bir şair vardı, öğretmen

04 Haziran 2020

Yetti artık!

Penceremden










Sahi yaşlı kim?
Ayrıca yaşlılığın kriteri ne?
Bakın Benjamin Franklin bu konuda ne demiş:
“Gerçek yaşlılık öğrenme isteği bittiği zaman başlar.”
Ne kadar da haklı.
Aramızda dolaşan meraksız o kadar çok insan var ki…
Kaldı ki öğrenme isteği, o ne ki?
Çoğu kişi için fanteziden başka bir anlam taşımıyor.
Ayrıca ukalalığın sınırlarında dolaşmakla da eşdeğer tutulabilir.
Dolayısıyla bu toplumda entelektüel seviyeyi korumak zordur.
Dışlanırsınız, moda deyimle ötekileştirebilirsiniz de.
Hele hele de küçük kentlerde yaşıyorsanız işiniz daha da güçtür.
Toplumsal ilişkiler servet beyanı üzerinden yürür.
Beyinsel zenginliğin de pek bir hikmet-i harbiyesi yoktur.
Hayat mangal partilerinin cazibeli ortamına endekslidir.
Peşinden iki el de okey çevirdiniz mi, sizden mutlusu yoktur.
Yemişim dünyayı, ağaçların gölgesi herkese yeter.
Evet, mütevazı hayatlar her zaman takdire şayandır.
Ancak asıl zenginlik de banka hesap cüzdanından önce gelen değerlerdir.
Akıldır, zekâdır, bilgidir, izandır.

Tekrar başa dönersem, sahi yaşlı kim?
En önemlisi de ne zaman başlar?
Devlet-i âlimiz diyor ki 65…
Ayrıca koyduğu yasaklardan belli değil mi!
Sizi bilmem ama kendi adıma reddediyorum.
Çünkü bence yaşlı benden büyük olandır.
Yaşım da yetmiş olduğuna göre hesap ortada.
Şaka şaka, elbette bu kadar basit değil.
Yine de öğrenme isteğini yitirmeyen her yaşlıya bilge kişilik diye bakarım.
Arkasında yılların tecrübesi, birikimi vardır.
Geçenlerde dangalağın birisi söylemiş, bizler antika arabaymışız!
Yani motor çürümüş, kaporta cilalı, doğan görünümlü şahin misâli.
Bu da gösteriyor ki mezarlıkların bekleme salonuna girmişiz de
haberimiz yokmuş.
Yazık yazık, çok yazık.
Fakat Einstein’in dediği gibi önyargıları kırmak zor iştir.
Hele hele de bizim toplumda.
Özellikle küçük kentlerde.
Bir kez yaftalanmaya görün, ne komünistliğiniz kalır, ne de
“Ermeni dölü” olmanız!
Milliyetçilikle, dincilikle beslenen cehalet, kurnazlık, zorbalık
bu ülkede daima prim yapmıştır.
Hatta devletin en tepesine taşınmıştır.
Böylesi kimliklerin tahakkümü altında yaşamak çiledir.
İcraatlarına gönlünüz el vermez, isyan duygularınız kabarır…
Elden de fazla bir şey gelmediği için ya tanrıya havale edersiniz,
ya da benim gibi klavyenin başına geçersiniz.
Bir nevi dertlerinizi ummana dökersiniz.
Belki duyan olur, belki okuyan.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: