bir şair vardı, öğretmen

23 Mayıs 2020

Hamam sefası

Mustafa Bey Hamamı-Amasya














HAMAM SEFASI


Bugün de Hızırpaşa mahallesine uzanalım.
Buranın da anılarımda önemli bir yeri vardır.
Bilirsiniz Amasyalı'nın yaşamında hamam kültürü daima olmuştur.
En popüleri de Mustafa Bey’dir (Musta Bey).
O zamanlar  rahmetli abimin en yakın arkadaşları
Muzaffer Ergenekon ile Kazım Kocaman…
Kazım hoca keman çalıyor, abim de ud.
Mini bir saz heyeti, aralarına beni de aldılar, Sümbül hamamının
(15. Yüzyıl) yolunu tuttuk.
Sene 60’ların sonu.
Önce keseler yapıldı, peşinden rakı şişeleri açıldı.
Üzerlerimizde peştamal, şarkıların biri başlıyor biri bitiyor.
Aman tanrım, ne zevk!
Bir tek dansöz eksik,
Aramıza birkaç çingenenin de katıldığını hatırlıyorum.
Ne de olsa mahalleleri, yıllardır Hızırpaşa’yı mekân bellemişler.
Aslında onların yaşam tarzına hep ilgi duymuşumdur.
Asırlar öncesinden Hindistan’tan başlayan serüvenleri çeşitli ülkelere
yayılarak süregelmiştir.
Amasya’da çoğu at arabacılığı yapardı.
El sanatları da gelişkindi, bıçak masat v.b. kasap aletleri üretip satarlardı.
Tabii en meşhurları da Demirali ve ailesiydi.
Âdeta şehrin düğün dernek orkestrası.
Hele kemani Hasan virtüöz mertebesindeydi, sanırsınız Paganini!
Ya düğünlerdeki halleri, eğer yalnız kadınlar içinse perde arkasından
çalıp söylerlerdi.
Şevket Bey sinemasında yapılan düğünleri çocukken hiç kaçırmazdım.
Maksat şeker kapmak!

Güzel devirlermiş, çocuk yaşımızda sürekli bir aktivite.
İşimizin ardı ne, sadece oyun oynamak.
Hem de sabahtan akşama kadar.
Yaşadığım dönemlere bakınca şimdiki çağın çocuklarının
şansız olduğunu düşünüyorum.
Pek çoğu apartman dairelerinde, dört duvar arasında yetişiyor.
Ellerinde cep telefonu, arkadaş yok, mahalle denilen kavram hiç yok.
Zaten komşuluk biteli çok olmuş.
Sadece aile bireylerinin arasında büyüyorlar.
Sonuçlarını yaşayıp göreceğiz, bu kadar korumacı yetişen nesil
özgüven diye ifade ettiğimiz ayakta durma becerisini nasıl kazanacak?
Doğrusu ya, çok merak ediyorum.
Umarım ben yanılıyorumdur, yine de yaşadığım devirlere çok şey borçlu
olduğumu biliyorum, en azından farkındayım.
Bütün mesele özgür ruhun ortaya çıkması, düşünmek sorgulamak.
Onun içindir ki benim kuşağım memleketi kurtarma hevesine kapıldı.
Sonuçları ağır yıkımlar olsa da, onca yitirdiğimiz canlara rağmen
selâm olsun o yıllara diyenlerdenim, hem de binlerce kez.
En azından denedik, ama başaramadık.
Sanıyor musunuz verilen mücadelenin bizlere hiç mi katkısı olmadı?
Olmaz olur mu, on dört yaşımda İnce Memed’i okudum, yirmisinde
klasikleri bitirmiştim.
Şimdi Beethoven ile dostluğum varsa gençliğimin yaramazlıkları sayesinde…
Ve mutluluğun sırlarını öğrendim, gönlüm dingin, yüreğim defolu olmasına
rağmen maraton koşmaya başladım, 100 metre yarışlarını da bıraktım.
Emelim yataklara düşmeden ve akıl sağlığım yerinde toprakla buluşmak…
Öyleyse bana kolay gelsin, hayat yolunda iyi yolculuklar dilerim
değerli dostlar.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: