bir şair vardı, öğretmen

19 Mayıs 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
19/05/2014 07:17

Şimdi mevlit zamanı!

A+
A-
Binlerce insanımızı yitirdiğimiz Marmara Depreminden gerekli dersleri
çıkartamadık ki, Soma faciasından çıkartalım!
Çok değil, daha on beş yıl önce Türkiye’nin kalbi sarsıldı…
Günlerden 17 Ağustos, şiddeti: 7.4
Deprem Avcılar’dan Çınarcık’a, Gölcük’ten Adapazarı’na yıktı geçti.
Yirminci yüzyılın finalinde korkunç bir felaketti…
Ekonomik krizle boğuşan ülkemiz Apo’nun yakalanma heyecanını yaşıyordu,
ancak sevinci kursağında kaldı!
45 saniye içinde binalar yıkıldı, hayat alt üst oldu.
Ve günlerce, haftalarca süren mucizevi kurtarma operasyonları…
İnsanı derinden sarsan ağır sahneler…
On beş yılda verilen terör kurbanlarını aşan kayıplar…
Yüzde 99 nokta 9’u Müslüman ülkemizde insanlar hep birlikte yakarıyordu:
“Tanrım bizlere bir daha böyle acı yaşatma.”

Tanrı halkın samimi dualarını aldı, kabul etti…
Lâkin zalim doğa bildiğini okudu!
Tarih 12 Kasım 1999
Yine deprem, şiddeti: 7.2
Bu kez Düzce
Ölü sayısı: 845

Ve böylece felaketler sürüp gitti…
Seller, heyelanlar, tekrar tekrar depremler…
Kelebek gibi ölüyordu canlar.
Geri durmadı kazalar; karada, havada, denizde…
Coştu yangınlar; ormanlara, fabrikalara, işyerlerine, evlere saldırdı…
Ateş düştüğü yeri yaktı, hepsinde hayatlar söndü.

Toprağın altı da boş durmadı, on binler kömür peşinde…
Maden kazaları rutin, kelle koltukta can pazarı…
Verilense ekmek kavgası.
Ocakların girişinde “Bismillahirrahmanirahim”
Ah canlarım bir bilseniz, ölmek için ne bedeller ödediniz?
Hâlbuki doymaz patronlar, korumaz devlet…
İş güvenliği göstermelik senaryo…
Daha doğrusu kirli oyun…
Sahneye koyan kara vicdanlılar çetesi…
Bundan böyle alın teriniz gözyaşımız, onurunuz insanlığımızdır.

Yalnız ülkemizde yaşanan onca acının hiçbiri sürpriz değil...
Çünkü yoksul halk kitleleri plânlı ekonominin plânsız kurbanlarıdır.
Felaketin nerden geleceği belli olmaz…
Her an her yerde…
Çünkü burası garabetler diyarı Türkiye’dir.

Hatırlarsınız, 3 Kasım 2002’de bir sarsıntı daha yaşamıştık…
Ülkenin girdiği kaostan AKP çıkmıştı…
Mutluydu yüzde 34, toplumun üçte biri…
Ve asıl kavga o zaman başladı, zaman ilerledikçe derinleşti çelişkiler…
Esas oğlan zordaydı, elinden tuttu Baykal…
Düştüğü karanlık kuyudan çıkarttı!
Artık kim tutar geleceği, ülkenin egemenidir Kasımpaşalı beylerbeyi…
Bir soyundu pir soyundu…
Demokrasiymiş, cumhuriyetmiş, insan haklarıymış hak getire…
Tanrı gördü ilerlemeyi, “yürü kulum” dedi!

Utandırmadı…
Gemi oldu aktı denizlere, uçak oldu karıştı gökyüzüne…
Biat eden müritleri her geçen gün arttı, dayandı yüzde 50’ye…
İşte ne olduysa ondan sonra oldu…
31 pare top atışı eşliğinde sultanlığını ilân etti!

Sonuç itibariyle plânsız ülkede plânlı ölüyor emekçiler…
Sultanın karanlık gölgesi yetmiyor kurtuluşa…
“Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok” kavramı tarihte kaldı…
Şimdi mevlit zamanı…
Öyleyse hep birlikte, hep bir ağızdan:
“Padişahım çok yaşa!”, “Ölenlerin ruhuna Fatiha!”

Hiç yorum yok: