24 Aralık 2025

TANSİYON İLACI

Amasya yazılarımı her gün paylaşınca en büyük torunum dedi ki, ''Yeter artık Dede, bavulunu toplayıp İstanbul'a geri dön.''
Ben de cevaben dedim ki, ''Amasya, öyle üç beş yazıyla geciştirilecek kent değil,
ayrıca kitaplara sığmayacak kadar zenginliği var.''
Tabii büyük usta Ara Güler'in bir sözü de aklımdan çıkmıyor, o da ''İnsanın çocukluğu, gençliği memleketidir.''
Siz ne dersiniz değerli hemşerilerim, Ara usta haklı değil mi?
Öyleyse bıkmadan usanmadan Amasya yazmaya devam.
Nasıl olsa İstanbul kaçmıyor, elbet birgün buluşuruz.

Bugün ise ''hat'' sanatına değineceğim.
Güzel yazı yazma sanatı, Batı dillerinde ''kaligrafi'' diye geçer.
Bizde de bu sanatı icra edenlere ''hattat'' denir.
Bilinen ilk büyük Türk hattatı da
Amasyalı Yakut el Musta'sımî'dir (13. yy).
Hat sanatının ilk büyük ustalarından olup
tarihteki yeri ilk sıradadır.
Ve bu gelenek Amasya'da devam etmiştir.
İslâm yazı sanatını zirveye taşıyan Şeyh Hamdullah şehrimizde doğmuştur.
Babası Şehy Mustafa Buhara'dan göç etmiştir.
Hamdullah Çelebi'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 14. yüzyılda
yaşadığı kesindir.
Medrese eğitimi alarak kendini çok yönlü geliştirmiştir.
Bu arada 
Yakut el Musta'sımî'nin büyük hayranıdır.
Ve kısa zamanda hat sanatında adı duyulmaya başlayıp zirveye yerleşmiştir.
Bu devirlerde Amasya Valisi olan şehzade II. Beyazid'ın yakın dostluğunu kazanmıştır.
Hatta öylesine ki genç şehzade üstadın yazı hokkasını tutarak hizmet etmiştir.
Babası Fatih'in ölümü üzerine de tahta çıkan II. Beyazid (1481) İstanbul'un yolunu tutmuş ama değerli dostu Hamdullah Çelebi'yi sarayına davet etmeyi ihmal etmemiş.

Evet Amasya'dan İstanbul'a göçen hemşerimiz hat sanatının en güzel örneklerini vermeyi sürdürmüş.
Lâkin Yavuz Sultan Selim devrinde 
itibarı yok sayılsa da Kanuni'in padişah olmasıyla eski ün ve şöretine kavuşmuştur.
Vefatında da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.
Bayramlarda bizimkilerin (birinci derece yakınlarımın) yanına uğradığımda, türbesi yolumun üstünde, Hamdullah dedeyi de saygıyla selâmlarım.
Haaa, yazmayı unutmuştum, şimdi aklıma geldi.
Hamdullah Efendi'nin şeyhliği okçuluğundan geliyor.
İyi bir ok atcısıymış, hatta 1100 adımdan hedefini vururmuş, aynı zamanda da usta bir ok imâlatçısıymış.
O nedenle de ''şeyh'' ünvanına sahip olmuş.
Netice itibarıyla efendim, topraklarımızın
ne kadar verimli olduğuna bir kez daha şahit oldum, sağ olasın Yeşilırmak, iyi sulamışsın vadimizi!

Derken dostlar tüm bu güzelliklerden sonra gelelim şık olmayan, hoş karşılayamayacığım sahnelere.
Maalesef yine Amasya patentli, sosyal medyada gördüm, bir video paylaşılmış.
Kahramanları 12-13 yaşındaki dünya tatlısı kız çocukları.
Gözler gülüyor, cıvıl cıvıl, neşeler yerinde...
Hepsi de  HATTAT HAMDULLAH İMAM HATİP ORTAOKULU öğrencileri.
Aman da aman, ne güzel.
Lâkin ''yılbaşı''na lânet yağdırıyorlar.
Üstelik kutlamayacaklarını ilân ederken gerekçelerini İslâmi temellere dayandırıyorlar.
Tabii söyleyeni değil söyleteni dikkate alıyorum.
Öyle ki senaryoyu yazan (her kimse)
yeminli bir şeriatçı.
Ve Batı'nın olumlu değerlerini de ayaklar altına almaktan çekinmiyor.
Sanki Afganistan'dan özel siparişle ithal edilmiş Taliban...
Ve pırıl pırıl gençlerimizin karşısına geçip, Bedevi düşüncenin ürünü gericiliği
dikte ediyor, ve utanmadan da kayda alıyor ve sosyal medya aleminde paylaşıyor.
Vallahi izlerken utandım, filmde rol olan altı yedi çocuğun aileleri adına da kaygılandım...
Çünkü bu insanlar evlâtlarını okula niye gönderirler?
Yılbaşı bahane, Taliban'a militan yetiştirmek şahane!
Eğer niyetiniz buysa Afganistan sizi bekliyor, ebenizin donuna kadar yolunuz var, alayınıza güle güle!

Macit CÜNÜNOĞLU









ri
 
 

Hiç yorum yok:

AŞK ARIYORUM

  İstanbul'a kavuşmanın keyfini yaşıyorum.  Tabii aklıma ilk gelen ''aşk''. Haklı olarak diyeceksiniz ki bu yaşta '...