bir şair vardı, öğretmen

31 Mayıs 2020

Siz hiç daum ağacına çıktınız mı?

Tokat-Küçük Yıldız Köyü- Staj hatıraları-1967















Geçmiş yıllara yolculuk etmenin sayısız faydası var.
Sakın siyasi tarihimizden söz ettiğimi sanmayın.
O mevzular yeteri kadar zaten yazılıyor çiziliyor.
Ayrıca özellikle benim kuşağım ne İnönü’yü ne Menderes’i unuttu.
Hele sonrakiler; Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller, Erbakan…
Ve nihayetinde de Reis hazretleri!
Hepsi birer klinik vaka.
Emin olun hiçbiri demokrasi uğruna baş koymadılar.
O nedenledir ki hâlâ çırpınıp duruyoruz.
Hapishanelerimiz yazar çizer düşünce suçlularıyla dolu.
Aslında gidişat yürekler acısı, ama elden bir şey gelmiyor.
En son İyi Parti lideri Asena Meral “Memleket Masası” önerdi.
Ne için, kimin için ve kimlerle?
Ayrıca neye karşı?
Verilecek cevabı biliyorum da, şimdilik susma hakkımı kullanıyorum.
Bu vaziyette en iyisi herkesin köyüne dönmesi, benim yaptığım gibi.
Biliyorsunuz uzun zamandır doğduğum topraklara çöktüm.
Dereden tepeden bahsederek yazıyorum ve paylaşıyorum.
En azından kent hafızasına bir kuple olsa da katkım
olabileceğini düşünüyorum…
Veya değerli hemşerilerimin gönül tellerini titretebilme
seviyesine ulaşabildiysem ne mutlu bana.

Yoksa günlük politikayı takip etmek bana göre iş değil.
İnanır mısınız yaptığım görüşmeler de bile o mevzulara girmemeye
özen gösteriyorum.
Çünkü dipsiz kuyu, kimseye de faydası yok.
Tayyip aşağı Tayyip yukarı, ne yapalım yani?
Ayrıca ben seçmedim ki, oy verenler düşünsün, eğer muhakeme
yetenekleri varsa!
En iyisi kaldığımız yerden devam etmek.
Bu arada merak etmeyin, Amasyamız üç beş yazıyla bitecek yer değil…
Her bir çiçeğin, böceğin, yeşilin gönlümüzde kırk yıllık hatırı var.
Yeri gelmişken sormak isterim size, “siz hiç daum ağacına çıktınız mı?”
Ben çıktım, öğretmenim Mecit beyden de bir güzel dayak yedim!
Nasıl mı oldu?
Anlatayım; 8-9 yaşlarındayım, Beyazıd mahallesindeki
Yeşilırmak İlkokulu’na gidiyorum.
Tabii ırmak boyunca, tam da yol üzerinde Kılçaslan’ın karşısında
dohum ağacı var.
Hemen tırmandım, yalnız ayakkabılarımı aşağıda unutmuşum..
O sırada okula giden öğretmenim önce ayakkabılarımı gördü,
sonra ağaca baktı.
Karşısında ben, “İn aşağı” diye kükredi…
Suçum büyüktü, derhal cezalandırılmam gerekirdi ve infaz okula
gider gitmez gerçekleşti!
Bu minik anımı niye mi anlattım?
Elbette niyetim lâf olsun torba dolsun değil…
Amacım geçmişteki eğitim anlayışını sergilemek.
Bir de çok merak ediyorum, günümüzde şiddete baş vuran
eğitimciler var mıdır?
Öyleyse çok yazık!

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: