bir şair vardı, öğretmen

11 Mayıs 2020

Geçmişe özlem

Ahmet Sözeri ile... Çakallar











Geçen günkü gezimizi  Sümerbank’ta sonlandırmıştık.
Bugün Beyazıd camisindeyiz, 15. Yüzyıl eseri.
Halk arasında İmaret olarak bilinir, mimarisiyle bahçesiyle
çok güzel bir külliye.
Ortada görkemli bir cami, sağında medrese solunda
imarethane ile misafirhane bulunur.
Günümüzde medrese halk kütüphanesi olarak kullanılır.
Dolayısıyla okuma merakım çocuk yaşlarda başladığı için
benim de mekânım.
Binlerce kitap, üyelik sistemiyle ödünç alıp evlere dahi götürebiliyoruz.
Ne güzel, bir de çizgi filmler izliyoruz.
Başta Tom end Jerry ile veremle savaş temalı, özellikle
BCG aşısını tanıtan filmler.
Kolerayla mücadele de unutulmamış, dönemin pandemik hastalıkları.
Ailemin çektiği yokluktan dolayı anacığım verem olmuştu,
o nedenle izlediğim filmleri çok daha anlamlı bulurdum ve
yüreğimde derin izler bırakırdı.
Amasya sessiz bir kent, o tarihlerde yollardan geçen araba sayısı
o kadar az ki, bir elin parmakları kadar.
Hatta Selağzı’ndan kağnılar geçtiğini hatırlarım.
Zaten tekerleklerinden çıkan gıcırtılı sesler her taraftan duyulurdu.
Kapalı ekonomi, iktidarda Demokrat Parti, ABD’nin plân,
programları çerçevesinde yol iz ve yıkım yapmakla meşgul.
Müteahhit olan babam da Turhal Tokat arası yolun bir bölümünü üstlenmiş…
Evin geçimini sağlıyor, aynı yıllarda Turhal Ortaokulu’nu da inşa ediyor.
Tabii çocukluğumun Amasya’sısını çok özlüyorum.
Müthiş bir tarihi dokusu vardı, mücevher gibi korunması gerekirdi.
Ama politik çıkarlar, rant ekonomisi kentin altından girdi üstünden çıktı.
Yüzlerce ev ve işyeri yıkıldı, ve bir yığın tarihi bina.
İstanbul’da Vatan-Millet caddelerinin açılması sırasında yaşanan
ağır tahribat, ANAP’lı bir belediye başkanının üstün marifetleri(!) sayesinde Amasya’da yaşandı.
Ve kent beton canavarına âdeta gözü kapalı teslim edildi.
Yazık oldu, Safranbolu dediğimiz ilçe üç-beş konağı milyonlara pazarlarken,
bizde Vandal ruhlu siyasetçilerin elinden mevcudu yıkıp Yeşilırmak vadisine en büyük kötülüğü yaptık.
Ne bağ kaldı ne bahçe, kına yak Hatipoğlu!

İşte böyle dostlar, ülkemizin en müstesna kentlerinden biri olan
Amasya üzerine yazı yazmak keyifli bir iş, ancak eski yıllar
hatırlanınca da insan üzülmeden duramıyor.
Üç beş politikacı müsveddesinin elinde koskoca bir tarih yok edilebiliyor.
İnanın kentimiz Osmanlı devrinde gördüğü itibarı maalesef
12 Eylül sonrası yitirmiştir.
Çünkü Özal’la beraber Yeni Dünya Düzeni’ne yelken açan
ülkemiz başta tarihsel değerlerimiz olmak üzere anlamlı kıymetlerini
safra niyetine çöpe atmıştır.
Dolayısıyla kültür merkezi kentimiz bu yıkımdan fazlasıyla
nasibini almıştır.
Örneğin en son lise binamız yerle bir edildi…
Sorarım size, böylesi güzel lokasyona otopark yakışıyor mu?
Hiç olmazsa iki ağaç dikip park yapın, en azından Çakallar’dan
çekilen panoramik fotoğrafların süsü olur.
Evet, bir toplum çürümeye başladı mı başta estetik kaygılar
erozyona uğruyor.
Çok sık olmasa da memleketimi arada sırada ziyaret ediyorum.
Ve doğal olarak da Ali Kaya’nın restoranında iki tek atıyorum.
Ancak eski manzara yok, baştan sona bina bina…
Alçakta değil, içim sızlıyor, utanıyorum…
Lanet olsun deyip çocukluk anılarıma sığınıyorum.

Macit CÜNÜNOĞLU


Objektifimden Beyazıd Cami-i

Hiç yorum yok: