bir şair vardı, öğretmen

13 Temmuz 2023

BORABOY’DA AŞK



Amasya bu mevsimde alev alev yanıyordur.
Ama Çakallar bir nebze olsun esintilidir.
O da nefes almanızı sağlar.
Hele Ebemü, havuz başının keyifli olacağını düşünüyorum.
Fakat Boraboy yok mu, favori mekânım.
Cennetten öte bir yer, kusursuz lokasyon.
Doğal klimalı ortam, bol oksijen, bedende yüksek adrenalin.
Kâğıt kaleme gerek yok, beyinde sözcükler çoktan sıraya girmiştir…
Dertleri şiir olmaktır, satırlara dökülmeyi bekler.
Bir de fonda müzik varsa…
Pastoral şairliğin sınırlarında gezersiniz.

Evet, doğa ile edebiyat ruhu buluştu mu insan ister istemez
romantik duygulara kapılıyor.
Günlük sıkıntılar, siyaset gibi kör kuyular çok gerilerde kalıyor.
Mangalda pişmiş iki parça et, mis gibi kızarmış acı biber, domates,
bir kadeh Derdalan şarabı, gül kırmızısı…
Başlarsınız Nazım ustadan dörtlükler döktürmeye:

“Bir ağaç gibi tek ve hür
Bir orman gibi kardeşçesine…”

Yarin yanağı dudaklarınızla çoktan buluşmuştur.
Saçlar rüzgârdan dağılmış, eller ince belde park edecek yer arar.
Ve yemyeşil çam ormanı gözlerinizin denizi olur.
Kalp çarpıntısı hızlanmış, âdeta yüz metre yarışçısı gibi
aşka koşarsınız…
Mutluluğun verdiği heyecan tüm benliğinizi sarmıştır…
Çok uzaklardan bir ses duyarsınız, klarnet sesi; sanki ağlıyor.
Beste Şükrü Tunar,  güfte Selim Aru, tabii hüzzamdan:

“Gönül durup dururken bir güle uçtu, kuş gibi

Çırpındı dalında, dikeni tanıyormuş gibi
Yoruldu boş yere, derdini atıyormuş gibi
Döndü geldi bana, yarası kanıyormuş gibi!”

Anında kuş oldum, gül oldum; elbette bir yerlerim acıdı.
Kalamış’taki Todori’nin yeri geldi aklıma.
Kilisenin bahçesinde, sahnede klarnetiyle Şükrü Tunar.
Meyhane asırlık, Selahattin Pınar başta olmak üzere
kimler çalmadı ki…
Kadıköy’de efsane mekân.
Ülkenin bir asırlık geçmişini düşündüm…
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e…
İnönü’den Menderes’e…
Ve daha niceleri…
Todori hep ayakta kaldı, yıllarca misafirlerini ağırladı.
Kusursuz hizmet, beyefendiliğin saygı gördüğü ortam.
Birinci sınıf mezeler, içmesini bilen şahsiyetler.
Kısaca Behçet Kemal’in dediği gibi:

“İstanbul’u sevmese gönül aşkı ne anlar,
Düşsün suya yer yer erisin eski zemanlar,
Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar…”

Ve gönlü daima aşkla dolu olan bu fakir Boraboy
kıyılarında dolaşmaktadır.
Fevkâlâde mutludur, huzurludur.
Ağaçlar yeşil, su yeşil…
İstanbul yüreğinde, Amasya benliğinde…
Tanrıya dua eder, doğduğu toprakların kıymetini bilerek
aynı hayatı bir kez daha yaşamak ister.
Çünkü tadına doyamamıştır…
Ne İstanbul’un, ne Amasya’nın ne de aşkın.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: