bir şair vardı, öğretmen

24 Mayıs 2020

Suyun gözyaşları

Yeşılırmak














Evet, konuşulacak çok mevzu var sevgili Amasyalılar, değerli hemşerilerim.
Umarım sizler de benim gibi düşünüyorsunuzdur; bu kentte doğmak
gerçekten ayrılacak, belki de tanrının lütfu.
Dikkat ettiniz mi; resmi çizen nasıl da kondurmuş vadinin tam ortasına,
güzeller güzeli Yeşilırmak adlı akarsuyumuzu.
Rotasından sapmasın diye de etrafını dağlarla çevirmiş.
İstikâmet belli, bağların bahçelerin arasından süzüle süzüle Karadeniz’le buluşmak.
Çocukken çok sık hayâl ederdim, bir salla ırmağın üzerinde macera yaşamayı…
Deli yürek işte veya çocukluk aklı.
Herhalde izlediğim western filmlerinin etkisinde fazlaca kaldığım içindir.
Yine de düş kurmak güzel bir şey.
Anne tarafından hısmımız olan Pembe teyzelerin bağına arada sırada giderdik.
Pepe Kani’in annesinin, mezbahanın arka tarafında, Vehbi’lerinki de
az ilerideydi.
Her ikisinde de yediğim meyvelerin tadını unutamam.
Olağanüstü lezzetliydi zerdaliler, incirler.
Hepsi geride kaldı, artık oralarda apartmanlar var.
Önlerinden yine akıyor Yeşilırmak, belki yalayıp geçtiği söğüt
dallarını arıyordur.
Kim bilir, kentsel dönüşümlere benim bile aklım ermiyor ki,
onunki nasıl ersin!
Fakat Tersakan’da enteresandır.
Coğrafi kuralların aksine denize arkasını döner.
Ladik gölünden yola çıkıp, Havza’yı Suluova’yı geçtikten sonra
bizim oralara kadar epeyce mesafe kat eder.
Halbuki deniz yanı başında, ancak illâki muhalefet edecek,
maksat terslik olsun.
Solcu mudur nedir?
Adıyla müsemma derler ya, nihayetinde de Amasya’ya kadar ulaşıp
Ziyere yakınlarda büyük randevuyu gerçekleştirir...
Artık Yeşilırmak’ın şefkatli kollarındadır.
İkisi birden daha büyük bir coşkuyla yollarına devam ederler.
Başta da dedim ya, coğrafyayı çizen iyi çizmiş.
Gerçekten de büyük ustaymış, bulursam ellerinden öpmek isterim
ama onca aramama rağmen henüz izine rastlamadım.
Belki bir gün karşılaşırız, işte o zaman sorarım;
“bu topraklara cömertliğinin sebebi ne?”
Derse ki “çizdim ama işe yaramadı, bak şu son hâline!”
Çok haklı, herhâlde sualimden utanıp hızla yanından uzaklaşırım.

Evet, Amasya sohbetleri yapmak güzel de, eski hâlinin tadı başka.
Sanki milattan öncede kaldı tüm güzellikler.
Neyse ki vakti zamanında terk eylemişim…
Yoksa yufka yüreğim dayanamazdı bu boyuttaki tahribata, çirkinliğe.
Hoş İstanbul da aynı yıkımdan nasibini fazlasıyla aldı ama çok büyük.
Epeyce sığınacak liman kaldı.
O nedenledir ki memleketime gelir gelmez kapağı Ebemü’ye atıyorum.
İki tek eşliğinde çocukluk anılarıma yolculuk yapıyorum!

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: