bir şair vardı, öğretmen

21 Haziran 2019

Recebimin Ödülü




Macit CÜNÜNOĞLU








"Siyah Beyaz bir film gibi biraz

Zaman zaman hangimiz istemeyiz bir zaman makinasını, tuşlarına basarak istediğimiz tarihe geri dönmeyi ve o siyah beyaz günleri uzaktan izlemeyi .
Çocukluğumuza , hatta daha öncesine seyehat etmeyi, gözlerimiz ile tekrar o günleri görmeyi yaşamayı kim istemez.

Aslında bulduk biz bu makinayı , icat edilmedi demeyin sakın böyle bir şey ,
hem hiç masrafsız ve hemde gerçek , sadace göz gezdirmeniz yeterli . İnsanı yıllar öncesine anında götürüyor. Yaşamadığın yılllara. Sen yoksun hayatta henüz, annen var , baban var , diğer büyüklerin var, ama öyle bir zaman makinası ki dünyada olmadığın zamanı izliyorsun ve her yer siyah beyaz.
Macit hocamın kısa yazıları, evet anılar, bir anı okuduğunuzda o an nerde olursanız olun anlatılan yıllara gidiyorsunuz. Bu sizin elinizde değil , size bağlı değil , büyülü sözler , büyülü kelimeler, bedeniniz masada oturuyor ama düşünceniz , ruhunuz sizinle beraber değil.
Bir hatıra bu kadar mı güzel anlatılır. Kelimeler bu kadar mı itina ile seçilir, konunun hiyerarşik düzeni bu kadar mı mükemmel olur. Devrimci yeteneği olsa gerek.
Hocam , ben gördüğüm her hatıra yazınızı , aracı durdurup sağa çekiyor ve kalbim hızla çarparak okuyorum trafikte isem, konuşmayı kısa tutuyor alıp telefonu hemen odama geçiyor okuyorum toplantıda isem , ekmeğimi yarım masaya bırakıyor , bir sıgara yakıyor heyecanla okuyorum yazınızı yemekte isem.
Bu güzel hatıralar ile beni 20-30-40 yıl öncesine götürüyor ve o zamanı düşüncemde yaşatıyorsunuz.
Siyah Beyaz bir film gibi biraz.
Teşekkür ederiz size , iyi ki varsınız."

Yukarıdaki satırları Recep Katırcı kaleme alıp Face sayfama göndermiş.
Bu sabah okudum, ve tahmin edersiniz gözlerim doldu.
Kendimi Nobel ödülü almış gibi hissettim.
Aslında yazar falan değilim, sadece hissettiklerimi basit bir dille
yazıya döküyorum.
Bu da mutlu olmama fazlasıyla yetiyor.
Hele de böylesine sevgi dolu buluşmalar beni alıp cennet
köşesine götürüyor.
Yaşarken duyulan sevinçler insan yaşamında kıymetli olsa gerek.
Oysa dört kolluya bindin mi herkes arkandan sesleniyor:
"İyi biliriz!"
Ne önemi var?
Ayrıca hayattan keyif alabilmek marifet değil midir?
Örneğin Zantara'da geçen iki yılım...
Benim için âdeta hazine değerinde.
Hiç abartmıyorum, o küçücük köydeki zenginlikler dünyanın
hiç bir yerinde bulunmaz...
Ve insan malzemesi; yaşlısıyla, çoluğu çocuğuyla müthiş bir servet.
Yeter ki görmesini, dokunmasını bil.

Ayrıca ben böyle yaşamayı seviyorum.
Coşkulu, heyecanlı, çoğu zaman çocukça.
Yıpranmış kaportama bakıyorum, şimdilik idare eder.
Sekmanlı, rektefiyeli yüreğim ise hâlâ duygusal, hâlâ kıpır kıpır...
Ne güzel.
Bir ödül aldım Recebimden, dört köşe oldum!
Gördünüz mü, ne kadar da şımardım.
Varsın olsun, iyidir iyi...
En azından ara gazıdır.
Zaten yaşlılara vereceksin coşkuyu...
Bak gör o zaman, teneşir öncesi karıyı boşar!
Desem de şaka şaka.

Evet, bir kez daha Recep Katırcı'ya içten methiyesi nedeniyle
teşekkür eder, gözlerinden öperim...
Ve Kayahan şarkısına geçerim:

"Bizimkisi bir aşk hikayesi

Siyah beyaz film gibi biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
Bizimkisi alev gibi biraz..."

Hiç yorum yok: