bir şair vardı, öğretmen

21 Ekim 2017

Hayâlperest düşünceler

Amasya'dan bir bağevi










Ellili yılar, "Ankara'nın bağları" henüz ünlenmemiş.
Ama yüzyıllardır Amasya bağların içinde yaşayan bir kent.
Nüfusu o tarihlerde on binin biraz üzeri.
Bahçeler içi, Ayvasıl, Hacılar meydanı, Flingir en şöhretlisi.
Kirazın, kayısının şeftalinin, hele de zerdalinin en güzeli
buralarda yetişir.
Elmayı söylemeye lüzum var mı...
Adı: Misket, kokusu misk-i amber.
Âdeta esans.

Tabii her şey geçmişte kaldı.
İnsanoğlunun hırsı, beton uygarlığı kenti teslim aldı.
Zavallı toprağım, doğduğum şehir.
Selağzı merkezdi.
Toplam on, on beş mahalle.
Gümüşlü, Yakutiye, Mehmet Paşa, Çevikçe, Sofular...
En üstte de Savadiye.
Beyazıd Paşa, İçeri Şehir, Herkis derken Şamlar ve Tatarlar.
Ve en hareketlisi de Dere Mahalle ile Kuba...
İstasyon mahallesi ile Kurşunlu henüz türememiş...
Yalnız Hızır Paşa yok mu, çingene dostlarımızın mekânı...
O da Amasya tarihi kadar eski.

Tek değişmeyen Yeşilırmak.
Yaz kış süzgün akar, İlkbahar'da coşar.
Çılgın nehir.
Sadece dili yok, ah bir konuşabilse kimbilir neler aktarır?
Orijinal adı: IRIS...
Ne de yakışıklı isim.
Strabon derin sularında yüzmüş müdür?

Yeşilin en yakıştığı kenttir Amasya...
Dağlar arasında vahşi bir doğa.
Ev sahibi tarihtir, binlerce yıldır kök salan.
Keşke biri çıksa; Amasya'nın bağları türküsünü yaksa...
Kolbastı formunda...
Sabahlara kadar coşup oynasak...
Kulaklarımızda Ziyere'nin, Yenice'nin kirazları...
Elma yanaklı yavuklularımızla dans etsek...
Hayâlperestlik şampiyonluğunu alır mıyım acaba?

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: