bir şair vardı, öğretmen

12 Haziran 2019

Yoksa ...?...

Macit CÜNÜNOĞLU














İnsanın yaşlılıkta ömrü nasıl geçer?
Ya camide, ya da okey masasında.
Her ikisininde müptelası dostlarım var.
Şükürler olsun ki o tür alışkanlıklarım yok.
Haaa, meyhaneyi çok severim ama şimdi de gidecek
gücüm yok.
Nasıl olsun ki?
Rakının fiyatı almış başını gitmiş....
Ben de oldum kimyager.
Kader utansın, daha doğrusu Saraydaki utansın...
Halkımız uzun süredir kendi içkisini kendi yapıyor.
Lezzet tam, maliyet 65 lira...
Haydi şerefinize; bol muhabbetler!

Nereden nereye geldik yahu...
Küçücük maaşlarımızla her gece Beşiktaş meyhanelerinde
fener söndürürdük.
Ha keza Ankara; Mülkiyeliler Birliği bahçesi âdeta ikinci
adresimiz olmuştu.
Bir de Mithatpaşa caddesindeki Sandal...
Kadehler eşliğinde devrim yapmaktan hiç usanmazdık.
Şimdi üçü de toprağın altında...
Yüksel, M. Ali, Aybars...
Sağ kalanımız ise Nakip ile ben.
Can yoldaşlarım benim.

Geldik gidiyoruz işte.
Nazif Girgin'in muhayyerkürdî eserini Müzeyyen Senar'ın
sesinden dinliyorum.


"Akşam olunca yârelerim sızlar

Derdim çoktur değmeyin bana kızlar
Bu aşkıma şahit olsun yıldızlar
Yeter Allah'ım çektiğim âh yeter
Bu ayrılık bana ölümden beter

İstemem artık bana göre yâr yok
Kimi sevdi isem derdi benden çok
Anladım ki bu sevdanın sonu yok
Yeter Allah'ım çektiğim âh yeter

Bu ayrılık bana ölümden beter"


Akşamın içindeyim, hissiyatımı arif olan dostlarım anlar.
Daha fazla lafın lüzumu yok.
Hoşçakalın canlarım.
Yoksa ...?...

Hiç yorum yok: