bir şair vardı, öğretmen

27 Haziran 2019

Çağlar öncesinden...

Zantara























Yıllar ne çabuk geçiyor, geçenlerde Ali Çakır'la konuştum,

telefondan bıcır bıcır sesler geliyor...
Meğersem torununu gezdiriyormuş.
Ne güzel, en sevdiğim öğrencilerimden Ali ile torunu...
Ve rahmetli Osman dayımın torununun torunu.
Dört neslin hayat macerası, kim bilir neler yaşanmıştır.
Tabii aklıma 1970 yılı geliyor.
Zantara ve kara tahtalı devirler.
Tek derslikli okul, eğitim sabahçı-öğlenci olmak üzere
iki devre halinde.
Küçücük bir sınıf, tebeşir tozu havalarda uçuşuyor.
Şimdi akıllı tahtalar varmış, mikro
çipi yandan takıyor muşsunuz,
anında ekrana dönüşüyormuş.
Peki, bunlara akıllı deniyorsa bizim kara tahtalar aptal mıydı?
Hiç sanmam, her çağın kendine has özellikleri var.
Örneğin "lüks" denilen aydınlatma aracı.
Ne güzel de isim koymuşlar.
Adı gibi konforludur, pompasıyla basarsın havayı,
ipek gömleği anında bembeyaz olur.
Aydınlanır etraf,  gece gündüz olur, âdeta güneş doğar.
Ancak her evde bulunmaz, hali vakti yerinde olanlar kullanır.
Geri kalanda beş numara lamba.
Derdi yok tasası yok, koyarsınız gazyağını deposuna,
yansın sabaha kadar.
Işığı azdır mazdır ama kalenderdir, samimidir.
Seyrederken için ısınır, alevi sessizce dans eder...
Romantiktir, nice aşklara şahitlik etmiştir.
Benimki de yatağımın başında dururdu, birlikte
sabahlara kadar kitap okurduk...
Yoldaşım benim, o nedenle fevkâlâde bilgilidir...
Aynı zamanda derviş.

Fakat o yılların zenginliği bambaşkaydı.
Hele Zantara'da.
Hiç elektriğimiz, suyumuz kesilmezdi.
Çünkü ikisi de yoktu.
Ancak dostluk, kardeşlik, dayanışma ve muhabbet...
En kralı vardı.
Yolumuz izimiz rastgele, ancak Çanakçı deresi
bizi bağrına basar, donumuza kadar ıslatırdı.
Gel de özleme bu güzellikleri.
Telefonsuz, mesajsız hayatlar.
Göz göze, omuz omuza yaşanan...
Yüreğimiz, gönlümüz açık...
Kurşun işlemez sevdamıza...
Çünkü bizler Anadoluluyuz.

Macit Hoca

Hiç yorum yok: