bir şair vardı, öğretmen

28 Mayıs 2020

Tel örgüler arkasından

Amasya














Sıcaklar iyice hissedilmeye başlandı.
Bence mevsimler de şaşırdı.
İlkbaharın doğru dürüst keyfini yaşamadan birdenbire yaza giriyoruz.
Ne yapalım, elden de bir şey gelmez, doğanın yasaları geçerli.
Corona belâsı çıkmadan önce ne güzel tatil programı yapmıştım.
Kızımın tahsis ettiği arabaya atlayacaktım, üstelik benzin parası da yok.
Ege’den başlayıp Akdeniz’e kadar uzanacaktım.
Kader utansın, hevesim kursağımda kaldı.
Şimdi evden bile dışarı çıkamıyorum.
Bende biliyorum, bu kötü günler elbette geçer…
Lâkin benim ömrüm de geçiyor.
Çünkü bazı özlemler sağlıkta gerçekleşebiliyor.
Ne zaman böylesi konuları düşünsem Mısırlı yazar Necib Mahfuz
aklıma gelir.
Adamcağız ileri yaşlarında Nobel ödülünün (1988) sahibi oldu.
Gazeteciler sormuştu; “Bundan sonraki hedefiniz ne?”
O da cevaplamıştı; “Param pulum şöhretim var,  seyahat etmeyi çok
arzulamama rağmen gezecek sağlığım yok.”
Okuyunca içim sızlamıştı.
Evet, yaşamak hemen şimdi, bu yaştan sonra ertelemek bana göre işler değil.
Belki teselli manasında kısa geziler yaparım.
Örneğin Istıranca dağlarına giderim, bilirim ki Sebahattin Ali’nin
ruhu oralarda bir yerlerdedir.
Bir mucize yaşanırsa karşılaşırım belki, bir iki sohbet eder, bıraktığı
memlekette pek bir değişiklik olmadığını aktarırım.
Çünkü tek parti döneminin kurbanı olmuştu, şimdi ise parti de kalmadı,
tek adam saltanatına evrildi.
Batılılar adını bile koydular, “Otokrasi”.
Ve bizler demokrasi-sandık yalanıyla hâlâ yaşıyoruz.
Kâh emekleyerek, kâh sürünerek.
Neyse bu hâlimize şükredelim, bakarsınız duyan olur.
Geçenlerde okudum, Büyük Reis 100 bin kişiye dava açmış…
Belli mi olur, körün taşı rast gelir, canımın yandığına üzülmem…
Ancak tazminat ödeyecek param yok.
Emekli maaşım ancak evin geçimine yetiyor bir de kutsal ilacıma              (anlarsınız ya!).

Gördünüz mü hayâller dünyasına daldım, Amasyamı unuttum.
Doğrusu ya, hiç bana yakışmadı.
Ne güzel kazına kazına memleket sohbetleri yapıyorduk.
Ah Corona, sen neymişsin be?
Tüm dünyayı alt üst ettin.
Bir de diyorlar ki, yaşlıları çok severmiş…
Lânet olsun böyle sevgiye, sanki elinde davetiyeyle dolaşan
cehennem zebanisi.
Gelmiyorum lan, sana inat çıkacağım Vermiş’e, bir ev tutup
tatilimi yine yapacağım.
Varsın olmasın deniz meniz, biliyorum ki aşağıda Yeşilırmak var…
Ve benim canım memleketim…
Onların sevgisi de bana fazlasıyla yeter.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: