bir şair vardı, öğretmen

02 Haziran 2019

Sinemanın büyüsü

Sonsuz Ölüm Filmi – 1969









Gençliğimizin en önemli eğlencesi sinemaydı.

Doğduğum il Amasya.
Sinema sevdam çocuk yaşlarda başladı.
Bir sokak mesafedeki Şevket Bey sinemasında.
Müthişti, ilk Tarzan filmini orada izlemiştim.
Sonraları Ar sineması, Yeni sinema...
Derken yazlık Ferah sineması.
Gördüğüm filmleri sahne sahne hatırlarım.
Çoğu filmler rüyalarıma bile girer.
Evimde şimdi kablolu tv var.
Dün gece nostaljik bir western izledim.
Baş rollerde Paul Newman, Robert Redford...
Filmin adı: Sonsuz Ölüm, 1969 yapımı.
İki oyucunun da hayranıyımdır.
Yine aynı tad, yine aynı heyecan.
Aradan elli yıl geçmiş...
Gerçekten de sinemanın keyfi başka.
Belki de yaşadığımız devrin tek dünyası...
Beyaz perdede ne varsa onu izliyoruz.
Seçenek yok...
Bazen Hollywood, bazen Ahmet Tarık Tekçe!

Evet, her şey çok güzeldi.

Ne yoksulluğumuz aklımıza gelirdi, ne de sınıf mücadelesi.
Avare'nin peşine takılmıştık...
Raj Kapoor söylüyordu...
Milyonlarca Hintli'nin sefaleti de umurumuzda değildi.
Geçen hafta yitirdik milli milli efemiz Eşref Kolçak abimizi...
Demirci efe de oldu, Çakırcalı da...
Kimdir bunlar?
Halk kahramanı mı, eşkiyâ mı?
Yoksa binlerce masumun katlinden sorumlu Topal Osman mı?
Ne önemi var.
Mevzu vatansa gerisi teferruat...
Nurlar içinde yatsın Kolçak...
Oğlundan dolayı kalbimizde yeri var.
Ne de güzel söylerdi Harun...
Tenördü, "Gir kanıma" şarkısını çok severdim...
Yüreğime işlerdi....
Aynen sinema gibi.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: