bir şair vardı, öğretmen

07 Mayıs 2020

Çarşıdan manzaralar

Macit CÜNÜNOĞLU-Çakallar












Bir süredir Amasya hatıralarımı peşpeşe yazıp sizlerle paylaşıyorum.
Bu işi fazla mı abarttım diye düşünmeye başlamıştım ki,
Erol ağabeyimin (Çevikçe) iletisi geldi; “yazmaya devam” diyor.
Bu arada hemen hemen her yazımı sevgili Vehbi (Kiper) sayfasına taşıyor.
Yazıcılar'dan Benan da yorumlarıyla destek atışını sürdürüyor.
Ne kadar mutlu oluyorum, bir bilseniz.
Sonuçta ortaya bir şey koyuyorsanız ilgi görmesi, okunması insanı
motive ediyor.
Öyleyse kaldığımız yerden Amasya turlarına devam edelim.
Kocacık çarşısını ziyaret edelim mi, ne dersiniz?
Devrinin Beyoğlu’su, tabii küçücük kentimiz için.
Dolaşmaya başladığınızda kendinizi zaman tünelinde hissedersiniz,
neler nelerle karşılaşmazsınız ki?
İnanın görülen renkli manzaralar insanı şaşırtır.
Her türlü esnaf vardır, ayakkabıcısından giyim mağazalarına kadar.
Kuyumcu, beyaz eşyacı, market (İlhamiler), eczane, lostra salonu (boyacı Şerif),
mobilyacı, terziler, yorgancılar, adliye, cami ve en önemlisi de türbe (İğneci Baba).
Çarşının alt tarafında da ünlü Ar sineması.
Pasajın yapıldığı yılları hatırlıyorum, modernitenin ilk adımlarıydı.
Çok sonraları Özel İdare binası devreye girdi.
TÖS’ün, TÖB-DER’in, CHP’nin konuşlandığı mekân.
Bir de âdeta mitolojik kahramana dönüşmüş Kemal abimizin (Arıboku) yazıhanesi…
Hemen yanında eski belediye başkanımız Gündüz abinin ofisi.
Merdiven başında da sınıf arkadaşım Günhan’ın (Beşok) avukatlık bürosu.
Artık gençlik yıllarındaydım, sene 73, ülkede Ecevit rüzgârları esiyor.
Yapılan seçimler sonucunda da CHP’nin İl Gençlik Kolu başkan
vekilliğine seçiliyorum.
Kongrede Sabri Ergül’le tanışıp uzun uzun siyasi sohbetler yapıyoruz.
Çok sevinçliyim, heyecanlıyım.
Ve ilk kez delege olarak ön seçimde oy kullanıyorum.
Tabii tercihim kıdemli aday adayı Zeki abimizden (Gönenç) yana.
Yavuz Acar da Adalet Partisi’nin yıldızı parlayan siyasetçisi.
Müthiş bir gayretle Amasya’ya meyve suyu fabrikası kazandırmaya çalışıyor.
Ülke çapında Kayserililere rakip olacağız, onların MeySu’su varsa
bizim de FerSu’yumuz var.
Adını Ferhat’tan alan.
Yakışır tarihi kentimize, ne de olsa Ferhat ile Şirin’in torunlarıyız!
Halk olarak tevatüre bayılırız.
İki bin yıllık Roma su kanalları bir aşk öyküsünün malzemesi olarak kullanılmış
ve necip halkımız da bu masala balıklama atlamıştır.
Özellikle Amasyalı hemşehrilerim, dağa adını vermiş, müze inşa ettirmiştir.
Maksat kültür faaliyetleri olsun, neticede politikanın
alışık olduğumuz şovları!
Elbette yerseniz?

Gördünüz mü, yine siyasete girdim.
Huy işte, yedisinde neyse yetmişinde odur meselesi.
Neyse, canım Amasyama dönelim, Kocacık çarşısına.
En renkli simalarından birisi de Nimet abladır, Emel matbaasının sahibi.
Babasından devraldığı mesleği başarıyla sürdürenlerden.
Mahalleden komşumdu, gazete de çıkartırdı.
İri gövdesiyle, sarı saçlarıyla salına salına yürüyüşü
Neriman Köksal’ı hatırlatırdı.
Belki de o devrin ilk feminist kimliklerinden biriydi.
Zaten kocasını da kendi seçmişti.
İşyerinde çalışan işçisi İsmet abiyi koca olarak almış,
nur topu gibi bir erkek çocuk doğurmuştu.
Ya Foto Mari’ye ne demeli?
Hatırlayan var mıdır?
İlklerden, Foto Ekrem’den önce mesleği icra edenlerden.
Belki O’nun kadar usta değildi ama yine de birçok ailenin
albümüne girmeyi başarmıştı.
İşte böyle dostlar, bu kent yaz yaz bitmez.
Sanırım bu gidişle Binbir Gece Masalları’na dönecek…
Eğer şikâyetiniz yoksa yarın gene buradayım.
Buluşmak umuduyla. 

Hiç yorum yok: