bir şair vardı, öğretmen

10 Mayıs 2014

Batılılaş(ma)!

.

“Batılılaşma”, daha doğrusu kendin olmaktan vazgeçme.
Tanzimat’tan günümüze tartışılan kavram!
Dile kolay, yaklaşık 200 yıllık süreçten söz ediyoruz.
Son yarım yüzyıldır da AB kapısı önünde atmadığımız takla, girmediğimiz kılık kalmadı.
Sonuç hüsran!
Hatta vize belâsı dâhi kalkmadı, elçiliklerin, konsoloslukların önünde kümelenmeye devam…
Ve binlerce öykü: yok efendim İtalyan görevli kaşımı, İspanyol duruşumu,
İngiliz asaletimi, Alman hesap cüzdanını beğenmedi türünden!

M.Kemal de batıyı işaret ederek hedef koymuştu: “Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmayı”… Lâkin toplumsal yaşam kalitesini yükseltmek ideali başka bir şey…
Çünkü kimseye batı için ruhunuzu satın dememişti!
O bir nevi Anadolulu Meiji, ünlü Japon imparatoruydu.
Meiji 1868 - 1912 yılları arasında saltanat sürmüş ve 44 yıl da Japonya’ya çağ atlatmıştı…
Gecikmeli Rönesans (aydınlanma), endüstri toplumuna hızla yöneliş…
Ancak bu devirde çekik gözlülerin ne huyu ne suyu değişti…
Değerlerini de koruyarak tarih sahnesinde onurla yerlerini almışlardı
ve hâlâ da bu özelliklerini kararlılıkla sürdürüyorlar.

Bir de Osmanlı’ya bakalım, Tanzimat sonrasına…
Padişahların izniyle yabancılar ha bire okullar açmışlar,
Hristiyan kültürünün egemen olduğu…
Bu bağlamda:

İngilizlerin yaklaşık 30 okulunda 3 bin,
Fransızların 60 okulunda 9 bine yakın,
Almanların 13 okulunda bin,
Amerikalıların 190 okulunda 15 bin civarında Osmanlı öğrencisi okumaktaydı.

Niçin?
Cevap açık ve kesin, hedef sadece ve sadece Batılılaşmak…
Ve bu okullarda yabancı dil bilen aydınlar yetiştirerek feodal yapıdan kurtuluş için
halkın eğitimini sağlamak, peşinden de Avrupalı gibi yaşayan toplum yaratmak!
Öperim seni, okulların sahibi Batı da öyle diyordu:

“Hele şu sürünen Osmanlı’yı uyandırıp kalkındıralım…
Onlar da hak ettikleri safta, yanı başımızda yer alsın!”

Sorarım size; yeryüzünde, insanlık tarihinde böyle güzellik var mı?
Kardeşin kardeşe yapmadığını yedi düvel düşene yapacak…
Üstelik Müslüman ağırlıklı topluma!
Geçiniz, zaten bu yolla ilerleme sağlansaydı ne Afrika kara kaderine,
ne de Hindistan, Çin gibi ülkeler alçak sürünmeye mahkûm olurdu!

Gelelim düne, Cumhurbaşkanı hazretlerimiz lütfedip Batı hakkında demeç vermiş…
Diyor ki, “İçe kapanarak bu işler yürümez!”
Millî iradenin biricik sevgilisi Başbakanımız da “Batı ırkçılık yapıyor, bizim de gururumuz zedeleniyor!” diyerek mevzuyu zenginleştirmiş.
Ne kadar haklılar, ne kadar veciz sözler!

Gel gör ki on iki yıldır İskilipli Hoca’nın akıbetini dillendirenler (ki İskilipliyi yakinen tanırım, hemşerim sayılır) Uludere üzerine bombaları yağdırırken karanfil attıklarını mı sanıyorlardı?
Yoksa ırkçılığın derin izlerinden giderek tarihsel görevlerini mi ifa ediyorlardı?
Ayrıca içe kapanma meselesi; ayıptır söylemesi, biz toplum olarak uzun yıllardır içe dönük yaşıyoruz, dünyadan izole olmuş…
Yüzümüz yalnızca Malezya’ya, Hamas’a, İhvan’a, Mekke’ye, Medine’ye yönelik… ;
Ne Freedom House raporu, ne insan hakları, ne özgürlükler umurumuzda!

Macit CÜNÜNOĞLU

.

Hiç yorum yok: