bir şair vardı, öğretmen

03 Mayıs 2020

Uçurumun kenarından

Macit CÜNÜNOĞLU












Corona belası siyasetteki gelişmeleri de olumsuz etkiledi.
Piyasada sadece AKP’liler ile CHP’liler arasındaki didişme kaldı.
Oysa Babacan ile birlikte Davutoğlu’nun partileri de siyasi
hayatımıza katıldı.
Herhalde zamanlama açısından büyük şanssızlık.
Çünkü herkes can derdinde.
Şu anda günlük politika kimsenin umurunda değil, varsa yoksa ülkemizdeki
ve dünyadaki ağır kayıplar.
Haklılar, başta işsizlik olmak üzere yıkımlar ve bu bağlamda sefalet
kapımıza geldi dayandı.
Bilemiyorum, ülkemiz bu duruma daha ne kadar katlanabilir?
AVM’lerin yakın zamanda kademeli olarak açılacak olması çare midir?
Hiç sanmam, öncelikle müşteriyi nereden bulacaklar.
Öyle ya; vatandaş Vakko mağazalarının önünde kuyruk olmayı beklemiyor.
Halkın ezici çoğunluğu yoksulluk sınırında çırpınıp duruyor.
Derdi ekmek, kaynatacak tencere, ödenecek kira, elektrik su gibi zorunlu giderleri.

Şimdi iktidarda kalmak uğruna verilen onca vaatle hesaplaşma zamanının
geldiğini düşünüyorum.
Hani dünyanın en büyük ekonomileri arasındaydık.
Ayrıca Ortadoğu’nun tartışmasız lideriydik.
Nükleer santraller yapıp savunmamız için de S-400’ler alıyorduk.
Bırak bu martavalları usta, çöz bakalım halkımızın temel sorunlarını.
Madem senden büyük yok, madem dünya liderisin…
Saraylarda, köşklerde yaşamaktan vazgeç, in sahaya…
Ayrıca Ramazanları, iftar sofralarını çok seversin…
Çök bakalım bir gecekonduya, peşinde medya ordusu…
Boş ver ulusa seslenişi, bundan büyük şov fırsatı var mı?
Ne dersin usta, bir düşün derim.

Evet değerli dostlar, maalesef vaziyet iyi değil.
Tekrar tekrar altını çizerek yazıyorum.
Amacım gayya kuyusunda, siyasetin dibinde boğulmak değil.
Hissettiklerim en samimi duygularım.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olurmuş ya…
Ülkemizi bekleyen tehlike davul zurna ile geliyor.
Felce uğramış bir ekonomi ile ve milyonlarca işsizimizle  kurtuluşu beklemek
ham hayâlden öteye geçemez.
Öyleyse ne yapmalı?
İşte meselenin özü bu soruya verilecek cevapta yatıyor.
Öncelikle saldırgan politikalar terk edilmeli,  Suriye’yle derhal barış yapıp
savaş sona erdirilmelidir.
Askeri harcamalar asgari düzeye indirilip yaşadığımız coğrafya barış
havzasına çevrilmelidir.
Diyanet gibi yüksek bütçeli kurumlar gözden geçirilip çağımıza uygun
revizyona tabi tutulmalıdır.
Devletin saltanat masrafları (saraylar, köşkler, uçaklar, makam araçları)
disipline edilip şeffaflık prensipleriyle yönetilmelidir.
Yoksa bu halkı ne hastane ne cami kurtarır.
Acı ama gerçek, mezar için kazmayı toprağa vurursun…
Bu da yüreklerimizi yakar…
Ya sizin?

Hiç yorum yok: