bir şair vardı, öğretmen

19 Mayıs 2020

Amcamın mirası

Cününoğlu Ahmet Efendi-Yıl:1930




















Tarihin en ilginç sayfalarında sınıflar arası kavga vardır.
İlk köle isyanı da Roma’da gerçekleşmiş, Spartaküs önderliğinde
zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanlar ayaklanmıştır.
Ve sürüp girmiştir.
Ta ki Fransız İhtilali ve peşinden Endüstri Devrimi’ne kadar.
Dolayısıyla bugünün temelleri 18 ile 19. Yüzyılda atılmaya başlanmıştır.
Geçenlerde E-Devlet üzerinden soyağacıma bir kez daha baktım.
Dedem Hacı Mustafa 1849 doğumlu, aramızda yüz bir yıl fark var.
Keza nenem Ümmügülsüm de öyle, 19. Yüzyıl doğumlu.
Babam ise 20. Yüzyılın başında doğmuş.
Sanki tarihinden içinden süzülerek gelen bir aile.
Aralarına karışınca ister istemez kendimi zaman tünelinde hissediyorum.
Kime el atsanız antik çağın izlerini taşıyor.
Aileye en son katılan annem bile (1912 doğumlu) iki padişah görmüş.
Bu arada dedem Cününoğlu Mustafa’dan kalan padişah turalı beratımız var.
Gurur vesilesi, yanında da madalya.
Hikâyesi de şöyle; II. Abdülhamid devri, İstanbul-Bağdat demiryolu yapılıyor.
Dolayısıyla Amasya’nın eşrafı olma hesabıyla dedem ciddi yardımlarda bulunuyor.

Yalnız en son değerli Hüseyin Menç’in Facebook sayfasında bir belge gördüm.
Yine Cününoğlu imzalı, bu kez Ahmet amcamın ilânı.
Yıl: 1930, Selağzı’nda lokantası var, tanıtım yapıyor.
Doğal olarak yeğeni olarak heyecanlanıyorum.
Yaşarken tanıma fırsatı bulamadığım öz be öz amcam,
benim doğumumdan çok önce vefat etmiş.
Babamın biricik ağabeyi, ama hayatı hızlı yaşamış.
Macerası İstanbul’a kadar sürmüş.
Demek ki bizim soyadında bir büyü var, ne de olsa Cünûn, Arapça.
Anlamı da deli demek, zır deli değil canım, nalıncı keseri gibi
bir nebze sulandırayım; aşk ve içki sonucu ulaşılan mecnunluk hâli.
Bir nevi çılgınlık.
Vallahi bir aile soyadıyla bu kadar mı müsemma yaşar?
Amcam, babam, ağabeyim ve yüksek huzurlarınızda ben;
Macit Mustafa Cününoğlu…
Alayımızda bir sıkıntılı ruh hâli var ama hâlâ sebebini çözemedim.
Keşke Freud amcam yaşasaydı, belki O’na başvururdum.
En azından çare bulurdu, yoksa yaşanan hayatlar (benimki de dâhil)
hayat değil.
Rakı şişesinde balık olmanın da bir adabı, yolu yordamı var.
Ama biz aile boyu boğulmayı tercih ettik.
Geriye de bir ben kaldım.
Allah sonumu hayretsin, temennim yarış atı olarak ayakta ölmeyi becermek.
Yoksa hâlim harap.
Neyse, böyle tatsız mevzulara girmeyelim, daima ileriye bakalım.
Ülkemizin aydınlık yarınlarına.
Nasıl ki Spartaküs Roma’ya isyan etti ve bir güzel yenildi.
Ancak geriye koskoca bir yürek bıraktı ve tarihin altın sayfalarında yer aldı.
Belki benden de geleceğe birkaç satır kalabilir.
Hakikatten, iyilikten, güzellikten söz eden yazılar…
Sonsuzluğa teslim edilmiş yalansız, dolansız sohbetler…
Bakarsınız okuyan olur.


Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: