bir şair vardı, öğretmen

10 Mayıs 2020

Analarımızın Anneler Günü kutlu olsun

Canım annem












Bugün Yeni yoldayız, öyleyse hale doğru ilerleyelim.
İlk durağımız müze, tek kelimeyle muhteşemdir.
Sergilenen her bir eser, öncelikle yaşları itibariyle âdeta
tarih dersi verir.
İlk uygarlıklardan günümüze ne ararsanız vardır.
Ve yine mumyalarımız efsanedir.
Tamı tamına 800 yıllık ve dünyada eşi benzeri yoktur.
İlhanlılar döneminden kalma, sayın valimiz Pervane bey ile
ailesine aittir.
Tamam, Louvre da önemli ama yine de bizimki on basar.
Bütün mesele pazarlama işi, ah bir de onu becerebilsek.
Neyse, az ilerdeki hal binası beni bekliyor.
Çocukluk günlerimde ailemin yaşadığı yokluk sebebiyle domates
dizmeye gittiğim komisyoncu dükkânları.
Sabahın üçünde kalkar abimle birlikte halin yolunu tutardık.
Bütün yoksul halk çocukları orada.
Kasa başı büyüklere 10 kuruş, benim gibi yaşı küçük olanlara
2,5 kuruş verirlerdi.
Parayı alınca nasıl da sevinirdim, sonuçta ekmek mücadelesi.
Eee, her zaman Amasya’nın gül bahçelerinden söz edecek değilim ya…
Hayatın bu yüzü de var, acı gerçekleri.
Yine de yaşadıklarım ağır travmalara sebep olmadı.
Belki de annemden aldığım kültür sayesinde.
Hep derdi ki, namuslu ve mücadeleci olacaksınız ve hayata
illâki tutunacaksınız.
Tesadüfe bakın ki bugün de Anneler Günü.
Elimde değil, duygulandım yine.
Zaten insan belli bir yaştan sonra hassaslaşıyor.
Olur olmaz yerde gözleri nemlenip geçmişin hatıralarına sığınıyor.
Ayrıca benim yaptığım ne?
Dünkü Amasya’yı dilimin döndüğünce aktarmak ve sizlerle paylaşmak.
İnanın gönlüme de çok iyi geliyor.
Son noktayı koyduktan sonra ruhum ferahlıyor ve hâlime şükrediyorum.

Evet, halden sonra Hacılar meydanına uğramadan olmaz.
Burası panayır yeriydi.
Yılın belirli haftalarında özellikle hayvan ticareti anlamında kurulur
ve etrafında çadır tiyatrosundan, kumar masalarına kadar her türlü
oyun yerleri eksik olmazdı.
Biz de önce cambazın gösterilerini izler, sonra çadırın yırtık
yerlerinden çıplak dansözleri.
İçerisi “aç aç!” diye inliyor, ve büyük final yakındır, sütyenler donlar fora, rüyalarımızda dahi göremeyeceğimiz müthiş sahneler.
Dolayısıyla kadına dair ilk anatomik bilgiler edinilmiştir…
Yani hafıza kayıtlarımızın en müstesna bölümünde hak ettiği yeri bulmuştur.
Ne güzel, böyle bir çocukluk yaşamak herkese nasip olmaz.
O yaşlarda edindiğim tecrübeler ileriki yıllarda daima işime yaradı.
Şöyle ki, her bir macera insanda özgürlük ateşini körüklüyor
ve olağanüstü özgüven yüklüyor.
Tabii sorumluluk duygusuyla birlikte.
Babam öldüğünde dokuz yaşındayım, elbette çok hasretini çektim
ama annemiz o boşluğu fazlasıyla doldurmasını bildi.
Ve çocuklarımın annesinin ölümünden tam bir ay önce sonsuzluğa uğurladık.
Şimdi büyük oğlu Adnan’la koyun koyunalar.
Hemen yanı başlarında sevgili karım Onur.
Nurlar içinde yatsınlar, ruhları şad olsun…
Elbet bir gün buluşacağız.
Ben de Karacaahmet bekleme salonundayım, bilâ tarih biletimi aldım…
Vakti saati geldiğinde haberleşiriz dostlar.
Kalın sağlıcakla.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: