bir şair vardı, öğretmen

03 Mayıs 2020

Var mı itirazı olan?

Zantara

















Yasaklı yaşıyorum, evden çıkamıyorum.
Ne kötü, oysa ne kadar da çok severdim gezmeyi dolaşmayı.
Hele de İstanbul sevdasıyla yanıp tutuşan biriysem.
İki aya yakın süredir dört duvar arasındayım.
Kitap okumak da bir yere kadar, daha ne kadar tutuklu kalacağım?
İnanın hayâl dünyam da kısırlaşmaya başladı.
Mahpusluk hayatımda dahi kendimi bu kadar çaresiz hissetmemiştim.
En azından ne zaman özgür kalacağımı biliyordum.
Ya şimdi, koskocaman bir soru işareti.
Zaten haberlerden nefret eden biriydim, günlük politikadan da
“ööö” der haldeydim…
Offf, ne sıkıcı durum!
Neyse ki imdadıma sosyal medya yetişiyor.
Bol bol fotoğraf paylaşımlarıyla Facebook.
En son Zantara’yı gördüm, iki yıl öğretmenlik yaptığım köy.
Âdeta davetiye gibi, beni çağırıyor.
Bir an aklıma düştü, insanın köyünün olması güzel bir şey.
Özellikle bu çağda.
Çok mu sıkıldın, kaç kurtul.
Sığın doğduğun topraklara.
Yemyeşil doğa, iki yanın dere, karşında deniz…
Sımsıcak yürekli dostlar, var mı bundan güzel mekân?

Oralarda sıkıyönetim yok, al eline gürebiyi*, dal fındık bahçelerine…
Aklına ne Corona gelir ne de siyaset.
Yorulursan otur köy odasına, aç sohbeti, ama eskilerden…
Yunus dededen, Osman dayıdan, Bayram abiden konuş…
Daha kimler kimler yok ki.
İmam Bekir amcamın oğlu Ömer Osman’ı oturt baş köşeye…
Tamam, ramazan ayındayız, söz; rakı içtiğimiz günleri açmayacağım…
Ama nasıl unuturum attığı naraları…
Nurlar içinde yatsınlar, canlarım benim.

Hepsi sinema şeridi gibi gözlerimin önümden geçiyor.
Duydum ki yaramaz öğrencim Salif köyün AĞA’sı olmuş.
Elinde kehribar tespih, sık sık karşıma çıkıyor.
Arkasında köy manzarası, ne kadar mutlu oluyorum, bir bilseniz.
Yıl: 1970…
Henüz Ağharman’a göç etmemişiz…
Tek derslikli okul binası.
Çoğunu hatırladığım can öğrencilerim…
Haliseler, Mehmetler, Aliler, Hamzalar, Avniler, Halitler,
Bakiyeler, Fatmalar, Mustafalar ve daha niceleri…
Sanki tarih öncesi, olağanüstü güzel yıllar.
Sevginin saygının egemen olduğu, kardeşliğin dostluğun komşuluğun
değerli olduğu devirler.
Nasıl da özlenmez?
Hele de yasaklı bir yaş grubunda yaşayan İstanbulluysanız?
Dağılın lan, daha fazla dayanamayacağım…
Ben Zantara’ya gidiyorum…
Dostlarımın, kardeşlerimin yanına...
Var mı itirazı olan?

* Eğri ağızlı küçük balta

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: