bir şair vardı, öğretmen

27 Temmuz 2019

Gazi'nin gölgesinde...

Macit CÜNÜNOĞLU











Bir kez daha Amasya’ya yolculuk yapalım…
Efsaneler şehrine.
Aslında küçük bir kent ama tarihi katsayısı oldukça fazla.
Onlarca uygarlığın beşiği.
Ortasından geçen Yeşilırmak’ın dinginliğine ayak uydurmuş ahalisi var.
Hayat tarzları da üç beş kilometreyle sınırlı.
Eski yıllarda bağlık bahçelik olan dokusu, seksenlerden sonra
hızlı bir değişime uğrayıp beton canavarına teslim bayrağını çekti.
Elbette yazık oldu ama ülkemizin hangi ili aynı sancıları yaşamadı ki?
Kuşadası’na ilk 1976 yılında gitmiştim.
Küçük bir ilçe, ancak gördüğüm olağanüstü güzelliklerinden
çok etkilenmiştim.
Daha sonra 1986’da gittim…
Aman tanrım, tek kelimeyle hüsrana uğrayıp tanıyamamıştım.
Sanki binlerce yapı o güzelim sahil kasabasını işgal etmiş!
Adları da tatil köyleri, yazlıklar, kamplar vesaire.
Topu topu yılda on gün yararlanılan çağımızın görgüsüzlüğü.
Tamamen moda rüzgârları ve elalem için edinilmiş gösteriş budalılığı.
Tabii pek çoğu çürümeye terk edildi.
Çünkü ekonomik güce bağlı olarak bir  hevesle alınan yazlıklarda
tatil yapma imkânı kalmadı, daha açıkçası sahipleri yoksullaştılar.
Benim güzelim Amasyam da aynı furyadan fazlasıyla nasibini aldı.

Tabii yazlık anlamında değil, halkı apartman yaşamı adına tarihi evlerini
yıkıp, çok katlı apartman ucubesine izin verdi.
Bu arada arabasını kalbinden çok seven asil Türk erkeği,
trafik denilen kaosun da yaratıcısı oldu.
Başı sonu beş kilometreyi aşmayan kentte insan sayısıyla
araç sayısı âdeta yarışır hâle geldi.
Ve Şehir Kulübü’nün kadim üyeleri rakı masalarından manzarayı
gururla seyrediyorlar...
Nasıl olsa her arabanın yolu Selağzı’dan geçecek.
Eskiden kağnıların, at arabalarının, faytonların güzergâhı…
Şimdilerde ise piyasa meydanı.
Ortasında M. Kemal Paşa'nın heykeli, muassır medeniyetlerin
ötesine geçen necip halkını göğsü kabararak izleyecek…
Öyleyse: “Ne mutlu Türküm diyene(!)”

Hiç yorum yok: