bir şair vardı, öğretmen

30 Mayıs 2020

Pirler'in martısı!

Macit CÜNÜNOĞLU












Amasya’nın kent içinde popüler iki parkı bulunurdu.
Zaten küçük bir yer, eski zamanlarda fazlasıyla yeterdi.
İlki Yeşilırmak kenarındaki Belediye bahçesi, diğeri de Pirler parkı.
Tabii her ikisinde de yaşanmış bir yığın anım var.
Özellikle Pirler hem park hem de mesire yeriydi.
Hıdırellez gibi yılın belli günlerinde halk yokuş aşağı örtülerini yayar,
başta bakla dolması olmak üzere piknik yapardı.
Güzel devirlerdi, bir çocuk olarak yaşadığım o günleri hiç unutamam.
Hele Belediye parkı, Emrullah ustanın dondurması ve çalan 45’likler…
Şükran Ay söylüyor; “Sevemedim kara gözlüm…” peşinden
“Bir fincan kahve olsam…”
Yüksek volümle yayın yapan pikabın sesi ırmağın karşısındaki
mahallelere kadar ulaşırdı.
Henüz o tarihlerde Amasya kendi yağıyla kavrulan bir il,
herkes herkesi tanıyor…
Ve iki eğlencesi var, birincisi sinemaya gitmek, ikincisi de parklar.
Ha bir de Ziyere havuz başı var ki, o da apayrı bir âlem.
Sonradan Yenice de ilâve oldu.
Benim kuşağın havuzda yüzmenin keyfini o mekânlarda yaşadı.
Büyüklerimiz rakı masalarını kurar, karpuz ve diğer meyveler
soğuk suyun altında, aralarında abim gibi sazende varsa şarkılar söylenir,        neşeyle atılan kahkahalar salkım söğütlerin çıkarttığı seslere karışırdı.

Tabii bu hatıralarım sefalı günlere ait.
İnanır mısınız içimde bayram sabahının sevinci var.
Amasya’yı yazdıkça heyecanlanıyorum ve iştahım artıyor.
Yeteneğim olsa roman bile yazarım ama o başka bir kulvar.
Bütün mesele akılda kalanları katma değersiz, dürüstçe paylaşmak.
Yoksa inandırıcılığınızı yitirirsiniz, geriye de boş bir çuval kalır.
Ayrıca yazıyla da olsa kanaviçe gibi işlenmeyi fazlasıyla hak eden bir şehir.
Aynen sokak sokak fotoğraflamak gibi.
Ben de elimden geldiğince, dilimin döndüğünce onu yapmaya çalışıyorum.
Umarım siz değerli hemşerilerime layık olmayı başarmışımdır.
Yoksa ha suya yazı yazmışım, ha havanda su dövmüşüm,
ikisi de aynı kapıya çıkar.
Ayrıca söz konusu Amasya, müstesna bir kent, âdeta şirinlik abidesi.
Gel de yazma, orda doğmuşum, oranın kültürüyle yetişmişim…
Özetle köklerimin filizlendiği yer.
Her bir mahallesinde her bir sokağında kendimi bulurum.
Hafızam da bedenime eşlik etmiştir, yaşadığım dönemler
belleğindeki tazeliğini her zaman korur.
Ve üzerine hasret duygularımı ilâve ederim, karşınıza 50-60 yıl
öncesinin Amasya’sı çıkar, kötü mü?
Aktardıklarım bir şarkıdır, içinde sevdalar, sevinçler, hüzünler olan.
Samanyolu gibi mırıldanırım, çoğu zaman gözlerimdeki
yaşları yüreğime akıtarak.

Hiç yorum yok: