bir şair vardı, öğretmen

21 Haziran 2019

Selahattin



Antalya'da beş yıl kaldım, resmen İstanbul'a ihanet etmiştim.
Neyse ki ruhum bedenime eşlik etmedi, çabuk dönüş yaptım.
Ancak önemli dostlukları geride bırakarak.
Bunlardan biri de Selahattin.
Karaoğlan parkının içindeki Aytek büfenin yanı başında
dondurma satıyor.
Değerli Bahattin'imin iş ortağı.
Bir nevi kader birlikteliği.
Hava sıcaksa "marojna" kapışılıyor...
Tabii müthiş şov eşliğinde.
İngilizce, Rusça, Korece havada uçuşuyor.
Çalışkandır, fedakârdır, gönlü boldur Selahattin'in.
Ana rahminde babasını kaybetmiş, Anadolu Lisesi mezunu.
Çok çalışkan, emeğinin karşılığını almaya da başlamış.
Bir evi, son model arabası var.
Rus sevgili de ekstra.
En son O'na dedim ki, kendi toprağının meyvesinden başkasını düşünme.
Tecrübeyle sabit zengin gözlemlerim var.
Elbette kendi bilir, belki de benim yaptığım ırkçılık...
Yine de aynı bahçenin çiçeklerinin dansını önemserim.

Fakat en dikkat çeken özelliği meraklı olması.
İçinde zengin bir cevher...
Her fırsatta besleyip geliştirmek istiyor.
Ne güzel, hayata karşı dik durmanın en kıymetli refleksi...
Bıkmadan, usanmadan öğrenmek.
Bu da Selahattin'in yaşam felsefesi.
Gurur duydum, elim omuzunda Bey dağlarına selâm durdum...
İşte burada aydınlık geleceğimiz, işte burada Maraşlı Selahattin dedim...
Ve çok uzaklardan ses geldi:

"Kurban olurum O'na...
Gönder gelsin yanıma...
Karlarım yatağı, yaban güllerim tacı olsun."


Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: