bir şair vardı, öğretmen

29 Haziran 2019

Köksal'ın fotoğrafları eşliğinde...

Bizim oralar

Zantaralı Recep diyor ki, "Hocam yazmaya devam"...
Ve bir başka köşeden de Fatma sesleniyor,
"Gelecek nesillere bırakmak için köyümüzün kitabını yazalım."
Elbette bunlar güzel dilekler...
Ancak hiç bir şey için geç değil.
Hâli hazırda köyde yaşayan nice büyüğümüz vardır.
Konuşturun onları, kayda alın...
Ama mutlaka yazın.
Karşınıza bakın neler neler çıkacak.
Anadolu insanı güzeldir, vefakârdır.
Hele Karadenizli; aşı mısır, kara lahana, fındık ve hamsi.
Böyle bir menü yeryüzünde yok.
Direkt beyine çalışıyor.
Üstün zekânın yaratıcısı, âdeta mutluluğun formülü.
Anılara benzer, kıymeti bilinmelidir.
Yoksa değerlerimiz gibi toprağa karışır.
Sonra çimenler, yoncalar biter.
Koyun, keçi, inek gelir yer...
Süt verirler...
Bebeler içer...
Ve hayat dediğimiz devr-i âlem akar gider.
Ama yazı hep vardır ve hep olacaktır.
Yoksa insanlık geçmişin birikimlerini nasıl taşırdı günümüze.
Ayrıca insanoğlunun üç icadı tarihin kilometre taşıdır.
Ateş-Yazı-Tekerlek
Ve o nedenledir ki "Tarih" Sümer'le başlar.

Farkındayım, çok konuşuyorum.
Ama elimde değil, Zantara'yı seviyorum.
Canım köyüm benim.
Ayrıca sevgiyi fazlasıyla da hak ediyor.
Eşsiz doğasıyla, rengârenk yeşiliyle...
Bir de insanını ekleyin.
Alın size yeryüzü cenneti.
O nedenle daha fazla yazmak gerek.
Köyümüz küçük müçüktür ama aslan gibi yüreği vardır.
Kalp atışlarına kulak vermek gerek.
Melekler diyarıdır orası...
Başta Bakiyem, canım benim...
Nasıl da özledim, uzun boylu kızım...
Gelirsem oralara ilk seni ziyaret edeceğim...
Ve kulağını çekip tek ayak cezası vereceğim...
"Ne acelen vardı" diye beyaz yanaklarından okşayacağım.
Ah ahhh!
Yine gönlüme düştün Zantara.

Macit Hoca

Hiç yorum yok: