bir şair vardı, öğretmen

06 Temmuz 2019

Düşler

Ustalara saygıyla

Afrika-Amerika ve Batı müziğinin harmanlanmasıdır "caz".

Yirminci yüzyılın başlarında ABD'nin güney eyaletlerinde
başlamış hızla yayılmıştır.
Bir nevi isyanın, köle ayaklanmalarının haykırışıdır.
Müziğin başkenti New-Orleans olarak kabul edilir.
Özel gırtlak yapılarıyla yeryüzü sahnesine müthiş şarkıcılar çıkmıştır.
Örneğin Louis Armstrong âdeta bir efsanedir. 
Ella Fitzgerald geçen yüzyılın en büyük vokalistlerinden biriydi.
Ve daha niceleri.
Yalnız caz  ile doğu ezgilerinin yıldızı bir kaç denemenin dışında
bir türlü barışmamıştır.
Oysa hayâlimdi...
Rahmetli ağabeyimi enstrümanıyla caz orkestrası kadrosunda düşlemişimdir...
Ve sahneye çıkarlar...
Başlarlar ufaktan ufaktan çalmaya;
Açılışı davudi tınısıyla ud yapar...
"Üsküdar'a giderken aldı da bir yağmur..."
Peşinden "Yine bir gülnihal..."
Arkadan piyano, saksafon, trompet ve kontrbas eşlik eder...
Ne dersiniz, güzel olmaz mıydı?
Hem de nasıl!

Benim için müzik çoğu kez ilham perisi olmuştur.
Gözüm açık olduğu sürece non-stop dinlerim.
Âdeta kalp damarlarım açılır, ruhumun derinliklerinde
gezintiye çıkan notalar alır beni, bambaşka dünyalara götürür.
Ve müzik insanoğlu için mutluluk reçetelerinin başında gelir.
Ancak ülkemizde çoğu ev sessizdir.
Şaşar kalırım.
Belki de bu nedenle yüzler gülmez, karamsarlık yaşam biçimine dönüşür.
Kararmış ruhlarla bir arada olmak...
Aman tanrım, ne fena!

Bu nedenle dostlarıma daima caz dinlemelerini öneririm...
Ve ilave ederim, alın size cennetin pasaportu.
Eğer içselleştirmeyi becerebilirlerse gerçek aşkı tanırlar...
Sanatın güzelliklerini fark ederler...
Artık Monet arkadaşlarıdır, sergileri kaçmaz...
Bir çırpıda ezberlerler Orhan Veli'nin satırlarını...
Gözleri kapalı dinlerler İstanbul'u.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: