bir şair vardı, öğretmen

09 Mayıs 2020

Cünûnzade'nin hatıratları!

Macit CÜNÜNOĞLU


















En iyisi Kocacık çarşısına bir süre daha devam edelim.
Çünkü burası Amasya’nın kalbi.
Ayrıca bir nevi vitrini, âdeta ticaret merkezi.
Sırrı Yumbul kentin en ünlü kuyumcusu, peşinden Dikran abi.
Her ikisi de altın borsasının popüler isimleri.
Şehirli, köylü eşrafı sadık müşterileri.
Yalnız çocuk yaşta benim en ilgimi çeken Sırrı amcanın vitrinindeki
Nacar marka saatlerdi.
Sahip olma duygusuyla dakikalarca seyrederdim.
Yokluk işte, yaşamayan bilmez, aynı şekilde Emrullah ustanın
pastaları da hayâl dünyamı süslerdi.
Neyse, selâm olsun o devirlere…
Ve ara vermeyip biraz ilerleyelim, varalım Ekin Pazarı’na.
İmparator Davut Kozlu, büyük zahireci, fabrika sahibi, un tüccarı.
Amasyalı zenginlerin ilk sırasında yer alıyor.
Kayalalı muhaciri, gençliğini bilenler Bayramoğlu ile birlikte
hayretlerini gizlemiyorlar…
Bu kadar sürede bu servet?
Ve ilave ediyorlar: “Çok lâf yalansız, çok mal haramsız olmaz.”
Buğday yığınları çarşının orta yerinde, etrafında küçük dükkânlar.
Ohannes amcanın, Ali-Doğan Temizel kardeşlerin ve diğerleri.
Bir de rahmetli babamın çok sevdiği Şeref abimin.
Soyadını unuttum, DSİ’nin karşısında otururdu.
Dinlediklerim kadarıyla Ohannes amcanın yanında yetişmiş,
sonradan zahireci olmuş.
Muhakkak hatırlayan büyüklerim vardır.
Bir de pazarın tam ortasında Fikret Canik’in toptancı mağazası.
Günümüz Metro marketler zincirinin Amasya şubesi.
Kısa boylu, kambur ve iki büklüm.
Bebekken sedirden düşmüş, Amasyalının hafıza kayıtlarından kaçar mı?
İllâ ki tarihsel bilgiler(!) kuşaktan kuşağa geçecek.
Zaten işleri güçleri ne, sabahtan akşama fısıltı gazetesinin
gönüllü muhabirliğini yapmak.
Şimdi çok daha iyi anlıyorum, genç kızların yaşadığı atmosferi…
Ha hücre mahkûmusun, ha Amasya’da yaşamışsın.
İnanın aynı kapıya çıkıyor.
Sonuçta burası Ankara İstanbul değil.
Adım atsan izlenirsin, nefes alsan hissedilirsin.
Alt üstü iki caddeli kent.
Kuzeyde Samsun, güneyde Tokat…
İşte kapı işte sapı misâli 2 kilometre kare yerde yaşamaya mecbursun…
Var mı daha ötesi.

İsterseniz bu mevzuyu kapatıp Örnek kahvehanesine uzanalım.
Apaydınlar’ın Çağlayan’ından sonra şehrin en önemli sosyalleşme mekânı.
Tam karşısında Sümerbank, her hafta vitrini düzenlenen devlet işletmesi.
Harikâ kumaşların raflarında yer aldığı, Beykoz kunduranın ürettiği
ayakkabıların satıldığı ve patiskalar basmaların rengarengi…
Daha neler neler?
Okullarda “Yerli Malı Haftası”nın kutlandığı yıllar…
Ne güzeldi, ceviz, fındık, fıstık, kuru üzüm torbalarımızda
sınıflarımızı doldururduk.
İçimizde sevinç, heyecan gözlerimize yansırdı.
Bu arada farkında mısınız dostlar, Amasya gezimden ne enteresan
sohbetler çıkıyor.
Zannetmeyin ki niyetim zülfü yare dokunmak…
Asla, ancak denk gelirse kimse kusura bakmasın sözümü esirgemem…
Ne de olsa Cünûnzadeyim, babam mecnun, ben deliyim!

Hiç yorum yok: