bir şair vardı, öğretmen

02 Mayıs 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
02/05/2014 09:04

Çaresiz çareler!

A+
A-
Galiba sorunun temelinde 12 Eylül zihniyeti yatıyor.
Kenan Evren de böyleydi, en akılda kalan hobileri asmak, kesmek, yasaklamak.
Zaten o anlayışa uygun yasalar dizayn edildi…
Maalesef ki o yasaların egemenliği hâlâ sürüyor.
Örneğin partiler, seçimlerle ilgili olanlar.
Dolayısıyla demokratik söylemi dibine kadar sömüren Sultan,
dünyanın gözünün içine baka baka kırk yalanı peşpeşe sıralayabiliyor!

Gelelim 1 Mayıs’a…
Bayram mı, kara gün mü belli değil.
Ancak kâbus olduğu kesin, özellikle İstanbul’da.
Koskoca kentin bir günü çalınıyor…
Neymiş efendim, Taksim ve çevresi turizm bölgesiymiş…
Toplanan yığınlar trafiği engelleyip günlük hayatın rutinini aksatıyormuş…
Halbuki piknik yapılıp davul zurna çalınsa Arap âlemine örnek olunurmuş!

Gördünüz mü çağdaş projeyi?
Eee, ne de olsa AKP, yakışır şalvarlı zihniyete.
Fakat yalaka takımı yok mu…
Sıram sıram diziliyorlar ekrana…
Başlıyorlar  Sultan’ın faziletlerini anlatmaya.
Neymiş efendim, Esed’den üstünmüş, Sisi’ye fark atarmış…
Akılları fikirleri bedevi çöllerinde safari yapmak!

Ben de diyorum ki, Batı’nın kantarına çıksana…
Alman Cumhurbaşkanının ağzının payını vereceğine…
Evrensel demokrasinin gereklerini yapsana…
Nerdeee, bir afra tafra…
Kibir derseniz fıtratında…
Tepeden bakmak, şımarmak doğal davranış…
Ondan sonra gelsin Akkoyunlulara masallar!

Haklı, suyun içinde yüzde ellisi var.
Keşke Baykal falan ortaya çıkıp rezil olmasa da…
Bu adamı Çankaya’ya elbirliğiyle postalasak!
Bence tek çare…
Çünkü zat-ı muhterem deniz seviyesinden yükseldikçe
ayakları yerden kesilip bir başka boyuta geçiyor…
Yanında da refikası varsa…
Sanırsınız teleme peynirinin erimiş hâli!

Bir de Muhafız Alayı örgütlenebilirse…
Örneğin Topal Osman ruhundaki kafa adamları bulacaksınız…
Sonrası kolay, görsün Çankaya’nın kaç bucak olduğunu!
Yoksa işimiz zor…
Başbakanlık mı, cumhurbaşkanlığı mı derseniz…
Cevabım kesin, koyverin köşke gitsin!

Geçti gitti mübarek 1 Mayıs…
Kırmızı gömleğim dolabımda, sevincim kursağımda...
İlk kez torunumu götürecektim…
Kazancı yokuşunda yitirdiğim yoldaşlarımı yad edip karanfiller saçacaktım…
Heyhat, ceberrut yetişti imdada…
İçkime, yatağıma karıştığı yetmiyormuş gibi…
Dede ile torun arasına da burnunu soktu!

Ne diyeyim bilmem ki, alacağı olsun…
Bu dünyada olmasa bile öbür dünyada iki elim yakasında olacak…
Başta Berkin evladım olmak üzere kıydığı onca canın hesabını soracağım…
Ki torunlarımıza barış içinde yaşanılır bir dünya kalsın!

Hiç yorum yok: