bir şair vardı, öğretmen

29 Mayıs 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
29/05/2014 06:52

Hoş geldin Dünya

A+
A-
Uzun zamandır görüşemediğim felsefeci dostumla buluştuk, sohbet ediyoruz…
Kendisi sıkı bir sosyalist, hâlâ umutlu…
Ciddi ciddi devrim bekliyor, hatta yalnız ülkemizde değil,
Avrupa ülkelerinde bile kapitalizmin tek tek çökeceğine inanıyor.
O’nun ideolojik bağlılığına, iştahına, enerjisine hayran olmamak mümkün değil.
Merak bu ya, mücadelenin yolunu yordamını sordum, uzun uzun anlattı…
İkna olmasam da aktardıkları kulağıma hoş geldi…
Öylesine mutluydum ki, milattan önceki fantezileri hatırladım!

Derken lâf lâfı açtı, lâf gündemi, doğal olarak Tayyip’i…
Ortada yüzde 50, yakında cumhurbaşkanlığı seçimi, iktidarın özgüveni,
ilkesiz muhalefetin savrulmaları ve küresel dünyanın handikapları…
Birikim gani, her mevzuya neşter vurduk…
Bazen konsensüs sağlayıp barış çubukları içtik, çoğunlukla da baltalar elimizde
özgür düşünceye saldırdık, neyse ki empati düzeyimiz yüksekti…
Ayrıca hiç değişmemişiz, yedisinde neysek yetmişinde de oyduk…
Kavgacı, yırtıcı, öfkeli, ukala, bolca anarşist!
Yine de güzel ve naif duygular, yetmişine merdiven dayamış solcuların
devrimci ruhu ve didişmesi övünmek gibi olmasın ama kayda değer!

Hâlbuki madem sosyalist dönüşüm yakın, böylesine lüzumsuz konuşmalara ne gerek var?
Yalnız bir konuda anlaşamadık, öyle ya, devrimi hangi güçler yapacaktı?
Daha dün “27 Mayıs”ı idrak ettik, Cemal Aga’nın ruhuna Yasin-i şerif okuduk…
Askerimiz de kışlaya çekilip güzide demokrasimize iki de bir kafa çıkartmamayı öğrendi.
Geriye de işçi sınıfıyla köylüler kaldı…
Fakat köylerde insan yok, hepsi kentsoylu!
Şanlı proletaryayla ise bu işler nasıl olacak, orası meçhul!

Yine de Marx amcamın gölgesinde sınıfsal analizler yapmak keyifli…
En azından ruhumuza işleyen teorimiz tazelenip bilimsel yollar aradık…
Elbette tarihî materyalist düşünceye uygun, diyalektik kaideler çerçevesinde!
Fakat bir şey dikkatimi çekti, izninizle paylaşayım…
Aradan geçmiş kaç yüzyıl…
Okuduğumuz her temel bilgi hafızamızda.
Hayret bi şey!
Örneğin Lenin’in “Nisan tezleri” veya “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni”,
yazan Engels, “Das Kapital”i saymıyorum bile; o baş yapıt, kutsal kitap, âdeta anayasa!
Aynen kök salmış, beynimize hücrelerimize…
Çıkması da mümkün değil, belki mezarda!
O da şüpheli ya, bakarsınız uhrevî dünyada işe yarar!

Evet, dostla dostça sohbetler yaptık…
Hatta doyamadık birbirimize, lâkin randevusu varmış, ona yetişecekmiş…
Yoksa bıraksalar bizi günler haftalar yetmez…
Devrim işi bu, boru mu?
Vedalaşırken sordum:
“Ne tarafa?”
“Tapu dairesine”

“Ne iş?”
“Caddebostan sahilinde daire aldım, 2,5 milyon dolara”
“Eeee?”
“Onun muamelesi…”
Hay senin muamelene, hiktir git”
diyemedim…
Ne de olsa kırk yıllık yoldaş…
Yârin yanağından gayri her şeyimi paylaştığım arkadaş…
İçimde hüzünle karışık burukluk…
Uzattığı eli sıktım, sarılamadım…
Hızla oradan uzaklaştım…
Aklımda “31 Mayıs”; Gezi’nin yıldönümü…
Ve torunlarım Su, yola çıkan Nehir…
Hoş geldin umut, hoş geldin DÜNYA!

Hiç yorum yok: