
O nedenledir ki ülkemiz ne hükümetsiz kalır ne çaresiz...
Ayrıca bu işler Baykal’a da düşmez...
İttihatçılıktan miras kaşarlanmış usta...
Çekil köşene, son dört yılını geçir sessizce...
Ve memleketin, halkın başına belâ olma...
Yoksa yazık olur CHP’ye...
Bu millet her yaptığın naneyi, yediğin her türlü herzeyi
bir kez daha kolay kolay affetmez!

10 Haziran 2015

Cumhuriyet aşkına!

Macit CÜNÜNOĞLU
10/06/2015 07:55

 

 
 
Boş konuşuyorlar...
Neymiş efendim: “Demokrasinin zaferiymiş!”
Yok böyle bir şey...
Olsa olsa sandığın zaferi...
Tabii Bay RTE gibi düşünmüyorsanız.
Çünkü beyefendi iki de bir vurgular...
“Demokrasi eşittir sandık”
Hâlbuki memlekette demokrasi yok...
Üstüne üstlük barajlarla donatılmış haksız bir seçim sistemi var...
12 Eylül artığı, güçlüden yana...
Ve inatla savunulan, gerçek demokrasinin çanına ot tıkayan!

Tüm bunlara rağmen n’oldu?
Göstere göstere Kürt partisi parlamentoya girdi...
Hem de CHP’nin oyunu tırtıklayarak!
İyi de oldu...
Normali bu...
Mademki Türk milliyetçisinin partisi var...
Neden Kürt milliyetçisi olmasın?

Bir de bu toplumda mağduru, mazlumu oynayan sevilir...
Aynen AKP’nin bir dönemler oynadığı rol.
Hatırlarsınız 28 Şubat sürecini...
Peş peşe kapatılan dinci partiler...
Ve piyasaya çıkan Erbakan’ın öğrencileri...
Kırk yalan, bin göz boyama...
Sonunda iktidar!

Yine de çıkan sonuç sevindirici...
Her ne kadar bir milyon üç yüz bin küsur vatandaşımızın oyu
geçersiz sayılmışsa da...
Düşünsenize; oy kullanmayı beceremeyen bir toplumdan söz ediyoruz...
Peki, kimin ayıbı?
Cahil cühelanın mı, yoksa köylülüğü korumayı siyaset sananların mı?
Öyleyse iş gelip dayanıyor eğitim kalitesine...
Demek ki okuryazarlık oranı bir şey ifade etmiyor...
Mühim olan hayatı derinliğine kavramak!

Gelelim İttihatçı CHP’ye...
Oy verdiğimiz parti...
Elitlerin, burnu bir karış havada olanların örgütü...
Dindar sevmez, Kürt sevmez, komünist sevmez...
Arap sevmez, Ermeni Rum Yahudi sevmez...
Varsa yoksa laiklik, seküler yaşam...
Yine de yüzde 25’lik oyla kilit parti...
Âdeta parlamentonun vazgeçilmez gülü.
Çünkü bünyesinde her renkten insan var...
Sağcısı, solcusu, liberali, ulusalcısı, enternasyonali, Kürtçüsü, mezhepçisi...
Bu nadide özellikleriyle işin farkına varırsa...
Yarınların mimarı, geleceğin yıldızı!
Elini kime uzatsa boşa çıkmaz...
Kime el verse abad olur...
Ve iktidar koltuğuna da oturur.
Eğer birazcık geçmiş eşelenirse doğru olan da budur...
En azından tahrip olan sistemi restorasyon aşkına...
Ve M. Kemal’in en değerli mirası CUMHURİYET aşkına!

08 Haziran 2015

Yürü git be koçum!

Macit CÜNÜNOĞLU
08/06/2015 19:29

 

 
 
Seçimler gergin ülkemize ilaç gibi geldi.
Bir kez daha aferin seçmene...
“Bidon kafalılara, göbeğini kaşıyanlara(!)”
İşte tercihler, işte netice...
Kökten ayar verdiler memlekete!
1950 ruhu şahlandı...
Belki yetmişlerin devrimciliği...
89 da olabilir, Özal’ın terbiye edildiği realite...
Kim ne derse desin, derin nefes aldı Türkiye.

Tespite Beyaz Türklerden başlayalım...
Topluma tepeden bakan Cadde sosyeteleri...
Otobüse binmeyen, metroyu tanımayan, yeminli türban karşıtları...
Sanki uzaylı, Mars’tan gelmişler...
N’oldu?
Oy verdikleri parti yüzde 25’te kaldı!

Ya MHP’liler?
Avaz avaz bağıran bir lider...
Ne proje ne strateji...
Varsa yoksa Kürt düşmanlığı...
Sandığa yansıması yüzde 16,3...
Bir de seksen milletvekili...
Taktikleri de hazır; Ana Muhalefet rolüne heveslen...
Oldu canım...
Başka bir arzunuz var mı?

HDP’ye gelince...
Şapkadan çıkan tavşan...
Yaratıcısı barajlar, Erdoğan, bol miktarda provokasyon...
Aslında bildiğimiz parti...
Işığı Kandil, rotası İmralı...
Halis muhlis milliyetçi...
O da seksen milletvekili...
İçlerinde sosyalist Sırrı, şeriatçı Altan...
Seç beğen...
Var biraz sen de oyalan!

Sonuncu aktörümüz AKP...
On üç yıla yakın iktidar...
Yine birinci, yine şampiyon!
Oy oranı 40,9...
Sabıkası da kabarık...
17-25 Aralık var, Bakara-Makara var...
Aksaray da var...
Neresinden bakarsanız salkım saçak...
Lâkin yılların tecrübesi, devleti ele geçirmenin mutlak keyfi...
Yıkmak da kolay değil.
Muhalefeti toplayıp çıkartıyorum...
AKP’siz siyasi çözüm zor...
Daha açıkçası koalisyon kapılarını aralamak...
Öyleyse son sözüm sana Kemal Abi...
Bırak duygusallığı, popülizmi...
Bu arada istifa etmekten de vazgeç (öyle demiştin)...
Otur Büyük Reis’in karşısına (İbiş’i ciddiye alma)...
Kap üç bakanlık...
İlki Maliye...
İkincisi Eğitim...
Üçüncüsü Dışişleri...
Yedekten Vakıflar...
Beş maddelik de bir program...
Seküler hayata da devam...
Duble yolsa duble yol, havaalanıysa havaalanı, köprüyse köprü...
Sakın adaleti unutma...
Yürü git be koçum...
Arkandayız!

İlk izlenimler

Macit CÜNÜNOĞLU
08/06/2015 07:40

 

 
 
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından...”

Gördünüz mü 7 Haziran’ı?
Seçmenin tavrını, millî iradenin sandığa yansımasını...
Şiir gibi sonuç...
Âdeta ayar çekiyor memlekete, Yeni Türkiye’ye.
Öncelikle “dur” diyor AKP’ye, haddini bil sınırlarını bil...
CHP’den de bir cacık olmayacağının işaretlerini veriyor...
Yol açıyor Kürt hareketine...
Peşinden Türk milliyetçiliğine...
Tam bir kaos, çok bilinmeyenli denklem...
Çöz çözebilirsen!

Elbette demokrasilerde çareler tükenmez...
Ama ülkenin sistemi demokratik değil.
Ucube seçim sistemi...
Ki 12 Eylül artığı...
Ve bir yığın partizan, faşizan uygulamalar!

Boş verelim rakamları...
Kim kimle koalisyon yapar hesaplarını...
Çağımızda yükselen değer milliyetçilik ve vazgeçilmez dincilik.
Hesap ortada, yüzde 41'le imamseverler...
Yüzde 30'la milliyetçiler...
Üstelik Türk’le Kürt’le her boydan!
Bir de CHP, aslan sosyal demokratlar...
Ağzıyla kuş tutsa derdini anlatamayanlar...
Arkasında asırlık sabıka kayıtları...
Kemalizm’le militarizmle harmanlanmış...
Statükoculuk da tüy dikmiş...
Kemal abinin önderliğinde geri vitese takmış...
İlerliyorlar gündüz gece!

Evet, yepyeni güneş doğdu ülkemin ufuklarından...
Benim beklentilerim AKP’nin parçalanmasından geçiyor.
Çünkü ilk defa ana gövde çatladı, su aldı, batıyor gemi...
Yani S.O.S durumları...
Reis şaşkın, çaresiz, kuyruğu sandığa sıkışmış...
Eser kalmamış mağrurluğundan, kibrinden...
Yine de direniyor...
Salmış piyasaya (balkona) İbiş’ini...
N’olcak, sahibinin sesi...
Asıyor, kesiyor, kükrüyor!

Lâkin bugün 8 Haziran...
Kuruluyor yeniden dünya...
Ve yaralı ülkemiz karanlıktan çıkış yolu arıyor.
Silkinmiş, taburcu olmuş...
Elinde reçete, gerçek demokrasi Kaf dağının arkasında...
Düşecek yollara...
Sevinçli, umutlu...
Hayâl işte...
Belki de sihirli formül Obama’nın ellerinde!

05 Haziran 2015

Neden CHP?

Macit CÜNÜNOĞLU
05/06/2015 08:04

 

 
 
Öncelikle CHP tüm olumsuzluklara rağmen kitle partisi...
İlkesiz, ideolojisiz, dalgalı ve savruk.
Çaya çorbaya limon türünden ne niyetle değerlendirirseniz değerlendirin,
oy vermek için bir çuval neden bulabilirsiniz.
Örneğin Kemalist, üstelik de solcu...
Ayrıca hem ulusalcı hem enternasyonalist...
Yani çağın bütün siyasi renklerini bağrında taşıyabiliyor...
Bu da ciddi anlamda partiyi çekim merkezi kılıyor.
Zaten marifet de burda...
Dört eğilimi bünyenizde topladınız mı...
Biraz da ekonomik vaatler zenginliği...
Suyun içinde oyunuz yüzde otuz...
Adam olana yeter de artar bile!

En büyük rakibine gelince...
Soldan nağmeler üreten HDP’ye...
Bence maskeli hareket.
Birincisi Kürt milliyetçisi...
İkincisi Kandil, İmralı merkezli...
Üçüncüsü ağa orda, bey orda, aşiret orda...
Yetmez...
Bir de şeriatçı, tarikatçı taife...
Al sana sözüm ona devrimci parti!
Yemezler Selahattin usta...
İyisin, hoşsun, sevimlisin...
Sözün dinlenir, bağlaman kulağa hoş gelir...
Lâkin biz de senelerin kaşarıyız...
Solu bilir, değerlerle yaşarız...
Ülkümüz Fransız devriminin şiarı...
“Özgürlük, eşitlik, kardeşlik”...
O uğurda siyasetle ilgilenip sandıkta oy veririz...
Tamam mı...
İnşallah -düzelmen şartıyla- bir daha ki sefere...
Yoksa düşmanın değilim...
Dostun da sayılmam...
Sırrı’yı da çok severim...
En azından hapishane yoldaşlığımız aşkına...
Söz; buluşalım iki bin on dokuz da!

İktidara gelince, AKP’li güzellere...
Hiç işim olmaz, aç yaşar hırsızlığa hırsızlara alkış tutmam...
Ne Yiğit’in makamında gözüm var, ne Fatin’in koltuğunda...
Başı dik dolaşmanın keyfi bambaşka...
Etiketsizmişim, önemsizmişim...
Kimin umurunda...
Derviş olana üç beş dost, biraz aşk biraz meşk...
İşte en büyük servet!
Yürü ya kulum, senin yolun insanın derinliklerine çıkar...
Tanrı orda, sevda orda, sanat orda...
Zaten siyaset bugün var yarın yok...
Ama Vivaldi “Dört mevsim”...
Ve sevinç mutluluk için, yarınlar sonsuzluk için.
Şimdilik hoşça kalın değerli dostlar...
Güzel günlerde buluşmak umuduyla...

macitcununoglu@gmail.com