bir şair vardı, öğretmen

13 Temmuz 2019

Yürekten dökülenler

Macit CÜNÜNOĞLU
"Kardeşim Macit, bu sabah İstanbul’a yazdığın şiiri okudum, içim taştı, döküldü. İstanbul benim de büyüdüğüm yetiştiğim, okuduğum şehir, en çok sevdiğim kent. Gördüğüm bütün şehirler içinde. O’ndan güzelini görmedim. Üç yıl Samatya'dan Cemberlitaş'a; İstanbul Kız lisesine gittim. Birinci mevki kırmızı, ikinci mevki yeşil tramvaylarla... Tabii ben hep ikinciye binerdim. Anneannem birinci pahalı (5 kuruştu, ikinci 3 kuruş), ikinciye bin derdi ve ancak ikinciye yetecek kadar para verirdi. Bu sabahki yazınla beni 60-65 yıl önceki anılarıma götürdün. Hem çok duygulandırdı hem de güzel İstanbulumun hasreti ile yandım. Yine bir gün İstanbul'a bir tepesinden bakarsan, benim için de doyasıya bak, ve o yazdığın şiiri bir de benim için oku, lütfen. En yakın zamanda telefon edeceğim. Bütün aileye selam ve sevgiler. Hala" Binlerce kilometre öteden Nurten halamız şiirime el verdi. Ah İstanbul ah! Bin kere, yüz bin kere. Öyleyse İstanbulum lütfen kulak ver. Bilir misin eskilerden söz ediyorum... Kırmızı yeşil tramvayların çalıştığı devirlerden. Kırmızı 5, yeşil 3 kuruştu. Ben bilmiyorum, Nurten halam söylüyor. Kusura bakma ama vapurlarında öyleydi. Birinci mevki ikinci mevki, bir de kıç tarafında lüks kamara vardı, lâf aramızda, pek de havalıydı. Aynı durum trenler için de geçerliydi. Birinci sınıf kompartıman, ikinci sınıf kompartıman. Resmen sınıf ayırımı, kim yoksul kim zengin belliydi. Aynen ABD gibi, siyah-beyaz farkı. Fakat ne yaparsan yap, seni hep sevdik. Çünkü gözümüzü sende açtık, sende büyüdük. Yeri geldi anamız, yeri geldi babamız oldun... Her şeyden önemlisi de aşkımızdın. Gezmediğimiz hiç bir semtin kalmadı, en mahrem yerlerinde bile dolaştık. Mavi sularında, martılarının kanatlarında fotoğraf çektirdik... Ve seni gönlümüzün en yüce yerinde misafir ettik... Adını da aziz İstanbul koyduk. Ah Nurten halam ah, gözlerin nemli yıllar öncesinden sesleniyorsun. Biliyorum ki bu kenti hepimizden çok tanıyıp seviyorsun.. Naftalin kokan evleri, tahta kurusunun cirit attığı yatak odalarını... Açık söyle, özlemiyor musun insan sıcaklığını? Anayı babayı bir tarafa bırakalım, komşuları... Mahalle bakkalını, kapıya gelen sütçüyü, sokaktan geçen yoğurtçuyu... Nerde kalmıştık? Çok uzaklardaki İstanbul sevdalısında... Ah İstanbul ah! Biz burdayız, ya sen? Hâlimize bir kere değil bin kere bak... Yüreğimiz seninle dolu, bıraktığın yerdeyiz.

Hiç yorum yok: