bir şair vardı, öğretmen

01 Haziran 2020

Orta yolun yok mu senin?

Macit CÜNÜNOĞLU













Amasya’da 68-77 yıllarında belediye başkanlığı yapmış
E. Naci Altunay’ı unutamam.
Ayrıca bir süre de milletvekilliğinde bulunmuştu. (16. Dönem)
Özellikle o devirleri gayet iyi hatırlıyorum.
Adalet Partisi Demirel öncülüğünde üst üste zaferler kazanıyor,
âdeta rakipsiz.
65’de % 52.9, 69 seçimlerinde % 46.55 oranında oy almıştı.
Arda arda gelen başarılar müthişti.
Tabii yerel yönetimlerde de aynı performansı sürdürüyordu.
Ülkeyi çoban Sülü idare ediyor…..
Yaptığı çalışmalarla bizim ilin belediye başkanı Naci abimizin
adı da kısa sürede Asfalt Naci’ye çıkıyordu.
Madem İzmir’in Asfalt Osman’ı var, bizim niye olmasın?
O zamanlar kent içinde parke taşlarla döşenmiş yollar mevcuttu…
Ki çok severim, çok da yakışır şehirlere kasabalara.
Ayrıca asfalt denilen petrol türevi o çirkin malzemeyi
oldum olası sevemedim.
Gezme fırsatı bulduğum Almanya’da da çoğu yerde parke taşıyla
döşenmiş caddeleri görünce ne kadar haklı olduğumu bir kez
daha anlamıştım.
Çünkü uygarlığın yolu güzel kentlerden geçiyor, yemyeşil,
tertemiz ve asfalttan korunmuş.
Ancak bu Batılı zihniyet ülkemize kadar ulaşma imkânı bulamadı.
Günümüzün AVM’lerini mabetlere çevirmemiz gibi
top yekûn asfalt sever olduk.
Hatta gemi o kadar azıyı aldı ki, bu pis kaplamayı
oturduğumuz apartmanların bahçelerine bile layık gördük.
Şimdi ise lüks konutların bahçeleri Bodrum’un ünlü kayrak taşıyla döşeniyor.
Ne güzel, örneğin benim doğduğum evin sokağı Arnavut kaldırımıydı…
Tabii birçok mahalle arası gibi.
Tamamen doğal, oysa çağımızda o sahneler yalnızca fotoğraf
karelerinde kaldı…
Bir de şarkıların güftesinde.

Evet, eskiyi yıkmak kolay, yerine koymak zor.
Bütün mesele tarihe duyulan saygı.
Özellikle insani kişiliğiniz deformasyona uğramışsa kim tutar sizi?
İster güç kuvvet sahibi olun ister siyasi otorite.
Geçmişle bağınız kopmuş demektir.
Tamamen tercih meselesi, doğayla uyumlu yaşama kültürü.
İşte bizim topraklarda en büyük eksikliğini duyduğumuz davranış modeli.
Özellikle memleketimin bağlık bahçelik arazilerini imara açarız,
ne Ayvasıl kalır, ne de Ziyere, Yenice köyleri.
Topraklarında yüzlerce konut, artık kentin mahallesine dönüşmüşlerdir.
Ve ağlar kiraz ağaçları, şeftaliler, kayısılar, kınalı üzümler…
Gözyaşlarını gören olmaz.
Bu arada:
 LESAFFRE - LESAFFRE TURQUIE MAYACILIK ÜRETİM VE TİC.A.Ş'nin
pis kokuları yayılır Yeşilırmak vadisine.

Modern çağda bu mudur hayat?
Maalesef, hakim üretim ilişkisi kapitalizm sınır tanımaz, büyük kent
küçük kent ayırımı yapmaz, ahtapot gibi kollarıyla sarar…
Verir eline Iphone, Ebemü havuz başında viski içirtir…
Ve seslenirsin garsona: “Oğlum buza yatırılmış badem getir!”
Ah canım Türkiyem, sen nelere kadirsin?
Biliyorum hikmetinden sual olunmaz ama hiç mi orta yolun yok senin?

Hiç yorum yok: