bir şair vardı, öğretmen

07 Mayıs 2023

ANILARDAN YARINLARA

Altı yedi yaşlarındayım.
Gümüşlü mahallesindeki evimizde.
Annem mutfakta Talisman marka ocağın üstünde
kabak kızartıyor.
Radyoda da bir türkü çalıyor:

"Yanıyor mu yeşil köşkün lambası yar

Hiç bitmiyor şu gönlümün kavgası yar
Benim yârim kırmızı gül goncası yar
Ay gibi parlak gün gibi doğanım geliyor..."

O ne, annemin gözlerinden yaşlar şıpır şıpır akıyor.
Hayret bi şey, durup durduk yerde...
Sordum: "N'oldu anne?"
Cevapladı, çok duygulanmış...
Ruhu doğduğu topraklarda gezintiye çıkmış.
Aklına anası babası gelmiş.
Oysa annem Selanik'in Usturumca ilçesinin Şuşutsa köyünde doğmuş.
Ve kırk günlükken kundakta Anadolu'ya gelmiş...
Demek ki toprak çekiyor, duyduğu Rumeli türküsü yüreğine işlemiş.
Tabii yıllar geçti, yaşlar ilerledi...
Ama ocak başında yaşadığım o sahneyi hâlâ hafızamda yaşarım.

Evet, insan hayatında aidiyet duygusu önemli.
Dinini, tuttuğu takımı, hatta soyunu inkâr edenlere bu dünyada
rastlamak mümkün.
Fakat doğduğu toprakları unutan insanı hiç görmedim.
Hani derler ya: "Vatan insanın çocukluğudur."
Ne kadar da doğru ve anlamlı.
O nedenle Amasya her zaman rüyalarımın, hayâllerimin şehridir.
Elbette bir İstanbul değil, ayrıca kıyaslanamaz bile...
Ama çocuklukta yaşanılan eşsiz anılar, asla unutulmuyor,
insanın peşini bırakmıyor.
Düşünsenize Yeşilırmak'ın hırçın sularında boğulma tehlikesi yaşıyorsunuz...
Bir bayram günü Lokman dağının tepesinden akbabalardan korkup
aşağıya doğru koşuyorsunuz...
Ve tökezleyip yuvarlanma, uçurumun kenarında bir çalı dibinde 
son nokta.
Kafada en az üç dört yarık, kanlar gözler üzerinden süzülerek akıyor.
Mart dokuzunda Kırklar seferi, geleneksel Cilanbolu ziyaretleri...
Yine yangın yerinde bisiklet kiralayıp ilk pedal çevirişler...
Futbol sahasında yapılan bayram gösterilerinde desti ile su satmalar...
Hepsi bana ait enstantaneler...
Ve çok kıymetli bellek kayıtları.
Hayat da zaman zaman geri dönüşlerle daha da lezzetli hâle gelmez mi?
Ayrıca hep yarınları düşünerek yaşanmıyor.
Boş umutlar taşımak, pembe hayâller kurmak bana göre işler değil.
Ama Amasya gerçek, Yeşilırmak çok değerli...
Dağlar sığınağım, tarih kültürüm, mabetler beyinsel kıvrımlarım...
Bir de dostlar var ki...
Ruhsal dünyamın şeref konukları...
Kâh buluşmalar, kâh telefonda bir ses...
Yaşamı anlamlandıran güzellikler.

İşte böyle dostlar, yine ufak tefek dokunuşlarla memleketin üzerinde kanat çırptım.
Bir nevi yad edişler, gönül eğlenceleri.
Yoksa arpacık kumrusu gibi düşünerek bu hayat geçer mi?
Öncelikle güneşle dost olacaksın, bulutlarla yoldaş...
Pencerene martılar konarsa kışt demeyeceksin...
Bir lokma ekmekle paylaşmanın zevkine varacaksın..
Bir de balkondaki fesleğeni sulamayı unutmayacaksın...
Ki yaydığı rayihalar mutluğun nefesi olsun...
İşte o zaman daha umutla bakacaksın yarınlara.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: