bir şair vardı, öğretmen

10 Mayıs 2020

Kızımdan mektup var


Canım kızım Sıla












Bugün anneler günü ve sokağa çıkma yasağı devam.
Kapitalizmin getirdiği özel günler.
Ben böyle günlere hiç itibar etmemekle birlikte, en azından
annem olmasa da annem sayılabilecek kişilere, onları mutlu
etmek adına hep özenerek bir şeyler yapmışımdır.
Bu sefer evimizdeyiz.
Güzel kızlarım bana hazırlıklar yaparak beni çok mutlu ettiler.
Ben zaten onları pek hediye işine alıştırmadım.
Hep yaratıcılıklarını kullanarak bir şeyler yapmalarını istedim.
Ne acayip bir şey şu annelik.
Rahmine düştüğü andan itibaren başlayan duygu.
Son nefesine kadar bitmeyen bir sevgi ve bağlılık.
Şu dünyadaki tek koşulsuz, karşılıksız sevgi annenin
çocuğuna duyduğu sevgi.
Anlatılamayacak kadar derin ve parametreleri çok olan bir duygu.
Canı acıdığından senin de acıdığı, arkadaşları tarafından
dışlandığından sanki sen dışlanmış gibi burulduğun.
Taşımaya başladığın andan itibaren, heyecan, korku, sevinç
bir sürü duygunun kalplere girdiği bir şey annelik.
Düşünceler duyguları yaratır aslında.
Her durumda düşündüğümüz tek şey çocuklarımız.
Ne kadar çok sahipleniyoruz, bağlanıyoruz, hayatımızın
merkezine koyuyoruz...
Eeee serde Türklükte var, kültürümüzde de.
Bazı şeyleri unutuyoruz, özellikle birey olduklarını, kötü bir
niyetimiz yok aslında, ama biz de öyle büyütülmüşüz.
Sarmak var, sarmalamak var, korumak var.
Balık tutmayı öğretmekten çok, onlar için balık tutmak var.
İzin vermediğimiz bir şeye neden izin vermediğimizi açıklayamayız.
Çocuk sonuçta, kararlar doğru-yanlış onun adına bizim
tarafımızdan verilmelidir.
Anneler girdiği rekabet içine ve girilen rekabette o küçük yürekleri
pır pır eden çocuklarımız var.
Eskiden anneleri anneliğini sorgulamazdı.
Şimdi ne mi oldu, herkes mükemmel annelik peşinde.
Kime göre, neye göre, herkes birbirinin anneliğini eleştirir oldu.
Aslında ne kadar hak ediyorlar birey olmayı, istekleri olduğunun 
bilinmesini, davranışlarının altında yatan kök
nedenlerin bulunmasını.
Eskiler göre avantajımız çok.
Bir sürü pedagog, eğitimci, konuşmacılar, yazarlar online ve
ücretiz yayınlar yapıyor.
Elimizin altında internet, çocukları anlamak adına yazılmış
binlerce kitap.
Eskilere göre çok daha bilinçli, çok daha öngörülü olarak,
çocuklarımıza rehberlik etme şansımız varken...
Biz bambaşka bir yol seçiyoruz.
Kapitalist düzenin, teknolojik dünyanın getirdiklerinin esiri
olduğumuz yetmiyor, çocuklarımızı da bu acımasız çarkın
içine sokuyoruz.
Bizim kafamızdaki hedeflerimize, hayallerimize göre yön veriyoruz.
Evlatlarımız kafamızdaki kriterlere göre ilerleyemiyorsa
eleştiriyoruz, zorluyoruz, eziyoruz.
Ebeveynliğin verdi gücü, otoriteyi kontrolsüzce ve acımasızca
çocuklarımız üzerinde kullanıyoruz.
Unutmayalım ki, onların ruhu bizi seçti.
Bizi seçme nedenlerini bulmak lazım.
Çünkü bizleri aynalıyorlar, bize bir şeyler öğretmek için
girdiler hayatımıza.
Bugüne kadar pedagoga götürülen hangi çocukta sorun varmış?
İşin özü gene anne ve babaya dayanır.
O sorunu yaratan da ailedir.
Yetişkin insanların, karakterine, yaptıklarına, davranışlarına bakarsak her
 şeyin oluşumu çocuklarındaki 0-6 yaş grubundaki
derin izlerdir.  
İş ki onların ruhunu okumak ve ona göre rehberlik etmek gerekir.
Bırakın onlar gülsün, hayal kursun, oynasın.
Biz kendi içimize dönelim.
Biz değişirsek, dönüşürsek her şey farklı olacaktır.
Ve unutmayalım ki, dünyanın en iyi annesi, herkesin kendi annesi
ya da anne bildikleridir.
Bunun üzerine başka söz söylenmesine gerek yok diye düşünüyorum.

O. Sıla ÖZARCA

Hiç yorum yok: