bir şair vardı, öğretmen

14 Temmuz 2023

SENSİZ KALAN GÖNLÜMDE…



Sistem tepeden aşağıya çürüdüyse siyaset yazmak
ne işe yarar.
Maalesef ülkemizin geldiği durum bu.
Bilim dersiniz, çağdaşlıktan söz edersiniz;
Milli Eğitim Bakanı zat kız çocukları için ayrı okul
açmaktan söz eder…
Ve bazı siyasi liderlerden de destek bulur.
O nedenle millilerimizi, Kadın Voleybol Takımı’nın
başarılarını önemsiyorum.
Hiçbir maçını da kaçırmıyorum.
Galibiyetleri hâlinde çocuklar gibi seviniyorum.
Çünkü ruhsal olarak ihtiyacım var.
Yoksa günlük rutine kapılıp Ersan Şen denen megolamanın
takipçisi olacağım ki bu duruma düşmek gerçekten patolojik vaka.
Hâlbuki hayat kısa, ömrümden çalınan yirmi bir yıl var…
Kalan zaman dilimini efektif kullanmak zorundayım.
O nedenle kitaplarıma gömülüyorum, müziğin doruklarında
geziniyorum, imkânsız aşklar peşinde koşuyorum.
Bir de bol bol gönülsel seyahatlere çıkıyorum.
İstanbul elimin altında, girip çıkmadığım köşe kalmadı…
Boğaz’dan Tozkoparan’a kadar.
İyi kötü çevresini de bilirim.
Örneğin Şile-Ağva apayrı güzelliktir.
Doğasıyla deniziyle daima cazibe merkezidir.
Riva-Kilyos yaz sezonunun favorileri arasındadır…
Polonez demirbaş, Cumhuriyet köy plasedir.
Ve ara sıra da doğduğum topraklara uzanırım, Amasya’ya.
Orası ise bambaşka bir âlem.

Evim, sokağım, mahallem orada…
Her ne kadar yerinde yeller esse de hafızamda yaşıyor.
Ve binlerce hatıra.
Yaşlar ilerledikçe çoğu gizlendikleri köşesinden çıkıp
önüme düşüyor.
Yeşilırmak her zamanki gibi dost, Yörgüç Paşa’da beni bekliyor.
“Topla arkadaşlarını gel” diyor.
Ziyere havuz başı uzaktan sesleniyor.
“Beni unutma, suyum buz, karpuz çatlatan türden…”
“Ama çocukların, gençlerin coşkusuna hasret kaldım…”
“Âdeta su deposuna döndüm, bağı bahçeyi sula sula…”
“Nereye kadar, ben de canlıyım, dolayısıyla insan arar oldum.”
“Ayrıca bugünkü nesil size benzemiyor, konuşmuyor gülmüyor,
neşe yok, ellerinde telefon…”
“Tik Tok mu nedir bilmem, orası için habire selfi çekiyorlar.”
“Oysa yanı başımda kiraz, şeftali ağaçları var…”
“Bırak çalmayı, el sürmek bile akıllarına gelmiyor.”
“Dürüstlükten mi yoksa tembellikten mi, vallahi bir
türlü anlayamadım.”
Derken iki dost çıkıyor karşıma.
Büyük ustalar, uduyla Vedat Gençtürk, kanunuyla Ali Rıza Ünüvar.
Çöküyoruz Aynalı mağaranın karşısındaki bağa.
Zerdaliler nefis, üzümler koruk, bağ bozumunu bekliyor.
Saat beşi geçiyor, meşk zamanı.
Rasttayız, değerli hemşerimiz İrfan Özbakır besteleriyle aramızda.

“Sensiz kalan gönlümde, bil ki hayat virâne…”

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: