bir şair vardı, öğretmen

16 Mayıs 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
16/05/2014 06:58

Kaderin karası, emekçinin yarası!

A+
A-

Tarih: 29 Kasım 2007
Saat: 01:36
Atlasjet uçağı İsparta’da düştü.
Mürettabat dâhil 57 kişi öldü.
Kayıtlara kaza diye geçti.

Gerçekten kaza mıydı, yoksa başka nedenler var mıydı?
Olayın sıcaklığına bağlı olarak açılan davalar bir süre gündemde kaldı…
Sonra unutuldu gitti, sonuçlarını araştırmama rağmen hâlâ da öğrenebilmiş değilim!
Çünkü burası Türkiye, şeffaflığın yasaklandığı, açık sözlülüğün mahkûm edildiği ülke!
Hele hele de patronların suskunluğu…
Nasıl oluyorsa sırra kadem basıyorlar, duvardan ses çıkıyor, onlardan tısss!

Hâlbuki ülkemizde her yıl sayısız kaza olur ve sayıları binlerle ifade edilen
insanımızı kaybederiz.
Hiçbiri de uçak kazaları kadar ses getirmez, sonuç itibariyle ölenler perakendedir.
Uçak kazalarında ise ölümler toptandır, sayılar yüksektir.
Aynı şekilde iş kazaları; tersanelerde, inşaatlarda ve diğer alanlarda hayatını
yitirenler küçümsenmeyecek miktardadır…
Lâkin onlar da teker teker, üçer beşer ölürler.

Ya yerin altı, maden ocağı?
Bir sebeple kaza çıkar, asla işverenin ihmali söz konusu olamaz…
Azı ciddiye alınmaz, orda da ölümler toptandır…
Gökyüzü gibi yer altı da tekin değildir.
Ayrıca İngiltere’deki, Fransa’daki, ABD’deki maden kazaları hatırlanır…
Yüzyılın ne önemi var, Başbakanımızın eşsiz hafızasına kazınmıştır.
Hatta kömür paleolotik çağda bulunmuş olsa hikâyeyi cilalı taş devrine götürecek kadar…
Neyse ki düzenlediği basın toplantısında 150 yıl öncesiyle yetinmek zorunda kalmıştır!

Dolayısıyla yaşamaya katlandığımız sistem devenin boynundan beterdir…
Ve hastalıklı, arızalı, defolu özellikleri sayılamayacak kadar çoktur…
Kısaca kangrenlidir, kanserlidir…
Onlarca yılın tortusu vardır, birikmiş birikmiş tıkanmıştır.
Denizde, havada, karada, yer altında fark etmez…
Ölüm bu ülkede her alanda kol gezer…
Ne zaman karşılaşacağınız asla belli olmaz…
Yeter ki ölün, hakkın rahmetine kavuşun…
Arkanızdan okunacak tebliğler bellidir…

Biiir: Fıtrat
İkiii: Kader
Üççç: Takdir-î Îlahi!

Hangisini ölüme reva görüyorsanız seçip beğenin…
Yalnız emin olunuz ki gidiş tarifelerimiz Diyanet standartlıdır…
Ve dahi bilimsel olup TÜBİTAK desteklidir!

Evet, Soma felâketi ülkemizi derinden sarstı…
Ölü sayısı bakımından Dünya birincisi olduk, aferin sebep olanlara!
Her kimse; ama patron, ama taşeron, ama devlet…
Hepsinin gözlerinden yegân yegân öper kara vicdanlarına saadetler dilerim!

Gelelim sarsıntıya…
Hatırlarsınız, Marmara depreminde sarsılmıştık…
Alışkanlık yaptı, sarsılmalar devam etti…
Binlerce araç kazası, pek çoğu duble yollarda…
Pamukova dâhil tren rezaletleri…
Dokuz kurbanlı Mavi Marmara faciası…
Otuz dört cana mal olan nüfus plânlama çalışmaları (Uludere)
Ve gündelik hayatımızdan eksik olmayan iş kazaları, yangınlar vs.

En son da SOMA
Az daha unutuyordum, sondan bir önce de “17 Aralık” sarsıntısı…
Yalnız bu vakada -şükürler olsun tanrıma- can kaybı yok…
Ufak tefek sıyrıklarla atlatılan ve adı “yolsuzluk-rüşvet operasyonu” olarak
anılan şok sarsıntılar…
Bu arada Reyhanlı’yı, Gezi’yi saymıyorum, onlar vaka-ı adiye!

Evet, sağır kulaklara haykırıyorum; bu ülke yolsuz çulsuz…
Bu ülkede rüşvet gırla, adaletsizlik hukuksuzluk yaşam biçimi…
Toplum iki kast’a bölünmüş…
Zenginler, fakirler…
Aksesuar da “Yürütme”nin değerli üyeleri…
Hepsi yeşil sermayenin kravat iğnesi, kol saati, don lastiği…
Yalnız bu ülkede yaman bir çelişki hâkim…
Ki, atalarımız “Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” demiş ama
bırakın kıyameti, iktidardakiler ezilenin sürünenin bağrından doğar…
Ve büyür, gelişir…
Ne acıdır ki emekçinin, ezilenin cesetlerine basa basa kök salar, yükselir!

 

Hiç yorum yok: