bir şair vardı, öğretmen

22 Mayıs 2014

El ele Ölüm!

A+
A-

Soma derinden sarstı…
Dile kolay, giden 301 can…
Sönen onca ocak…
“Kader” desinler, “fıtrat” desinler…
Sonuç da ekmek mücadelesi…
Ve kömür ve yerin altı.
Boş verelim empatiyi…
Varsayalım ki turistik amaçlı olsun…
Kaç kişi inmiştir maden ocağına?

“… ? ...”

Her zaman söylerim; normal bir ülke değiliz…
Hatta kapitalizmi bile acayip…
Ne Avrupa’dakine benziyor ne Amerika’dakine.
Başta devlet, vazgeçtik insan odaklısından…
Sanırsınız noter tasdikli sermaye vekili!
Tamam; para onda, tartışmasız finans kaynağı…
Lâkin oy da halkta!
Yanılıyor muyum?

Ayrıca patron patrona benzemiyor…
Sanki orta çağdan fırlamış derebeyi.
Saltanat ultra; boğazda yalılar, rezidanslar, lüks arabalar, yatlar, uçaklar, yosmalar vs.
Başka?
Daha ne olsun?
Ya vicdan, ya ahlâk, gelenek görenek din iman?

“… ? …”

Gelelim iktidara, daha doğrusu hükümete…
O da işverenlerden tuhaf.
Nedenine gelince, vesayetçileri hizaya soktu…
Eyvallah, ancak geldi yerine oturdu…
Üstelik devlet-i âlimizi A’dan Z’ye ele geçirerek!
İşte ne olduysa ondan sonra oldu…
Kıçı kalktı yürütmenin başının, hem de nasıl…
Hukuk, adalet yerlerde…
Paraleliyle kol kola, Silivri döndü toplama kampına!

Evet, sürükleniyoruz…
“Fareli Köyün Kavalcısı” misali düşmüşüz zurnacının peşine…
Çılgın projeler onda, vizyon vitrin misyon nosyon onda…
Karizma derseniz, batıda Obama ne ise; doğuda O…
Lider doğmuş bir kere, XV. Yüzyılda Fatih, XXI’de Recep Tayyip Mücahit…
Üfff ülen, sırtı yere gelir mi bu memleketin?
“Gelmez ağam paşam, sen yazmaya devam et.”

Yazalım da, bu saatten sonra sendikadan, iş güvenliğinden söz etmenin gereği yok…
Çünkü bu düzen dipten bozuk, iflâh olmaz derecede…
Tahribatı da korkunç, muhalefetle reformla asla düzelmez…
Belki isyan, belki … ? …
“Haydaaa, ne isyanı arkadaş, ne soru işaretli nokta noktası…”
“Devrim mi?”
“Bak gördün mü, iyice kafayı yedin…”
“Allah iyiliğini versin…”
“Var git Erenköy psikatriye…”
“Kalçadan 500 mg’lık iki akineton…”
“Bir şeyciklerin kalmaz…”
“Verirsin oyunu iktidara!”
“Öpüldün koçum, bu kıyağımı unutma!”


Ah Soma, ah işçi kardeşim…
Bir umut, sizi kurtarmaya gelen yoldaşlarınız söylüyor…
Ölüme el ele gitmişsiniz.
Ben de…
“Canlar yitirilmeden, son nefesler verilmeden…
Aşağılık patrona, ceberrut devlete, it oğlu it taşeronlara,
utanmaz sendikacılara karşı el ele kavgayı verseydiniz:
Bu kadar kolay teslim olmaz, ölmeden mezara girmezdiniz”
diyorum…
Canlarım benim, yüreğim derinden yanıyor…
Utanıyorum yaşadığıma!

Hiç yorum yok: