bir şair vardı, öğretmen

07 Mayıs 2020

Yeşilırmak vadisinden

Macit CÜNÜNOĞLU

















Nerde kalmıştık, en son çarşı esnafında.
Böylesine orijinal işyeri sahipleri az bulunur.
Hepsinin hayat hikâyelerinden roman çıkar.
Örneğin berber Cazım, müşterilerini hem traş eder ama vitrininden
Tommiks-Teksas kitapları hiç eksik olmazdı.
Meraklı çocuklar için çekim merkezi, okuma yazmamda o yayınların
ciddi katkısı olduğunu düşünüyorum.
Hemen komşularından Alman kadının işlettiği pastane,
Emrullah ustadan önce.
Kimdir nedir bilinmez, ama o yıllarda demek ki yolu Amasya’yla kesişmiş.
Belki de kocası Türk, ancak yokluk yüzünden hiç pasta yemedim.
Ya Kadir Kars, gerçek bir efsane, iri kıyım gövdesiyle kentin ilk şarküterisi.
Yine helvacı Mehmet amca, kadayıfını tel tel döker, fındıklı cevizli lezzetlerini
camekânında sergilerdi.
Ancak alacak para nerde?
Hasan Varış’ın babası aynı sırada, manavcılık yapıyordu.
Tek rakibi Selağzı’ndaki Ziyereli Adil.
Mübarek Vakko gibi, sunumuna özen gösterir meyve ve sebzenin en kralını satardı.
Balıkçı Rıfkı ise ayrı bir kimlik.
70-80 kiloluk ılganus balıklarını şov malzemesi yapardı.
Oğlu Yusuf gerçek anlamda delikanlı, maceralarıyla çağdaş Robin Hood.
Bir de aynı sıradaki dükkânların önünde kelle-paça satan Arnavut Maksut amca.
Nur yüzlü, Balkan lehçesiyle dünya tatlısı.
Eğri caminin bitişiğinde ise Berber Lütfi Tan, sınıf arkadaşım Ender’in babası.
Dönem meslaktaşı Memduh’la birlikte aristokrat kuaförü.
Kankası Yünlü Payaslı, sabahtan akşama kadar orada.
Komşuları Kayalalı muhacirŞaban amca, oyuncakçı…
Caminin önünde de dilenci Abid.
O da Mustabey hamamının karşısındaki sakallının tek rakibi.

Amasyalı hemşerilerim dikkât ettiyse daha Gümüşlü Mahallesi ile
Yakutiye’nin eteklerindeyim.
Bir türlü faytoncular durağıyla Kuba’nın meyhanesine gelemedim.
Bir de yakınlarında nalıncı vardı, keseriyle ağaca şekil veren usta.
Zamanının en ortopedik terliklerini üretirdi.
Ya faytonlar, Kazım ağanınki sanki mercedes, kaporta güzel, atlar güzel…
Sahibi sanki kraliyet baş şoförü.
İskender dayımın ki orta hâlliydi, tek solladığı Tatar Hakkı amcaydı.
Bu arada Oto-Fener’de oynayan Aslan abininki de klasmanda ilk sıralara
girmeyi başarmıştı.
Ne de olsa transfer bedeli olarak fayton almıştı.

Umarım paylaştıklarımdan sıkılmamışsınızdır.
Aktardıklarım bir nevi hayat hikâyem, çocukluk anılarım.
Elbette unuttuklarım da vardır.
Şimdi aklıma geldi, önceki günkü yazıma Yazıcılardan sevgili Benan güzel
bir yorum yazmış…
Ve markalaşmış iş yerlerini hatırlattı.
Çok haklı, özellikle Cafer amcanınki âdeta siyasi akademiydi.
Hemen arkasında İnönü'yle kendisinin fotoğrafı, Demokrat Parti
iktidarında muhalif tavrını belgeliyordu.
Az aşağıda yeğeni Osman abinin dükkanı, meydana bakıyor.
Kentin vakavinüslük görevini yerine getiriyorlardı!
Şehrin eşrafından sosyal demokrat Taner abi de (Arpacıoğlu) ufaktan ufaktan
priz işlerini sürdürürken yüksek politikadan nağmeler sunuyordu.
İşte böyle dostlar, hoşgörünüze sığınarak yarın kaldığımız
yerden devam ederiz.
Tabii ilgi gösterirseniz.

Hiç yorum yok: