bir şair vardı, öğretmen

05 Mayıs 2014

Yarın 6 Mayıs

Macit CÜNÜNOĞLU
05/05/2014 15:34

A+
A-
Pazar gününe sağnak yağmurla başlıyoruz, ancak bir süre sonra güneş yüzünü gösteriyor.
Ne de olsa İstanbul havası, tecrübeyle sabittir, güven olmaz!
Kıdemli dostlarla Polenezköy’deyiz.
Aramızda hocaların hocası değerli Rafet Çağlar da var, onur konuğumuz,
Ev sahipliğini A1 Yayıncılık’ın sahibi İbrahim Teymur arkadaşımız yapıyor.
Bu tür buluşmaların vazgeçilmezi, gurur kaynağımız yazar Öner Yağcı ile
yine başarıdan başarıya koşan Fen Bilimleri Dershaneleri ve Okulları’nın
kurucusu Nazmi Arıkan da bizlerle.
Ortak paydamız Tokat Öğretmen Okullu olmak.

Kolay iş değil yarım yüzyıla uzanan dostlukları korumak.
Bir de M.Kemal sevdasıyla verilen her kavgada yer almak…
Birlikte olduğum arkadaşlarımın romanlara konu olacak kadar sıra dışı mücadeleleri var;
emek için, çağdaş eğitim için, daha iyi bir ülke için.
Köy öğretmenliğinden üniversiteye kadar mesleğin her kademesinde görev yapmış
Rafet Çağlar hocamız ise eşsiz anlatımıyla bizleri okul yıllarına götürüyor.
Bu arada Polenez’deki yerin adı Tokat Mutfağı, adından da anlaşılacağı üzere
sahibi Tokatlı,  Avukat Necati Dinler.
O da meclisimize katılıyor, yaptığı Tokat Kebabı nefis…
Davudî sesiyle şiirler de okuyor, sayesinde ölümsüz Nazım Hikmet bir kez daha yüreğimizde.

Şarkılar, türküler, anılar derken söz dönüp dolaşıp öğretmenlere geliyor…
Töb-Der yöneticiliğinden yıllarca hapis yatmış Öner Yağcı rakamlar veriyor…
“12 Eylül öncesi 280 bin öğretmen vardı ve bunların 200 bini üyemizdi.
Ya günümüzde, 800 bin öğretmen var, büyük bölümü iktidar yanlısı.
Ayrıca paralel örgütlenmede devrede, yeni açılan örgütlerinin adı: Aktif Eğitim Sen…
Her geçen gün üye sayısı artıyor, şu anda 35 bin civarında.”


Evet, manzara bu ve iştahlarımız kaçıp yerini endişeyle karışık derin bir sessizlik alıyor…
Hepimizin aklına takılan ilk soru: “Nereye sürükleniyor Türkiye?”
Dile kolay, bir neslin üyesi olarak ve ağır bedeller ödeyerek yıllarca kavga ver…
Toplum ümmetçiliğe doğru hızla yol alsın!
Mesleklerinin duayeni dostlarımın ağırına gidiyor çaresizlik, seyirci kalmak…
Boğazlarda düğümleniyor yenilen iki lokma…
Hep birlikte, hep bir ağızdan okkalı bir küfür yolluyoruz çağdışı imamlar ordusuna!

Yine de dostlarla buluşmak, hasbıhal etmek çok güzel, hem de kazına kazına…
Yemek bahane, her katılımcının gözleri ilk günkü gibi ışıl ışıl…
Vatan sevgisi dorukta, ülkenin makus talihini değiştirmek için hâlâ kafa yoruyorlar.
Öner anlatıyor; hapishaneden, Mamak’tan minik anekdotlar…
Yıl: 1972, 12 Mart karanlığı hüküm sürüyor…
Öner Filistin yollarında yakalanmış, yaş yirmi bir…
Denizlerin idamı onaylanmış, gün sayıyor…
Sahi, yarın 6 Mayıs…
Kara günümüz, yaslı günümüz…
İdam sehpaları kurulalı 42 yıl olmuş…
Ne çabuk da geçmiş yıllar…
Oysa daha dündü, hayata yeni başlıyorduk…
Astılar fidanlarımızı, kıydılar gencecik canlarına…
Alçaklar, hainler…
Üçe üç ha, dişe diş, kana kan…
İnsan hayatını hayasızca sonlandırmaktan mutlu olabilen soysuzlar meclisi…
Soğudu mu nasır bağlamış yürekleriniz, huzura erdi mi hastalıklı vicdanlarınız?

Offf, of!
Sarıldık dostlarla, ant içip ayrıldık…
Durmak yok, yola devam…
Son nefesimize kadar…
Yitirdiğimiz onca can aşkına!

Hiç yorum yok: