bir şair vardı, öğretmen

13 Mayıs 2020

Amasya'nın büyüsü


Erol Atmaca, Muzaffer Yeldan, abim Adnan Cününoğlu, kızım Sıla,
Ben, dostum Bahattin Baha Tekman (Turhallı) ve Cemal Yıldız.













Evet, Amasya ilginç bir il.
Küçük ama tarihsel kimliği O’nu her zaman ön plâna çıkartıyor.
Daha doğrusu popülerliğini daima koruyor.
Örneğin T.C.’nin kuruluş bildirgesinin bu kentte açıklanması tesadüfü değil.
Osmanlı’nın Bursa, İstanbul’dan sonra gelen üçüncü stratejik merkezi.
II. Beyazıd valimiz, oğlu Yavuz Sultan Selim Amasya doğumlu.
Elbette bir Amasyalı olarak gurur duyuyorum.
Ama Yavuz’un Alevilere karşı uyguladığı zalimce politikalardan değil.
Neyse, bunlar tarihin karanlık sayfalarında yer aldı.
Biz de nerde kalmıştık muhabbetine dönelim.
En son Kocacık çarşısındaydım, şehrin en renkli mekânı.
Kabakcızadelerden İbrahim Dünya Sineması’nın patronu…
Biletçi Muzaffer amca, daha sonra işvereninin kayınpederi olacak ama
ancak gişeye terfii edebilecek!
Devir Raj Kapoor’lu yıllar, Avare filmi ortalığı kasıp kavuruyor.
Hele müziği, dillerden düşmüyor.
Kent bandosunun bile repertuvarında, sabahtan akşama çalıyorlar.
O tarihlerde üç sinema var.
Zeki’nin Yeni’si, Arpacıoğlu’ların  Ar’ı ve Saatçi Hafız-Kabakçı
ortaklığının Dünya’sı…
Bir de Ferah var ama o yazlık.
Prinççi mahallesinde, ırmak kenarında, halamın evinin önünde.
Şevket Bey sineması kapanmış, meydan onara kalmış.
İki üç yıl geriden olsa da iz bırakan Amerikan filmleri oynatıyorlar.
Örneğin ilk Tarzan’ı Şevket Bey sinemasında izlemiştim.
Aldığım zevki anlatamam, o kuşağın çocuklarının hepsi birer
Tarzan rolüne soyunmuştu…
Tabii mahalle aralarında.
Gümüşlü camisinin avlusundaki ıhlamur ağacına tırmanırken
attığım naraları unutamam…
Maymun bile benim kadar başarılı olamazdı!

Hey gidi Amasya, beni nerelere sürükledin bir bilsen.
Tamı tamına yetmiş yıllık serüven.
Sende doğdum, sende kimliğimi buldum.
Belki sana layık olamadım ama ruhumda dolaşan isyankâr
hayat tarzımı sana borçluyum.
Emin ol, hiç de pişman değilim.
Her zaman, her yerde Amasyalı olmaktan gurur duydum.
İnanır mısınız, bir gün Selimiye kışlasında sorgudayım.
12 Eylül’ün karanlık yılları.
Savcı Osman Cücük, güya hoşgörülü davranıyor ve iki de bir de
hemşerim diyor.
Sonradan öğrendim, Merzifonluymuş, Tahsin Şahinkaya’nın ilçesinden.
Vallahi de billahi de utandım…
Üstelik her ikisinden, içimden de lanetler okudum,
bu toprakların yüz karaları diye.

İşte böyle dostlar, Kocacık çarşısından yola çıktık, mevzu nerelere geldi.
Bu arada yeri gelmişken sorayım, Cin Muzaffer’i tanıyanınız var mı?
39 doğumlu, kısa bir süre önce rahmetli oldu, hem Amasya’dan
hem İstanbul’dan komşum.
Ortanca Şadi abinin kız kardeşi Suzan ablanın aşkı…
Amerikan araba hastası, boyundan büyük bağlama meraklısı…
Dünya tatlısı, iki anneli.
Babasından anılar aktarıyor, bahçeli evleri vardı…
İki eşini nasıl idare ettiğini en naif ifadelerle yorumluyordu.
Günümüzde var mı böyle babayiğit?
Ne de olsa Amasyalı, ne de olsa Osmanlı kültürüyle yoğrulmuş…
Kütüğünde başkent AMASYA yazıyor!

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: