bir şair vardı, öğretmen

22 Mayıs 2020

Helena'nın gözyaşları









Yaşlılar genellikle erken yatıp erken kalkarlar.
Ben de bu kulübün üyesiyim.
Gerçekten de güneşin doğuşuna eşlik ederek güne başlamak
insana ayrı bir huzur veriyor.
Bir kere müthiş bir sessizlik var, ta derinliklerinizde hissediyorsunuz.
Ayrıca zinde bir beyinle ama geçmiş ama gelecekle ilgili yoğun bir
düşünce seline kapılıyorsunuz.
İçeriden müzik sesi geliyor, her zaman olduğu gibi Vivaldi.
Yine “Dört Mevsim” çalıyor.
Yalnız hangi mevsimde olduğuma hâlâ karar veremedim.
Kışa yakın dursam da gönlümden sonbahar geçiyor.
Hazan mevsimi, Eylül, Ekim, Kasım…
Oysa İlkbahardayız.
Tam da Ege zamanı.
Yakıcı sıcak yok, imbat rüzgârları yüzümüzü yalayıp geçiyor.
Karşımızda komşu adalar, rembetiko sesleri geliyor…
Ve sahilde güzeller güzeli Helena el sallıyor.

Duygulandım yine, başladım geçmişi eşelemeye.
Tamam, memleketimde Ermeniler yoğun olarak yaşadı.
Hatta bizden önce de vardılar.
Ya Rumlar?
Sahi onlara n’oldu?
Madem bu kadar merak ettim, en iyisi 1914 yılına gitmek.
Çok kalmayacağım, sadece nüfus sayımına bakıp çıkacağım.
O ne, şaşkınım!
Dilerseniz sonuçlara birlikte göz atalım.
O devirde Amasya merkez nüfusu: Toplam 21.686
Müslümanlar: 11.631
Ermeniler: 8.891
Rumlar: 1.164
Toplam 61 mahalle var, 33’ünde Müslümanlar, 28’inde
Ermeni ve Rumlar çoğunlukta.
Azınlıkların en çok yoğunlaştığı mahallelerin başında Savadiye,
Beyazıd Paşa, Mehmet Paşa, Sofular, Temenna, Hacı Hamza,
Çeribaşı, Acem Ali ile Dere Mahalle geliyor.
Özetle nüfusun yüzde 46’sı, yani yarıya yakını Ermeni ve
Rumlardan oluşmaktadır.
Enteresan, hiç bu kadarını da düşünmemiştim.
Oysa Nazım’ın o meşhur satırlarını ne kadar da çok severdim…
Belki de ezberimdeki tek şiir.

“Dört nala gelip uzak Asya’dan
Bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim
Bizim dostlar…”

Ne dersiniz, çok mu iddialı yoksa haksızlık mı?
Lütfen elimizi vicdanımıza koyup düşünelim.
Ben de biliyorum tarihin akışı geri çevrilemez.
Ayrıca Marx ne demiş: “Tarihte olan biten başka türlü olması
mümkün olmadığı için olmuştur.”
Ne kadar da doğru, ama bu ayrılıklar niye?
Bir arada kardeşçe yaşamak varken çok mu önemli dinsel nüanslar.
Tanrı bir, cennet cehennem bir.
Geriye de peygamberler kalıyor ki, kesinlikle o mevzuyu da çözerdik.
Herkesin inancı kendine, mühim olan insanlık deyip geçerdik.
Ama heyhat!
Güzeller güzeli komşum Helena'nın  gözyaşları içime
akmaya hâlâ devam ediyor.


Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: