bir şair vardı, öğretmen

21 Mayıs 2020

Amasyalı Ester'in hazin öyküsü

















Amasya’nın Dikenleri
adlı kitabı bir solukta okudum.
Kahramanımız Ester’in trajik hayat öyküsü.
O anlatmış, kızı Margaret yazmış.
Ester bizim topraklardan, Amasya doğumlu (1900).
Savadiyeli, on beş yaşına kadar yaşadığı her evi, sokağı hatırlıyor.
Bugünden bakılınca inanılması zor yıllar.
Baştan sona acılarla dolu.
Gördüğü zulmü, vahşete varan şiddet sahnelerini gözler önüne seriyor.
Bu arada rahmetli babamın anlattıkları aklıma geliyor.
Evet, birebir aynı hikâyeler.
Kıyım var, gözyaşı var ve kökten yok ediş operasyonu.
Yeşilırmak uzunca bir süre kıpkırmızı akıyor.
Taşıdığı Ermeni kanı, “On beşlerden” çok önce Karadeniz’e ulaşıyordu.

İttihat Terakki iktidarda, sene: 1915…
Talat, Enver, Cemal saltanatı bütün hızıyla sürüyor.
Biricik dostumuz Almanlar.
Ne derlerse yapıyoruz.
Proje Anadolu’nun kadim halkı Ermenilerin varlığının ortadan kaldırılması.
Emir büyük yerden, ordunun komutası zaten onlarda…
Çanakkale’de 5. Ordu düşmana karşı kahramanca direniyor,
başında Alman general Liman Von Sanders.
Osmanlı ordularını müttefikimiz Almanlar sevk ve idare ediyor.
Karadeniz ve Doğu bölgesi Rus işgali altında…
Öyleyse arıza çıkartan Ermenileri, sonra da Rumları temizleyelim…
Ve insanlık tarihinin en büyük dramlarından biri başlıyor.
Ester daha 15 yaşında, ölümün kıyılarında geziniyor…
Sürgün hayatı Arap çöllerine kadar uzanmıyor.
Ulaştığı son nokta; önce Malatya sonra Sivas…
Nihayetinde de tekrar memleketi Amasya.
Ve bir mucize gerçekleşip Amerika’nın yollarına düşüyor.

Muhakkak okuyun, eminim ki Amasyalı dostlarım anlatılanların
arasında çocukluk anılarını, Ermeni komşularını bulacaktır.
Bir arada yaşamanın keyfine vardığımız devirler.
Ne yazık ki ulus devlet uğruna hepsi milattan önce de kaldı.
Ve bir kadının New-York’taki huzur evinde sona eren macerası da.
Kızı Margaret ustaca yazmış, aynı güzellikte Atilla Tuygan dilimize çevirmiş.
Belge Yayınları’nca basılıp dağıtılmış.
Okurken çoğu yerde içim kabardı, yüreğim dağlandı.
“Yok artık” diyebileceğimiz öyle sahneler var ki,
inanın insanlığımdan utandım.
İstanbul’un orta yerinde katlettiğimiz Hrant’ınki okuduklarım
yanında hafif kalır.
Çünkü Hrant bir kere öldü, ama Ester her gün…
Ve tek bir umudu vardı, o da yaşama arzusu.
Başardı da, ancak doğduğu toprakları bir daha göremedi…
Sadece pırlanta kalbinde yaşadığı sürece hissetti.
Toprağın bol olsun Ester, sevgili hemşerim…
Seni asla unutmayacağım.
Söz; Amasya’ya her gidişimde Savadiye sokaklarına güller serpeceğim,
belki çok uzaklardan görürsün diye.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: